Spoiler içeriyor
“Boy... that escalated quickly." Dördüncü kitap; diğer kitaplara nazaran daha hareketli, bir sürü farklı karakterle karşılaştığımız, olayların artık daha da ciddileşeceğinin habercisi bir kitap olmasına rağmen okurken biraz sıkıldım (son yüz sayfa hariç). Belki kitapları art arda okuduğum için sıkmıştır,…devamı“Boy... that escalated quickly."
Dördüncü kitap; diğer kitaplara nazaran daha hareketli, bir sürü farklı karakterle karşılaştığımız, olayların artık daha da ciddileşeceğinin habercisi bir kitap olmasına rağmen okurken biraz sıkıldım (son yüz sayfa hariç). Belki kitapları art arda okuduğum için sıkmıştır, biraz ara verip sonra devam etmeliyimdir belki. Yalnız, kitabın kurgusu, evreni, karakterleri aklımı başımdan aldı cidden. Kitapların biraz çocuksu olacağı beklentisiyle okumaya başladığım için normalde etkileneceğimden biraz fazla etkilenmiş olabilirim. Kitabın bende 24. baskısı var ve bence serideki en güzel kapak bu kitaba ait. Renkleri falan aşırı hoşuma gitti. Ama sayfa kalitesindeki düşüşü görmek biraz moralimi bozdu okurken. :/ İlk üç kitaptaki sayfalar o kadar kalındı ki çevirirken 3-5 sayfa çevirdiğimi sanıp kontrol ederek geçiyordum ama bunda sayfalar kağıt gibi (😋) incecikti.
Kitaba gelecek olur isek... artık Hogwarts'taki dördüncü senesine geçen Harry'nin, uzun bir aradan sonra yeniden yapılan Üç Büyücü Turnuvasına, kendi iradesi dışında katılışını ve özlem duyduğu normal ve güvenli hayata bu sene de kavuşamayışını okuyoruz. Harry'nin turnuvada birbirinden tehlikeli bu üç görevi tamamlamasına şahitlik ediyor ve bu işin arkasında kimin parmağının olduğunu çözmeye çalışıyoruz bu kitapta.
Yazar, kitabı yazdığı dönemde, benim yıllar sonra kitapları okuyup, kitabın başlangıçlarının aynılığı konusunda sitem edeceğimi hissedip bu sefer kitaba başka bir evrende, en güzel hâlinde (göreceli bir kavram ne de olsa), hayata karışmaya çalışan Voldemort ile başlamış sağ olsun. Diğer kitaplarda da aynı performansı bekliyorum kendisinden.
Yorumun girişinde de bahsettiğim gibi, kitap biraz sıkmıştı beni ve turnuvanın son oyununu da hafif sıkıla sıkıla ve ne olacak diye merak ede ede okurken, Harry ve Cedric'in turnuvayı kazanıp kupayı kaldırmalarıyla kitap elime yapıştı sanki, bırakamadım oradan itibaren. Eminim Harry ve Cedric'ten daha çok şaşırıp dehşete düşmüşümdür Voldemort'un yanına, mezarlığa yollandıklarında (drama queenliği sizden öğrenecek değiliz!!). Özellikle Hogwarts'taki hainin sözünün geçtiği yerleri okurken elimle okuduğum sayfanın devamını kapatmak zorunda kaldım, gözüm sabırsızlıkla kayıp duruyordu çünkü "N'olacak? İhanet eden kim??" sorularının cevaplarını hemmen almak için. Cevap benim için tam bir sürpriz oldu, cidden hiç beklemiyordum. Kadın her şeyi o kadar güzel kurgulamış ki... Verilen hiçbir detay boşa verilmemiş kitapta, her şey çok güzel bir şekilde bağlanmış bence.
Harry'nin, Dumbledore'un anılarında gezindiği, Azkaban tutsaklarının yargılandığı kısımları okurken o dönem yaşanan o korkuyu, dehşeti; Ölüm Yiyenler tarafından yaratılan o terör ortamını, güvensizliği te yüreğimde hissettim. Ve Neville'in ebeveyninin başına gelenler... kalbim paramparça oldu okurken.
Cedric'in ölümü de üzücüdüydü ama beni bundan daha çok üzen şey, gelecekte yaşanacak ölümleri düşünmek oldu. Ne zaman bir seride herhangi bir ölüm sürprizbozanı alsam o dakikadan itibaren, o karakter için üzülerek devam ediyorum izlemeye/okumaya; karakteri ne zaman görsem içime bir hüzün çöküyor. Hele bir de sevdiysem, abovv... Bunda da Cedric'in ölümünü okuyup üzülünce "bak ilerde şu da ölcek, şu da gidici :((" diye düşünüp onlara da üzüldüm gece gece.
Bu arada Voldemort'un el kadar çocukla kanlı bıçaklı olması, kafes dövüşüne davet etmesi falan bana şeyi anımsattı; çocuklar kendi aralarında kavga edip ailelerine şikayet ederler ve ardından eşşek kadar yetişkinler gelip diğer çocukla kavga etmeye başlar ya, heh onu anımsattı. Millet de şunu şeyh belleyip elini eteğini öpüyor, "efendimissss" diye el pençe divan duruyorlar ya... hiçbir şey demiyorum onlara. Halbuki bu evrende BİAT EDİLECEK TEK ADAM VAR, O DA DUMBLEDORE ama işte...
Bi' de kitabın başında çok hoşuma giden bir detaya değinmek istiyorum. Farklı bölgelerden büyücülerin bahsinin geçtiği kısımlarda, Orta Doğulu bir karakterin adı geçiyordu ve uçan halı satmaya çalışıyordu sanırım. Yani Batı'da en fazla iki kişinin binebileceği süpürgeler satılırken Orta Doğu yine farkını konuşturmuş ve ırmağa karpuz salmalı, aile boyu pikniğe gidebilecekleri bir araç bulmuşlar kendilerine. Gurur duydum. Şöyle Orta Doğu'da geçen bi' büyücülü-cadılı, akraba apartmanlı ve bol kaoslu bir yan seri gelse mükemmel olmaz mıydı? Ne kadar usta bir büyücü olursan ol, yılan bir yengeden öğreneceğin daha çok büyü vardır...
https://youtu.be/xSxQcAm3PE8?si=EkcBwQ6QBKBriweM