Spoiler içeriyor
📖 Kitabı önce kapağından, sonra da üzerinde yazan “Makinenin içindeki bir hayalettim” alıntısından etkilenip , sonra da tabi ki arkasını okuyarak almaya karar vermiştim . Öncelikle kitabın konu olarak ilgi çekici olması , ve Lia’nın başına gelenlerden sonraki ilk bölümler…devamı📖 Kitabı önce kapağından, sonra da üzerinde yazan “Makinenin içindeki bir hayalettim” alıntısından etkilenip , sonra da tabi ki arkasını okuyarak almaya karar vermiştim . Öncelikle kitabın konu olarak ilgi çekici olması , ve Lia’nın başına gelenlerden sonraki ilk bölümler , o yaşam sancıları, bütün olayların bir gencin gözünden anlatılma dili gibi şeyler bence başarılıydı . Yazarın oluşturduğu gelecek modelinin genel olarak pek uçuk olmadığı ve bazı yerler hariç, olması muhtemel şeyleri okumanın beni rahatsız ettiğini söyleyebilirim . Şu an aklıma gelen şey mesela estetik konusuydu. Artık herkesin doğduğu andan itibaren resmen bütün bedeninin , oluşmuş güzellik algılarına göre yapılması ve doğal olan hiç kimsenin kalmayışı . Kalan varsa ona ucube gözüyle bakılması . Sadece güzellik meselesi de değil . Doğacak çocuğun cinsiyetinden tut genetiğindeki hastalıkları çıkartmaya kadar karar verilebilen bir devir . Hastalık yönünden iyi olsa bile , insana dair geri kalan her şeyin yapaylaşması ve doğal olanın normal sayılmaması biraz korkutucu . Özellikle estetik operasyonların çok arttığı bu dönemde , ileriki yıllarda doğal insanların sayısının azalacağı kanaatindeyim. Ve tabi bu beni hiç ilgilendirmez . Fakat buradaki asıl meselenin ne olduğu belli. Her neyse , kitaptaki bu fikir bana uçuk bir fikir olarak görünmedi. Ama doğal olanların dışlanacağı ve diğer fikirler için pek bir şey diyemiyorum . Kitaptan şu bölümü örnek göstermek istiyorum;
“Alayla güldü ve ilk defa , babasına benzeyen bir şey yaptı.“Kimse bir oğul falan istemedi.”
“Anlamıyorum.” Bugünlerde herkes istediğine sahip oluyordu , hatta krediniz çok az olsa bile.Görünüş , yetenek , kişilik , bunlar çok daha pahalıydı, ama cinsiyet sıradandı. Kız için bir numaralı kutucuğu, erkek için iki numaralı kutucuğu işaretle ve bu kadar . Konu kapandı.
“Annem...” Auden oturduğu yerde kıvrandı.“Annem biraz eski kafalıydı,”dedi Auden.“O... genetik taramanın Tanrı'nın işine karışmak olduğunu düşünmüş.”Duraksadı, tepki vermemi bekliyordu .İlk defa yüz ifademi boş tutabildiğime memnun oldum . Çünkü nasıl bir deli gen-tek’e inanmazdı ki?
“Yani , temel şeyleri yapmalarına izin vermiş,”dedi çabucak. “Hastalıkları , mutasyonları, bütün o şeyleri çıkarttırmış , ama diğer şeyler...”
“Sen doğal mısın ?” diye sordum inanamayarak . Belki şaşırmamalıydım. Auden kaçınılması gereken başka bir ucubeyken , kimse onun gibi bir çocuğu seçmezmiş gibi göründüğü zamanlarda , ben de birkaç defa merak etmiştim.Tüm bunlar kemerli burnunu , hafiften toplu vücudunu ve kalanını açıklardı.Ama hala inanması zordu .Bizimki gibi aileler öyle şeyler yapmazdı.”
