Spoiler içeriyor
Şu şov bizınıs'ta, büyük hayaller ve umutlarla köyünü terk edip koşa koşa plak çıkarmaya büyük şehirlere giden herhangi bir insan evladı, hiç sömürülmeden, istismar edilmeden mutlu mesut yaşayabilmiş midir acaba? Herhangi birinin aileden yana yüzü gülmüş müdür? Ünün ve yeteneğin…devamıŞu şov bizınıs'ta, büyük hayaller ve umutlarla köyünü terk edip koşa koşa plak çıkarmaya büyük şehirlere giden herhangi bir insan evladı, hiç sömürülmeden, istismar edilmeden mutlu mesut yaşayabilmiş midir acaba? Herhangi birinin aileden yana yüzü gülmüş müdür? Ünün ve yeteneğin getirdiği gereğinden fazla sevgi ve nefretle ve bu birdenbire gelen ün, para, nefret ve sevgi bermuda şeytan dörtgeni sonucu oluşan anlam kaybıyla uyuşturucu-alkol batağına düşmeden, eşine ettiği sadakat yeminini bozmadan, ruhen ve bedenen tükenmeden başa çıkabilen var mıdır? Altından diş fırçası, pembe Cadillaclarıyla ve kendi tercihleriyle şaşaalı bir hayat yaşayan Elvis'e, dümdük bir memuriyet hayatı için pazar günü hiç çalışmadığı bir sınava girecek olan bir insanın, bu kadar üzülmesi enayilik değil midir?
Filmde beni en çok üzen şey, Elvis'in, menajerini ailesinden biri, bir baba olarak gördüğü vurgusu oldu. Çünkü ne olursa olsun Elvis, asla kopamıyor menajerinden. Bu durum bana, aileyle kurulan ve kolay kolay da kopmayan o bağı anımsattı. Daha küçükken, henüz lise çağlarında tanıştığı menajeri, Elvis'e sürekli yalan söylüyor, sürekli kendi çıkarı için çalışıyor, Elvis'e özgürce, kendi tarzıyla bir şeyler yapmasına izin vermiyor ama Elvis, ondan kopamıyor bir türlü. Elvis'in kötülüğünü düşündüğünü, daha doğrusu, menajerin, Elvis'e n'olursa olsun, kendi çıkarları için çalıştığını düşünmüyor. Menajer, muazzam bir manipülatör çünkü. Ne yaparsa yapsın Elvis ve ailesi için yapıyor güya. Elvis başkaldırdığında nereden, nasıl vuracağını ve onu nasıl kontrol altına alacağını iyi biliyor. Tam sonunda kurtuldu, gözünden perdeler kalktı derken hiç beklemediği bir darbe daha yemesi, artık gözünü açmasının da bir işe yaramaması ve menajerine söylediği her şeyi yutup tekrar o adamla çalışmak zorunda kalması... Bu adam dertten kederden ölmesin de n'apsın a dostlar, sorarım sizlere?
Film iyiydi, hoştu, sıkıcı değildi ama çok uzun geldi bana. Yani izle izle bitmedi. Artık bir yerden sonra kardeşim, "Bu adam ne zaman ölecek ya? 🤠" diye nazar değdirmek suretiyle dağ gibi herifi yıktı ve birkaç dakika sonra son konserini izleyebildik. Elvis Presley'i, o ikonik beyaz kostümü ve 1-2 şarkısı dışında pek bilmem ama son konserini izlemek, gencecik yaşında o yorgunluğu ve yıpranmayı yüzünde görmek cidden üzdü beni. Açıkçası normalde bu tarz filmler izledikten sonra o sanatçının şarkılarını dinlemeye giderim koşa koşa ama bu sefer gidip zenci gospel'ları falan dinleyesim geldi. Kilise sahnesi falan çok hoştu. Zencilerin böyle kendilerine özgü İslami ilahileri veya salavat-zikir çekişleri falan var mıdır acaba? Gerçi olsa bile, böyle dans ede ede, konser havasında olur mu hiç o işler bizim mahallede? Bilemedim.
Filmi izlerken, başarılı ve dünyaya damgasını vurmuş insanları gördüğümde ara sıra gelen, "bu dünyada bir şeyler başarmış, adını tüm dünyaya duyurmuş, kendi alanında rekorlar kırmış bir insan olmak nasıl bir duygudur acaba? Öldükten sonra ardından 'Bu dünyadan, şu şu gelip geçti be, ne adamdı/kadındı' diye bahsedileceğini bilmek; yaptığın işle veya tarzınla insanların hayatlarını değiştirebilmek; 'şu konu dendi miydi de x kişisi gelir akla abi' diye ardından konuşturmak falan nasıl bir his acaba, hiç dadıracak mısın bana bunu Rabbim (hayırlısıyla tabii)? Yani mesela memuriyette falan 'eiivitsi de nası Solitaire oynuyor öyle be? Helal olsun valla' falan diyecek mi hiç çalışma arkadaşlarım arkamdan, ben haram kazancımı çatır çutur yerken??? (Nasip etme Allah'ım)" perileri uğradı. Biraz hasbihal ettik, haddimi bilip oturduğum yerde oturmam gerektiğini falan söylediler. Biraz kırıcı oldu tabii ama olaysız dağıldık. Bu saatten sonra perileri kafes dövüşüne davet edecek değilim ya?
Kostümlere ve kıyafetlere bayıldım bu arada. Gerçeğe uygun olup olmadığını bilmiyorum (ama bu kadar basit bir konuda bile başarısız olunsaydı IMBD puanı bu kadar yüksek olmazdı herhal?), genel olarak tarzına bayıldım adamın. 60 yaşıma gelince Elvis'in giydiği kostümlerinden birini, kemerinden pelerinine kadar diktirip, torunum Esedullah Yavuz'un sünnet düğününde şıkır şıkır olma planlarım var inşallah. (Eğer o zamana kadar geleceğe göndermek için insan dondurma projeleri çıkmazsa tabii. Eğer öyle bir durum olursa müsait olamayabilirim.)
Son olarak da... yüce Allah'ım, sen bu sosyopatları, psikopatları, narsistleri birbirlerine denk düşür; iyi kötü kendi hâlinde yaşayıp giden biz zavallı kullarından uzak eyle. Amin.