“Sahi, neydi aşk? En güzel O mu oluyordu her defasında?
Unuttum...
Bakamamak mıydı gözlerine,
Yoksa kaybolmak mıydı sevgilinin gözlerinde?
O derken dahi hızlı çarpması mıydı kalbin?
Yoksa görünce O'nu, titremek miydi bedenin?
Sevgiden de öte, koşulsuz bir şekilde karşındaki insana…devamı“Sahi, neydi aşk? En güzel O mu oluyordu her defasında?
Unuttum...
Bakamamak mıydı gözlerine,
Yoksa kaybolmak mıydı sevgilinin gözlerinde?
O derken dahi hızlı çarpması mıydı kalbin?
Yoksa görünce O'nu, titremek miydi bedenin?
Sevgiden de öte, koşulsuz bir şekilde karşındaki insana bağlanmak mıydı? Aklına her an o kişinin gelmesi ya da aklından hiç çıkmaması mıydı? O kişinin gözlerinin içine bakmaya utanmakla, bakmaya kıyamamak arasında kararsız kalmak mıydı?”
Doğuştan beyin felçli olan; Chirsty Brown' un 1944'te sol ayağını kullanarak yazdığı yaşam öyküsü. Yazarın bu kitabı sol ayağını kullanarak yazdığını öğrendiğimde kendi içimde sessizliğe büründüm. Okuduğum en kıymetli kitaplardan birisiydi. Çünkü bu kitap sol ayakla haftalar, aylarca emek verilerek…devamıDoğuştan beyin felçli olan; Chirsty Brown' un 1944'te sol ayağını kullanarak yazdığı yaşam öyküsü. Yazarın bu kitabı sol ayağını kullanarak yazdığını öğrendiğimde kendi içimde sessizliğe büründüm. Okuduğum en kıymetli kitaplardan birisiydi. Çünkü bu kitap sol ayakla haftalar, aylarca emek verilerek yazılmıştı.
Duygusal fırtınaların arasında bolca kalan Christy, kimi zaman kardeşlerine, kimi zaman hastanede tedavi görürken karşılaştığı birine, öğretmenine... hayranlıkla bakıyor. Gözümüzde öyle resmediyor ki acılarını; biz de aynı acıları hissetmiş gibi oluyoruz.
Zweig'in hiçlik korkusunu yaşıyor çoğu zaman. Ama öyle muhteşem müttefikleri var ki ; düşmesine izin vermiyorlar Christy'nin... Kardeşlerinin onu eğlendirmek için yaptığı şeyler... Babasının koşulsuz desteği... Annesinin gökyüzü kadar geniş, uçsuz bucaksız şefkati... Gözyaşlarının yerini unutanlara da yardımcı olabilir. Masumiyet mürekkebine batırılarak yazılmış tüm harfler yüreğinize işliyor.
Kitabı sol ayağıyla yazan Christy’den öğrendiğim şey şu ki, içimizde doğuştan gelen cevheri dışarı çıkarmanın yolu koşulsuz sevgidir. Annesinden gördüğü koşulsuz sevgi ve alakanın güdümünde yazarımız, hayata tutunmakla kalmamış birde dünya çapında eserler ortaya çıkarmış. “Eyyy sevgi..!! Sen nelere kâdirsin” demeden edemedim doğrusu. Otobiyografi kitaplarla çok aram yoktur ama bu kitap bakış açımı değiştirdi diyebilirim. Umudun, azmin, gayretin, başarmanın, zihinlerdeki ve bedenlerdeki engellerin aşılabileceğinin ve hayata tutunmanın örneklerinden birini okuyacağınız güzel bir otobiyografi. Bu kitap hayatımızda ne olursa olsun yılmamamız gerektiğini her şeye rağmen direnmeyi ve azimli olmayı çok güzel bir şekilde anlatan tam anlamıyla başarının eseri olarak hafızalarda yer edinebilecek bir başyapıt. Sol ayağıyla olan bağını öylesine güzel ve akıcı bir dille anlatmış ki kesinlikle bir solukta okuyabilirsiniz. Şiddetle değil, güzellikle tavsiye ediyorum. Okuyun, okutturun…✍️🌷
“Ehline denk gelmeyen her şey ziyan olur.
Can da,
İnci mercan da.
