Orhan Pamuk..
Kimdir Orhan Pamuk? Şuan hâlâ gündemde olan, hakkında bir sürü eleştiri yapılan yetenekli ve değerli bir yazarımız. Ben yazarın hayatını değil eserini inceleyeceğim ama bu konuda eserin sahibinin hakkında bilgi edinilmesi taraftarıyım. Hiçkimse, ne kadar isterse istesin kendini…devamıOrhan Pamuk..
Kimdir Orhan Pamuk? Şuan hâlâ gündemde olan, hakkında bir sürü eleştiri yapılan yetenekli ve değerli bir yazarımız. Ben yazarın hayatını değil eserini inceleyeceğim ama bu konuda eserin sahibinin hakkında bilgi edinilmesi taraftarıyım. Hiçkimse, ne kadar isterse istesin kendini olduğu kişiden, idealarından, davasından soyutlayamaz. O yüzden Orhan Pamuk'un da hayatına göz atmadan edemedim. Daha çok post-modern akımı ile eserlerini kaleme aldığını birçok romanında hissetmek mümkün. Gel gelelim Sessiz Ev adlı romana..
Ortadoğu'da doğmuş büyümüş bir doktorun önce kendini keşfetmesini ve kendini keşfettikçe çevresini de uyandırmaya çabalamasını satırlar, sayfalarca okuyacaksınız. Ama Doğu'nun kültürü ile düşünce yapısını değiştirmek zordur. Özellikle de cumhuriyetin ilk yıllarında okuma yazması dahi olmayan bilgisiz bir halkla karşı karşıya olunca.
Bu doktor ile inandığı şeye körü körüne bağlı karısının arasındaki çekişmeyi roman boyunca hissedeceksiniz. Ama ne doktor ayrıntısıyla bir aşıklama yapıyor ne de karısı. Doktor "Allah yoktur çünkü varlığı deneyler ile kanıtlanamaz" diye tekrarlar ve karısına da bunu söyletmeye çalışır. Karısı ise inandığı doğruyu savunmak yerine bu açıklama karşısında hiçbir karşı atakta bulunmadan sadece susmakla yetinir. Ve bu çekişme eser sonuna kadar devam eder.
Kendisi dahi Allah'ı inkâr ettiği halde birçok cümlesinde
"Hay Yarabbi, onlar gibisin, körsün sen!" der karısına. Bu küçük ironu bile büyüdüğü toplumun insan üzerindeki etkisini gözler önüne sermektedir.
Aslında tüm fikir ve düşüncesini üzerine inşaa ettiği bu teorisini sağlam temellere dayamadan üzerine tonlarca yük koyması bana biraz absürt geldi. Sonraki düşünceleri güzel ve mantıklı oluyor gibi olsa dahi ilk görüşüne katılmayınca veya ikna olmayınca diğer söylediği her şey yerle yeksan oluyor. Bence Allah'ın olmadığı üzerine kurduğu o dünyayı anlatırken önce Allah'ın varlık kanıtını daha iyi savunması gerekirdi.
Tabi 400 küsür sayfalık roman sadece bu iki karakter çevresinde dönmüyor. İçinde birçok karakter barındıran eser birinci kişi ağzı ile yazıldığı için çok da ince işçilik isteyen bir iş. Sadece yazar için değil okur için de zor bir dil bence. Ben ilk 60 sayfa sadece eserin diline hakim olmaya çabaladım. Gözünüzü korkutmasın bu, emek verip sabredince alışıyor güzel ve keyifli bir romana eşlik etme şansınız oluyor.
Sanırım söyleyeceklerim bu kadar :)