bu metin tüylerimi ürpertiyor. hani hiçbir şeyin olmasa tek kitap eşlik edecek sana sadece onu okuyacaksın deseler lao tzu'nun bu kitabını seçerdim. tüm bir uygarlık tarihini ve onun yarattığı kavramları gücü, iktidarı, zenginliği, değeri .. her şeyi ters yüz ediyor…devamıbu metin tüylerimi ürpertiyor. hani hiçbir şeyin olmasa tek kitap eşlik edecek sana sadece onu okuyacaksın deseler lao tzu'nun bu kitabını seçerdim.
tüm bir uygarlık tarihini ve onun yarattığı kavramları gücü, iktidarı, zenginliği, değeri .. her şeyi ters yüz ediyor ve gerçek anlamlarına kavuştuyor, en başa dönerek. zenginlik sandığımız istifçilik, güç sandığımız aslında varlığa zarar vermek. savaş, kişisel hırs, kibir, bayağı bir eylem ve daima ölüm demek.
yüzyıllar öncesinden bizi görüyor. kutsallığı tüm zamanların kendisine uymasından geliyor adeta. freud'un uygarlığın huzursuzluğunu, nietzsche'nin zerdüşt'ünü ve insanın bilmek dediği şeyin kendini hastalıklı bir hayvana dönüştürmek olduğunu. lao tzu kendi devrinin bir nevi alain badiou'su bana göre biraz da. çünkü badiou nasıl ki neolitik çağ binlerce yıldır sürmeye devam ediyor diyorsa lao tzu da kendi zamanının düzenini eleştirip ülkesini terk ederken aynı şeyleri görüyor ve eleştiriyordu. bugün hala lao tzu'nun önemli değerli birisi olmasının nedeni bu değil de ne?
["son dört ya da beş binyıldır insanlık, pek cılız oligarşilerin ellerinde muazzam servetlerin toplanmasına yol açan özel mülkiyet, servetlerin miras yoluyla intikal ettiği aile ve nihayet silahlı kuvvetiyle aileyi ve özel mülkiyeti koruyan devlet üçlüsü tarafından örgütlenmiştir. bu üçlü, türümüzün neolitik çağını tanımlar. biz hala bu çağdayız, hem de hiç olmadığı kadar. kapitalizm neolitiğin çağdaş biçimidir: kapitalizmin rekabet, kar ve bir yerde toplanan sermaye sayesinde teknikleri kendi hizmetine koşması, sınıf hiyerarşisinin tarihsel egemenliği altında, yeni tekniklerin ortaya çıkışına öteden beri eşlik eden korkunç eşitsizlikleri, toplumsal saçmalıkları, savaşlardaki kıyımları ve muzır ideolojileri doruk noktasına çıkarmaktan başka bir sonuç getirmez.
bu binyıllık düzen yalnızca rekabete ve hiyerarşilere kıymet verir, milyarlarca insanın yaşadığı sefaleti hoş görür. işte bu düzenin her ne pahasına olursa olsun üstesinden gelmek gerekiyor, yeter ki sırrını ortaya çıktığı günden beri neolitiğin bildiği savaşlar patlak vermesin." alain badiou, siyasetin böyle sabahları da olabilir]
tarkovski sinemasında lao tzu'dan niçin esinlensin yoksa? tüm batı aklı, tekniği, medeniyeti.. bilim insanları, yazarlar, aydınlar! hepsini eleştirirken doğunun entelektüel olmayan saf çocuksu, doğayla bütünleşmiş onu kesip biçmeyen onunla eşit konumda akışta kalmayı becerebilen bilge aklının ve eyleminin sözünü üstlendi. bugün her zamankinden daha çok istiyoruz, dünyayı tüm canlıları varlıkları doğayı iklimi gözeten bir yaşam içinde kurabilmeyi ve yeniden dönebilmeyi doğaya ve doğamıza bunca yabancılaşmışlıktan kurtulup.
metinde bilgelik ile ilgili olan dizilere yoğunlaştım ve onları vermeye çalıştım olabildiğince:
"hayatlarını dünyayla kaynaştırır
zihinlerini dünyaya karıştırırlar.
sıradan insanlar bakar onlara.
bilge ruhlar çocuktur."