Herkes aynı değil ki azizim
Yüzlerce kalbi ziyan eden de var,
Bir kalbi yüz bin defa seven de.” 🍂
"İnsan neden büyüyordu sanki?" (Syf 232 )
Aslında kitap hakkında uzun uzun anlatacaklarım yok; çocuk olan, çocuk kalan tüm yürekler severek okuyacak, kendilerine dersler çıkarıp yavrularına en güzel miras olarak sevgi bırakacaklarına bir kez daha iknâ olacaklardır. Çocuk kitabı olarak…devamı"İnsan neden büyüyordu sanki?" (Syf 232 )
Aslında kitap hakkında uzun uzun anlatacaklarım yok; çocuk olan, çocuk kalan tüm yürekler severek okuyacak, kendilerine dersler çıkarıp yavrularına en güzel miras olarak sevgi bırakacaklarına bir kez daha iknâ olacaklardır. Çocuk kitabı olarak diye biliyor toplumda ama kesinlikle katılmıyorum 14 yaş altı bireylerin okumasını tavsiye etmiyorum. Onun dışında herkes okuyabilir ki bence okumalıdır. Çocukluğundan bir sayfa arayanlara ve büyümüş tüm çocuklara. Güneşi uyandırmayı unutmayın…🙇🏻♂️
Bazen kötü hissetmek iyidir, zaman zaman kırılmak. Her zaman herkesin olmanı istediği o neşeli kişi olmamak sorun değil. Kimseyle konuşmak istememek de öyle. Gözyaşlarını tüketinceye kadar kalbinin ağlamasına izin vermek de sorun değil. İnsan olmak güzeldir. Sevgiyle, saygıyla ve insanca…devamıBazen kötü hissetmek iyidir, zaman zaman kırılmak. Her zaman herkesin olmanı istediği o neşeli kişi olmamak sorun değil. Kimseyle konuşmak istememek de öyle. Gözyaşlarını tüketinceye kadar kalbinin ağlamasına izin vermek de sorun değil. İnsan olmak güzeldir. Sevgiyle, saygıyla ve insanca kalmanız dileğiyle.
Ramazan bayramınız mübarek olsun Rafın güzel insanları… 🤗🍬
Herkesin zihninde bir anı mahzeni vardır. Anılarının mahzeni. Ben de açıyorum kilidini. Bir hikaye kitabı geçiyor elime. Yarım kalmış bir bahar hikayesi. Tamamlanmayı bekliyor yıllardır, belki asırlardır. Hikayenin son cümlesini yazdığını zanneden yazar aslında daha başlangıç yaptığının farkında bile değildi…devamıHerkesin zihninde bir anı mahzeni vardır. Anılarının mahzeni. Ben de açıyorum kilidini. Bir hikaye kitabı geçiyor elime. Yarım kalmış bir bahar hikayesi. Tamamlanmayı bekliyor yıllardır, belki asırlardır. Hikayenin son cümlesini yazdığını zanneden yazar aslında daha başlangıç yaptığının farkında bile değildi belli ki. Hikayenin en can alıcı kısmında gözlerim buğulanıyor, damlalar dökülüyor sayfalara dökülüyor da yazılar bulanıyor birbirine. Kahramanı terk etmiş bir hikaye elden ele dolaşıyor, dolaşıyor da bir sahip çıkanı bulunmuyor. Kaçmış olmalı baş rol. Niye (?) diye tırmalıyorum aklımı. Niye kaçar insan en sağlam olunması gereken anda? Anlaşılmıyor mu hakikat? Anlamak için yetersizdi belki vicdanlar. Sahi anlamak için pare pare olmuş ciğer gerekti değil mi? Bizse vicdanımızı son açık artırmada satışa sunmuştuk çoktan. Tahterevallinin iki ucuna yerleştirdiklerimiz arasında gaye-i hayal en hafif taraf mıydı yoksa? Ondan mıydı rahmet yağmurlarından kaçış..
Yağmur damlaları rahmet ufkundan dökülen merhamet katreleri olarak inerken ufkumuza, biz çalı çırpının ardında saklanıyoruz bilinçsizce. Çünkü aklımızı, bilincimizi camdan bir kutuya kitleyip evimizin en güzel köşesinde sergilemeye koyulduk misafirlerimize. İmrenmeli, takdir etmeliydi herkes zekamızı. Alkışlanmaktı sanki kalbimizin ilacı. Günden güne ışığının kısıldığını bilmiyorduk. Karanlıkta kalan kalbimiz, kasvet çamurlarında boğuluyordu. Vicdanımız ve sadakatimizse sessiz çığlıklar arasında kalakalmıştı.
