Spoiler içeriyor
20. yüzyıl japon edebiyatının büyük yazarlarından. kendisini gölgeye övgü metni ile tanıma fırsatım oldu. metin doğu ile batı'yı özellikle mimari yapı üzerinden karşılaştırıyor ve biraz da teknik ve ilerlemeyi batı'dan ithal ederken doğu'nun kültürel sanatsal ve gündelik hayatındaki kayıplara üzülüyor,…devamı20. yüzyıl japon edebiyatının büyük yazarlarından. kendisini gölgeye övgü metni ile tanıma fırsatım oldu. metin doğu ile batı'yı özellikle mimari yapı üzerinden karşılaştırıyor ve biraz da teknik ve ilerlemeyi batı'dan ithal ederken doğu'nun kültürel sanatsal ve gündelik hayatındaki kayıplara üzülüyor, bir nevi modern japonya'nın gölgesini kaybedişine edebi yolla ağıt ve övgü.
kendimi düşünsel manada hep batı insanına yakın buluyordum şimdiye dek. batı felsefesi, siyaseti, sanatı.. her ne kadar aydınlanmanın batı aklı totaliter ve araçsal bir hal aldıysa da yine otokritik çabayı ancak o kendi kendine gösterebilirdi. doğu fazla geleneksel ve statik gelirdi. ama şimdilerde fark ediyorum ki her kültür kendine has zenginliklerle dolu ve ileri- geri medeniyet fikri başlı başına barbarca, oryantalist bir bakıştan ibaret. tanzimat'tan beri dilimize persenk olmuş şu batı'nın tekniğini alacağız ama manevi değerlerimizi koruyacağız." düsturunu zaten abesle iştigal görürdüm ama tanizaki ufak tefek çok basit sandığımız icatlarda bile o medeniyetin özüne dair çok şeyi gözlemleyerek neyi nasıl neden hangi görünümde icat etmemizin bile yaşadığımız toplumu yansıttığını ve ithal edildiği yere kendi felsefesini de götürdüğünü farkında.
gölgeye gelince doğu ve batı'nın en bariz farklarından birisi ona göre. doğuda gölge güzelliğin dekorun mimarinin en önemli parçasıyken batı'da gölgeye yer yoktur. her şey göz alabildiğine aydınlatılır. evler, sokaklar, kamusal iç ve dış mekanlar..
geleneksel japon mimarisinde şamdan, gaz lambası, kandil, kağıt kaplı ahşap fenerler, mum ışığı.. önemlidir. yarı aydınlık mekanlar derinlik yaratır, huzur verir ve insanı tefekküre yönlendirir. zamanın pırıltısı mekana akseder, bulanık ışıkla beraber. zihni yatıştırır bu loş, gölgeli ortam. güzelliği gizemli ve muhteşem gösterir sarıp sarmalayıp. batı'nın doğunun gizemi dediği şey biraz da budur; gölgenin büyüsü, yıllanmış eşyalar, ebedi sükunet hali ve sadelik.
tanizaki, batı'nın aydınlığa beyazlığa, temizliğe düşkünlüğünü ise tuhaf bulur. hastanelerdeki aşırı steril görüntü, tuvaletlerin ışıl ışıl fayans ve bembeyaz klozetleri ona göre insanı daha çok strese sokar. şair saito ryoku'nun zarafet soğuktur söylemini bu kez değiştirip zarafet kirlidir'e uyarlar. bu söylemde hassas bir felsefe gizli ki batının reddettiği ve mutlak biçimde yok saydığı bok, ter, tüy, kıl, kir doğu'da insanın özüne dair kabullendiği bir gerçektir. bu anlamıyla özellikle geleneksel japon mimarisiyle yapılmış tapınakların tuvaletleri örneğin insanın vakit geçirmekten en çok hoşlandığı adeta tefekkür yeridir, doğa manzaraları, yağmur sesleri, loşluk, ürperten soğuk ve sakinlik yeri..
batı'nın gölgesizliği ve ışıl ışıllığı yazara göre iştah kapatır, insanı uyuşturur dikkatini sürekli çalarak, bayağı ve göz yorucudur. anlamsız gösterişli, fazlasıyla şatafatlıdır. modern japonya'nın kendi geleneksel kültürünün içinden evrilen bir ilerlemeyle değil de daha çabuk ve kolaycı biçimde batı'nın teknolojisini ilerleyişini doğrudan takip edişi maalesef ki zarafetini de gölgesini feda etmesine neden olmuştur.
bir zamanlar tarkovski'nin mühürlenmiş zaman'da söylediği gibi batı doğu'yu yutmuştur.