🤖 Gelelim asıl meseleye .“ İnsan görünümlü makinelerin çağı.” Diye geçiyor kitabın arkasında. Bir kaza vs. sonucu ölmek üzere olan bir insanı kurtarmak için , beynini evet gerçekten beynini makineye aktarıyorlar gelişen teknolojiyle . Ölmek üzere olan kişiden geriye kalan tek şey beyni oluyor. Bedeni baştan aşağı makine , yemek yiyemiyor su içemiyor bunlara ihtiyacı zaten yok. Sentetik derisi kendi kendini temizleyebiliyor o yüzden yıkanmaya ihtiyacı yok. Robot işte , insan görünümünde bir robot . Ama bir makine sayılsa bile bir şekilde acı hissedebilen bu makine insanlar , bir şekilde hala üzülebildikleri ve duyguları hissedebildikleri için bence hala insanlar . Başına bu durum gelen karakterimiz , sanki bütün hayatı , bedeni her şeyi değişmemiş gibi , insan mıyım değil miyim diye sorgulamaları yokmuş gibi bir de ölmesin diye kendisinin bu hale getirilmesini isteyen ailesinin korkunç düşünceleriyle karşılaşıyor . Sanki kendini sorgulamaları ona yetmezmiş gibi . Özellikle Lia Kahn yani ana karakterimizin , kız kardeşi Zoe karakterine aşırı sinir oldum . Hiç savunulabilecek bir tarafı yok ama her neyse . Kitabın konusu ilgimi çektiğinden , ilk önce acaba daha farklı bir şekilde yazılabilir miydi diye düşünmüştüm . Fakat genç bir kızın başına böyle bir şey gelse , teknoloji böyle ilerlemiş olsa falan muhtemelen zaten bu tarz bir ergen hikayesi yaşanırdı . İşte dışlanmalar , pislik bir erkek arkadaş , ne istediğini bilmeyen ve işleri daha da zora sokan bir aile . Bu zamana kadar her şeyin ayrımcılığını ırkçılığını yapmış olan provokatör bir toplum . Sadede gelecek olursam , genel hatlarıyla ergen hikayesi olması canımı sıksada genel konunun güzel olması , akıcılığı ve ilk bölümlerin güzel yazılmış olmasından dolayı beğendiğimi söyleyebilirim . Üç kitaplık bir serinin ilk kitabıydı bu kitap . Yarım bırakmayı sevmediğimden ve Lia’ya neler olacağını merak ettiğimden , diğer kitapları da okumak istiyorum .
🤖🤖🤖🤖🤖🤖🤖🤖🤖🤖🤖🤖🤖🤖🤖🤖
“Kendimi hiç bu kadar boş hissetmemiştim. Hepsini geri istiyordum. İhtiyacım vardı. O karanlığın ve ışığın dünyasında, korktuğum yerde yaşamak istedim.Öfkeliydim. Mutluydum. Oradayken yaşıyordum ve geri dönmek istedim. Kalmak istedim.”
“Suya daldım , bileklerime , baldırlarıma, belime çarpan akıntıya karşı dengemi korumak için savaştım. Islak , diye bilgilendirdi beynim. Soğuk. Ve nehir yatağı, çamurluydu. Taşlıydı. Keskindi. Isı değişimi , doku hissi, önemli değildi. Henüz. Ama kenara yaklaşırken biliyordum, su üzerimden geçerken hisler akıyordu ve bu kaosta benimle dünya arasındaki mesafe yok olacaktı.
Bunu adrenalin sevdası için yapıyor değildim. Ya da korku, acı, hatta zevk için bile değildi. Kimseye bir şey kanıtlamaya çalışmıyordum, kendime bile. Mesele o değildi.
Bu Zo , babam , Walker ve hepsiyle — dönüştüğüm şey için benden nefret eden herkesle ilgiliydi. Sadece benden nefret ettiklerini biliyordum. Kız kardeşimin var olduğuma inanmadığını ve gitmemi istediğini biliyordum. Babam ölü olmamı diliyordu, dua ediyordu. Belki ölseydim hepsi için daha kolay olurdu.
Ne kötü.
Hayattaydım. Kendi eşsiz , mekanik yolumla belki. Ama hayattayım. Ve bilinmeyen bir gelecek boyunca öyle kalacaktım. Onlar yaşlanacak , ölecekti. Ben yaşayacaktım.”
“Neden farklı olduğumuza inanmak senin için bu kadar önemli? Mekalar ve orglar?” dedim. “Neden onlardan nefret etmemi istiyorsun?”
“Onlardan nefret eden biz değiliz ,Lia. Onlar bizden nefret ediyor.”
“Biz makineyiz,”dedi Jude.“Değişmeyiz.Kusursuzuz— ve o kusursuzluk bizim tek kusurumuz.Onlar yaşlanıyor, hastalanıyor, yaralanıyor, her zaman bir şey var. Çürüyorlar. Biz aynı kalırız. Zamanda sürükleniriz, onlar boğulur. Zaman sınırları var , bizim yok. Affedemedikleri tek şey o.”