Ernesto Sabato’nun “Çılgın bir umutla yataktan kalktığım günler, daha insanca bir dünya ihtimalinin ulaşılabilir olduğunu hissettiğim anlar vardır. Bu, o günlerden biri. Ve sonra, şafak vakti, bir yangın tehdidi karşısında yardım istemek için sokağa fırlayan biri gibi ya da tam…devamıErnesto Sabato’nun “Çılgın bir umutla yataktan kalktığım günler, daha insanca bir dünya ihtimalinin ulaşılabilir olduğunu hissettiğim anlar vardır. Bu, o günlerden biri. Ve sonra, şafak vakti, bir yangın tehdidi karşısında yardım istemek için sokağa fırlayan biri gibi ya da tam ufukta kaybolmak üzereyken yakında olduğunu bildiği, ama kentin gürültüsüyle ve görüşü bozan reklam panolarıyla sağırlaşmış bir limana hareketle son bir işaret gönderen bir gemi gibi ivedilikle, neredeyse el yordamıyla yazmaya koyuluyorum.” diyerek başladığı bu eserde modern dünyanın, kapitalist sistemin bizden alıp götürdüğü değerler, duygular üzerine şiirsel diyebileceğimiz bir anlatım söz konusu. Bu anlatım yer yer yitirilen değerlere yönelik bir ‘ağıt’a yaklaşsa da bunu tamamen bir ‘nerede o eski günler’ havasıyla yapmayıp eskinin değerleriyle günümüzün getirilerini birleştirip koşuşturmalardan uzak, rahat bir nefes alabileceğimiz bir dünya umuduyla anlatıyor ve bizi de umut etmeye, harekete geçmeye çağırıyor.
“Ekranda ışımayan hiçbir şeyi görmüyoruz; bize desibellerle yüklü olarak gelmeyen hiçbir şeyi duymuyoruz; ne de kokuları alıyoruz.”
“İnsan bu sürekli duygusal müdahaleyi hiç karşı koymadan kabul etmeye alışmaktadır. Ve bu edilgen kabulleniş sonunda zihinsel bir esarete, gerçek bir köleliğe dönüşecektir.”
Diyerek bu hipnoz haline karşı insanları “direniş”e çağırıyor aslında bu kitapla diyebiliriz. Bu direniş’in de birlikte, dayanışma içinde, birbirine dayanarak gerçekleşebileceğini savunuyor: “Duyarlı olduğumuz zamanlar, yani gözeneklerimiz insafsızca tıkanmadığında, insan varlığıyla olan yakınlık bizi sarsar, bize ilham verir ve bizi her zaman ötekinin kurtardığını fark ederiz.”
Bunu savunurken de gerçekçiliğini koruyarak insanın özündeki yalnızlığını ya da yalnızlaştırıldığını göz ardı etmiyor ve şöyle diyor: “sanki ötekiler bizi rahatsız eder, bize zaman kaybettirir. Bu durum insanı onca kişinin arasında, belki de onca kişinin varlığı nedeniyle korkunç bir şekilde yalnız bırakır; otizm yayılır.” (Bu yalnızlaşmanın en büyük sebebi olarak da yine kapitalist sistemin getirisi olan competition [rekabet] olduğunu iddia ediyor. Birinin üstüne basıp geçerek yükselme arzusu, buna mecbur hissetmemiz ve bir çare göremeyişimiz de yine bu post-modern dünyanın bir getirisi olarak karşımıza çıkıyor ona göre).
6 bölümden oluşan kitapta (I. Küçük ve Büyük, II. Eski Değerler, III. İyi ve Kötü Arasında, IV. Toplum Değerleri, V. Karar ve Ölüm, VI. Direniş) tam yüzyıl yaşayan ve Latin Amerika edebiyatının son büyük klasik yazarlarından biri olarak nitelenen Ernesto Sabato’nun bir asra sığdırdığı gözlemlerinin, yaşanmışlıklarının ve elbette ki direnişinin şarkılarını dinliyoruz. Eğer kulak verirsek elbette.