(güven ve güç)
[ çocukturlar; çünkü onlar insanlara güvenirler, ön yargıları yoktur ve kendilerini gündelik yaşamdan ayrı, onun üstünde görmezler.]
"bilge ruhlar istifçi değildir;
ne verirlerse başkasına o kadar artar ellerindeki,
ne kadar verirlerse o kadar zengin olurlar.
göklerin yolu yıkmadan kazanır.
abartmadan yapmak bilgelerin yoludur."
(dosdoğru söylemek)
"bilge ruh yapmadan yapar,
konuşmadan öğretir."
(ruhun gıdası)
"insanların bilmemelerini,
istememelerini sağlar,
bilenlerin ise
hiçbir şey yapmamalarını.
yapmamayı yaptığınızda
her şey yerli yerindedir."
(susmak)
" o yüzden bilge ruhlar
benliği geride bırakır
ileri yürürler,
benliği bir yana koyup
dengede kalırlar.
neden bırakılsın ki benlik?
ruhun ihtiyacı olan şey kalsın diye."
(soluk pırıltı)
"köke dönüş
huzurdur.
huzur: olması gerekeni kabulleniş,
ebedi olanı bilmek.
bu bilgide bilgelik vardır.
yoksa yıkım ve altüst oluş."
(köke dönmek)
" dünyanın orasını burasını kurcalayarak
fethedeceğini sananların
sonu hayırlı değildir.
çünkü dünya kutsal bir nesnedir.
oynamamalıdır onunla.
onu kurcalamak zarar vermektir.
ele geçirmek kaybetmektir.
..
o yüzden uzak durur bilge ruh,
aşırıdan, abartıdan, ölçüsüzlükten."
(yapmamak)
"başkalarını tanımak zekadır,
kendini bilmek bilgelik.
başkalarını yenmek kuvvet ister,
kendini yenmek büyüklük."
(gücün çeşitleri)
"dünyada olup biteni anlamak için
kapıdan çıkmak bile gerekmez.
göklerin yolunu görmek için
pencereden bakmak bile fazla.
ne kadar uzağa gidersen,
o kadar az bilirsin.
o yüzden bilge ruh
gitmeden bilir,
bakmadan görür,
yapmadan halleder."
(uzağa bakmak)
" o yüzden bilgeler
kesmeden şekil verir,
doğramadan parçalara ayırır,
zorlamadan düzeltir.
parlamayan ışıktır onlar."
(değişimle yaşamak)
" zor olanı henüz kolayken çalış.
büyük işleri henüz küçüklerken yap.
dünyada en zor işler kolaydan başlar,
dünyanın en büyük işleri de küçükten.
o yüzden bilge ruh,
büyük işlerle hiç uğraşmadan,
büyük işleri halleder."
(başlangıçları düşün)
"bilgeler hasta değildir.
hastalıktan bıkmışlardır,
o yüzden iyileşirler."
(hasta zihin)
" böyledir göklerin yol'u
sahip olan insanlardan alıp
sahip olmayan insanlara verir.
insanların yolu öyle değil oysa;
o yol, sahip olmayanlardan alıp
sahip olanları tıka basa doyurur.
herkesi doyurmaya kimin gücü yeter?
bir tek yol'a sahip olanların.
o yüzden bilgeler
karşılık beklemeden yapar,
iddia etmeden başarır,
değerlerini göstermekten kaçınırlar."
(yay)
"nasıl sağlanacak barış?
bilge ruhlar kendilerine düşeni yapar
başkasından bir şey beklemez.
gücü gerçek olanlar yükümlülüklerini yerine getirir,
gücü boş olanlar talep edip dururlar.
göklerin yolu ayrıcalık tanımaz.
daima iyinin yanında kalır."
(sözünde durmak)