Alman asıllı bir yahudinin Hitler'i yıkmak niyetiyle başladığı projenin Japonlar için ölüme, dünyalarının yok edicisine dönüşmesi aslında genel hikaye. Filme gitmeden önce günün sabahında konuyla ilgili Vicdan Bir Kara Kutudur kitabını okudum. Ondan önce Oppenheimer hakkındaki tek bilgim atom bombasının…devamıAlman asıllı bir yahudinin Hitler'i yıkmak niyetiyle başladığı projenin Japonlar için ölüme, dünyalarının yok edicisine dönüşmesi aslında genel hikaye.
Filme gitmeden önce günün sabahında konuyla ilgili Vicdan Bir Kara Kutudur kitabını okudum. Ondan önce Oppenheimer hakkındaki tek bilgim atom bombasının mucidi olmasıydı. Hatta film gündeme girmeden önce atom bombasının bir mucidi olduğu fikri aklıma bile gelmemişti, Oppenheimer'ı tanımıyordum.
Kitabı çok sevdim öncelikle. Klasik bir biyografi kitabıydı, bu kadar sevmeme sebep olan aslında Oppenheimer'ın hayatıydı. Hiç beklediğim gibi biri değildi valla. Gerçekten de barış yanlısı görüşleri olan, felsefe ve edebiyatı seven, hayranlıkla okuduğum fikirleri olan ama aynı zamanda aşırı dengesiz bir dahi. Okurken filmi ya da dizisi olsa süper olur fikri aklıma geliyordu birkaç saniyeliğine, ne haddimeyse sanki film popüler oldu diye başlamadım kitaba.
Geleyim film hakkındaki yorumuma.
Çok film izlemediğimden midir bilmiyorum ama önden kitabı okumamış olsaydım muhtemelen filmin yarısından çoğunu anlamazdım. Bana o kadar karışık geldi ki izlerken karakterleri ve olayları kendi bilgime göre kafamda birleştirerek izlemek zorunda kaldım. Onun dışında başlangıçtaki sahnelerde susmayan müziğin bir sebebi mi vardı, özel bir sinema tekniği falan mı bilmiyorum ama beni çok rahatsız etti. Sahnenin arkasına gerilim müziğini veriyorlar, 1 saat falan ruh hali sabitleyici gibi gergin gergin izliyoruz sahneleri.
Ek olarak filmde bazı şeyler eksikti gibi geldi bana. Oppenheimer'la ilgili en önemli şey duyduğu pişmanlık ve vicdan azabıdır. Filmde de karakterin açısından bu yeterince güzel gösterildi aslında. Ama bizim empati kurmamız için yeterli değildi. Tabii ki koskoca Nolan'ı eleştirecek değilim ama şahsen empati kurup etkilenmeyi isterdim izlerken. Mesela Oppenheimer birkaç Hiroşima kurbanını gördü kafasının içinde onun ardından da dengesiz sayılabilecek bir şekilde tuhaf bir pişmanlık duyduğu gösterildi. Ama gösterilen kurbanlar yetersizdi bence. Daha önce izlediğim belgesel ve videolarda onlar için ne kadar üzüldüğümü hatırlıyorum. Belki de film esnasında sadece Oppenheimer'la empati kurup ona üzülmemiz istenmiştir bilemiyorum tabi. Yine başka bir durum da Oppenheimer'ın Japonya ziyareti. Kitapta okurken etkilenmiştim ve filme eklenmemiş olmasına üzüldüm.
Yine de güzel filmdi. Özellikle patlama sahnesine ve son 30 40 dakikaya bayıldım. Tüm film ise sırf o son sahnesi için izlemeye değer gibi. Bittiğinde salonda hiç hareketlenme olmamıştı:)
Son olarak şunu söylemek istiyorum ki Oppenheimer savaş karşıtı biriydi ve teknolojinin ilerlemesi hakkında çok güzel toplumsal tespitleri vardı. Her şeyin korkunç boyutlara gelmesinden, teknolojinin engellenememesinden ve büyük bir yıkıma sebep olmasından korkuyordu. Kendi icadı da tam olarak böyle bir sonuca sebep oldu. Her ne kadar Amerika için kahraman ilan edilse de tartışılması gereken çok önemli etik problemler vardı. Benim hoşuma giden şeyse teknolojinin, özellikle yapay zeka teknolojisinin bu kadar kontrolsüz ilerlediği bir dönemde Oppenheimer ve atom bombasını anlatan bir filmin çekilmesiydi. Filmde geçen bir replik vardı, her silahın kullanılma potansiyeli vardır gibi bir cümle. Unutmayın başlangıçta atom bombası sadece göz korkutmak niyetiyle yapılmıştı.