“Ergenliğimde, Yaşam Kullanma Kılavuzu’nun yaşamama, İntihar Kullanma Kılavuzu’nunsa ölmeme yardımcı olacağını düşünürdüm. Üç yıl, üç ay yurt dışında kaldım. Soluma bakmayı yeğlerim. Arkadaşlarımdan biri ihanetten zevk alıyor. Yolculukların sonundan da bir romanın sonunun verdiği o hüzünlü tadı alırım. Hoşuma gitmeyen…devamı“Ergenliğimde, Yaşam Kullanma Kılavuzu’nun yaşamama, İntihar Kullanma Kılavuzu’nunsa ölmeme yardımcı olacağını düşünürdüm. Üç yıl, üç ay yurt dışında kaldım. Soluma bakmayı yeğlerim. Arkadaşlarımdan biri ihanetten zevk alıyor. Yolculukların sonundan da bir romanın sonunun verdiği o hüzünlü tadı alırım. Hoşuma gitmeyen şeyi unuturum. Birini öldürmüş bir kişiyle konuşmuş olabilirim bilmeden. Gidip çıkmazlara bakarım. Yaşamın sonunda olan şey beni korkutmuyor. Bana söylenenleri gerçek anlamda dinlemem. İnsanların bana pek tanımamalarına karşın ad takmalarına şaşırıyorum. Birinin bana kötü davrandığını anlamam zaman alır, bunun olmasına da çok şaşırırım: Kötülük bir anlamda gerçekdışı bir şey. Arşiv yaparım. İki yaşımdayken, Salvador Dali’yle konuşmuştum. Rekabet bana kışkırtıcı gelmez. Yaşamımı tam olarak anlatmaya kalksam, yaşadığımdan daha uzun süre gerekirdi.”
Bu okuduğunuz kısım kitabın ilk sayfasını oluşturuyor. Bu şekilde yapmasaydım kitabı daha iyi anlatamazdım diye düşündüm. İlk sayfası gibi kalan kısımlar da bu şekilde ilerliyor. Daha önce hiç böyle bir akışla ilerleyen bir kitap okumamıştım. Biraz bilinç akışı tekniği gibi ama çok da farklı ondan bence. Bir kurgu söz konusu değil bana kalırsa.
Yazarın İntihar isimli kitabı benim en sevdiğim kitaplar arasında ilk sıralarda yerini aldı. Bu kitabı ise ondan sonra okumanızı tavsiye ederim. Çünkü her ne kadar İntihar da otobiyografik ögeler taşısa da bu kitabı okuyunca yazarın yanılgıya düşmeyip bir kurgu içerisine (İntihar’dan bahsediyorum) çok fazla kendi özelliklerini katmadığını gördüm. Yazarın karakterlerine kendi özelliklerini çok fazla attribute etmesi çok da iyi bir şey değil çünkü. İlla böyle yapılmak isteniyorsa Annie Ernaux’nun ya da Jean Louis Fournier’nin yaptığı gibi yapılmalı bence. Dediğim gibi bu kitabı ikinci sırada okumanızı tavsiye ederim çünkü İntihar’da kendi hayatıyla ilişkili yazdığı kısımların izlerini burada takip etmek çok keyifli.
Yanılmıyorsam yazarın 2 tane daha anlatı türünde kitabı varmış ama onların bizde çevirisini görmedim hiç. Eğer varsa umarım yakın zamanda çevrilirler.
Bir de kitabın nasıl sonlanacağını, hangi cümleyle biteceğini çok merak ediyordum. O kısmı da beni baya tatmin etti. Kısacası çok sevdim. Her iki kitabını da. Ama elbette İntihar ilk sırada benim için.
Birkaç alıntı bırakayım:
“İnsanlara tepeden bakmak için balkondan sarkarım, ama onları alttan görmek için nereden sarkacağımı bilemem.”
“Bence Pazar yaşlı bir gün.”
Gündelik hayatımızda fark etmediğimiz ya da sorgulamadığımız birçok şeyi fark etmemizi sağlıyor demek çok içimden gelmiyor bu kitap için. Değerini azaltabilirmiş gibi. Ama onları alttan görmek için sarkmak konusunda bana yardımcı oldu diyebilirim sadece.