Elimdeki hikayeyi tamamlamak isteyen, meşakkatli bu yolu seçen sayısı belirsiz yiğit var biliyorum. Karanlığın ortasında ışığı baharı getirmek isteyen, çırpınanlar… Şimdi haddime düşmeyerek gel diyebiliyorum sadece; gel karanlıkta kalmasın, kalbimiz ışığı sönmesin vicdanlarımızın. Sessiz çığlıklarda boğulmasın yüreğimiz. Bizim halimiz sevgili dostumun da dediği gibi 'İnsanın bu yaptığı kıyamet koparken oyuncak oynamaya benzer.' Gel kaçmayalım rahmet yağmurlarından. Tüm kelamların üstünde olan kitabımızda da söylendiği gibi ''Kalplar ancak ALLAH'ı anmakla mütmain olur.'' (Rad suresi 28.Ayet )
Sığ bir eser değil, son derece derin bir okyanus Yeşil Yol. İnsanlığı konu alıyor; kötüsüyle ve iyisiyle. Küçücük bir koğuşta geçen hikayesiyle bizi bize anlatıyor. Belki de tarihin en içten ve dürüst romanlarından biri. Teknik açıdan kusursuz olduğu gibi duygusal…devamıSığ bir eser değil, son derece derin bir okyanus Yeşil Yol. İnsanlığı konu alıyor; kötüsüyle ve iyisiyle. Küçücük bir koğuşta geçen hikayesiyle bizi bize anlatıyor. Belki de tarihin en içten ve dürüst romanlarından biri. Teknik açıdan kusursuz olduğu gibi duygusal açıdan da içimizde kendine asla kaybolmayacak bir yer açıyor.
Kitabı E bloğunun baş gardiyanı Paul`ün dilinden dinliyorsunuz. İlk başta biraz sıkıcılık yarata bilir ama ortalara doğru kesinlikle kendinize hakim olamıyorsunuz. İnsanın kitabın içine girip, o kocaman devi kucaklayası, "yalnız değilsin John." diyesi geliyor.
İyinin bazen ne kadar kötü, kötünün bazen ne kadar iyi olabileceği, görünüşün aldatıcı kısımlarına takılmamamızı, insanın tüm ürkütücülüğüne rağmen saf kalabileceğini açıklıyor bize Kocaoğlan.. İnsan masumiyetini bazen bir başkasının günahıyla kaybeder..
Sonunun bildiğim gibi bitmemesi için, geriye kalan 10 sayfayı 3 gün erteledim. Hayatıma yeşil ve siyah bir renk katan gözü yaşlı dev seni özleyeceğim...
Sonunda büyükten küçüğe her insanın duyduğu, duymasa bile bir yerden kulağına çalındığı o efsane kapanış söz:
"Yoruldum, patron.Yollarda yağmurdaki bir serçe kadar yalnız olmaktan yoruldum.Yanımda hiç arkadaş olmamasından bıktım. Nereye gideceğimizi, nereden geldiğimizi söyleyecek biri. İnsanların birbirine kötü davranmasından bıktım. Her gün dünyada hissettiğim ve duyduğum acılardan bıktım. Çok fazla var, sanki her an için kafama cam parçaları batıyor. Anlıyor musun?
Karanlıktan korkuyorum patron lütfen ışığı kapatma…”✍️
Dervişin Teselli Koleksiyonu...
Çeşit çeşit yaraları var değil mi insanın?
Kabuk bağladıkça dokunulan, dokundukça kanayan, kanayıp kabuk bağlayan ve sonra yine aynı döngüden geçen...
Manevi yaralar...
İşte bu kitap kendi tabiriyle "manevi yaralara merhem" niteliğinde.Diğer yaralar geçiyor çünkü. Yürektekiler baki...…devamıDervişin Teselli Koleksiyonu...
Çeşit çeşit yaraları var değil mi insanın?
Kabuk bağladıkça dokunulan, dokundukça kanayan, kanayıp kabuk bağlayan ve sonra yine aynı döngüden geçen...
Manevi yaralar...
İşte bu kitap kendi tabiriyle "manevi yaralara merhem" niteliğinde.Diğer yaralar geçiyor çünkü. Yürektekiler baki...
Hani bazı kitaplar biter, onlardan derin bir boşluk kalır geriye. Bu kitap bitti, arkasında derin bir huzur bıraktı. Uzun zaman oluyor bir kitapla dudağımda hafif tebessümle vedalaşmayalı. Ha, yaralarım geçti mi? Geçmedi. Onlara güzel bakmayı öğrendim.
Yaralarımın beni nelerden koruduğunu, belki de onların bana bir lütuf olduğunu öğrendim.
Yarına umutla bakmayı, dünle güzel vedalaşmayalı öğrendim.
Okuyun, okutturun…✍️