İlk kitap yorumum olarak kullanıcı adım olarak da seçtiğim karaktere sahip muhteşem bir kitap olan İmkansızın Şarkısını seçtim. Kitaba genel olarak japon edebiyatına olan merakım ve Murakami’nin çok duyduğum şöhretinin nedenine inme arzum dolayısıyla başlamıştım ve beni tahmin ettiğimden de…devamıİlk kitap yorumum olarak kullanıcı adım olarak da seçtiğim karaktere sahip muhteşem bir kitap olan İmkansızın Şarkısını seçtim.
Kitaba genel olarak japon edebiyatına olan merakım ve Murakami’nin çok duyduğum şöhretinin nedenine inme arzum dolayısıyla başlamıştım ve beni tahmin ettiğimden de çok tatmin eden bir kitap oldu sanki sayfalar elimden kayıp gitti. Okurken sanki kitap okuyor gibi değil de çok sevdiğim yaşlı ve havalı bir amcanın geçmişe dair hikayesini dinliyor gibi hissettim kendimi. Bazıları bu kitapta aşk teması işlenmiş diyebilir ama bence bu kitaba aşk kitabı demek haksızlık olur (aşk kitaplarının ya da romantizmin gereksiz olduğunu düşündüğümden değil asla) konusu çok daha ağır ve aslında ölümü kabullenip hayatına devam etmek gerektiğini anlatıyor insana. Bilmiyorum ben de ölüm gibi konulara merakımdan mıdır ama bu kitabı okurken ölümü çok fazla düşündüm ve bunu beni tetiklemek yerine rahatlattı ve sakinleştirdi.
Biraz karakterlerden bahsetmem gerekirse tabi ki ilk olarak Naoko’dan başlayacağım ama çok da derine inmeyeceğim veya olaylardan bahsetmeyeceğim sadece kendimi çok ama çok yakın hissettiğim bir karakter bir keresinde ‘’Belki de kendi çarpıklıklarımıza hiçbir zaman adapte olamayacağız.’’ demişti. Aslında dışarıda birçok insan kendi çarpıklıklarının farkında olmadan yaşayıp gider ama ancak kendi çarpıklıklarının farkına varabilme kapasitesine sahip olanlar Naoko’yu anlayabilirler ve bu çarpıklıkları gizlemek yerine gururla sergilerler.
Diğer bi çok sevdiğim karakterse Midori bence herkesin hayatta Midori gibi bir arkadaşı olmalı. Kafasına eseni konuşan ve yapan muazzam bir karakter insanlara hislerini söylemekten çekinmiyor veya nasıl yargılanacağını düşünmüyor aslında böyle bir arkadaşım mı olsun isterdim yoksa direkt kendim Midori gibi olmak mı isterdim emin değilim.
Gelelim ama karakterimiz olan Vatanebe’ye. Vatanebe’yi çoğu zaman sevsem ve empati yapabilsem de bazı anlarda ki kayıtsızlığı beni benden aldı. Aman ben kendi işime bakayım kimse bana dokunmasın halinde sürekli ama daha sonrasında Midori bunu sadece kendiyle ilgileniyor kimse umrunda değil minvalinde özetlediği için haklı olduğunu düşündüm belki de biz kendimizi başkalarının yaşamları üzerine çok yoruyoruz.
Kitapta altını çizdiğim birkaç güzel sözü de eklemek isterim
‘’ Eğer şu anda kendimi bırakacak olursam paramparça olurum.Ben hep böyle yaşadım ve başka türlüsünü bilmiyorum. Eğer kendimi koyuverirsem bir daha eskisi gibi olamam.Un ufak olurum ve sonunda buharlaşırım.’’
‘’Yalnızlığı kimse o kadar sevmez. Sadece arkadaş edinmek için çaba harcamıyorum.Sonu hayal kırıklığı oluyor.’’
‘’ Nasıl bir insan hiç tereddüt etmez ya da incinmez?’’
‘’ Birini sevmek olağanüstü bir şeydir ve bu sevgi eğer gerçekse kimse içinden çıkılamayacak bir labirente düşmez.’’
‘’ Mektuplar kağıttan başka bir şey değil dedim yakılsalar bile yürekte kalması gereken kalır yakılmayıp saklansalar bile uçup gitmesi gereken uçup gider.’’
Sonuç olarak kitaba bir puan vermem gerekirse kesinle 4,5/5 olur yarım puan kırmamın tek sebebi ise sondaki malum sahne okuyanlar anlar yani Murakami cinsellikten çekinmeyen bir yazar ve bu beni kitap boyunca hiç rahatsız etmedi ama sonda yaşanan şeyin gerçekten gereksiz olduğuna inanmadan edemiyorum bilmiyorum bu belki de benim aşk ve sevgiyi gözümde çok fazla büyütmemden ve ana karakter kadar rahat olmamamdan da kaynaklanıyor olabilir.
The beatles - norwegian wood gibi güzel bir şarkıyla tanıştığım için de ekstra mutluyum.