ARKADAŞLAR BİLİYORUM UZUN AMA OKUYAN EKSİKLİĞİ SÖYLERSE COK SEVİNİRİM. En son dayanamayıp, hislerimin kalbimi incitmesine aldırmadan uykuya dalmıştım. Çok tekrar ettim ve yine edeceğim. Ben çocuktum, bir çocuk ne kadar kötü hissedebilirse o kadar hissetmiştim kötüyü. Aradan ne kadar geçmişti…devamıARKADAŞLAR BİLİYORUM UZUN AMA OKUYAN EKSİKLİĞİ SÖYLERSE COK SEVİNİRİM.
En son dayanamayıp, hislerimin kalbimi incitmesine aldırmadan uykuya dalmıştım. Çok tekrar ettim ve yine edeceğim. Ben çocuktum, bir çocuk ne kadar kötü hissedebilirse o kadar hissetmiştim kötüyü. Aradan ne kadar geçmişti bilmiyordum fakat bu sefer, beni uykumdan etmeye gelen ama uyanık olduğumu görünce hüzünlenip bulutların arkasına saklanan güneş, intikamını almıştı. Gözüme değen ışık uykumu böldüğünde, ilk işim uyuyormuş numarası yapmaya devam etmek olmuştu. Kısa aralıklarla gözümü hafif açıp baktığımda annemin babama sarılıp televizyon izlediğini görmüştüm. Duvar saati de tam karşımdaydı. Baktığımda saat on ikiyi on geçiyordu. Saniye ibresi akrebi on kere geçti, ben onları izlemeye devam ettim. Daha önce hiç bu kadar mutlu olmamıştım. Annemle babamı bu kadar yakın ve gülerken görmek değildi beni mutlu eden. Beni asıl mutlu eden şey, onların ben yokken de birbirlerine bu denli sevgi ve saygı dolu olduklarını fark etmeme sebep olmalarıydı. Ben yokken diyorum çünkü uyanık olduğumu bilmiyorlardı ve ben o an, onlar için koltuk gibiydim. Cansız ve ruhsuzdum. Birkaç saat önceki hisler yerini mutluluğa bırakmıştı ve göğüs kafesim mutluluğumu prangalara vurmamıştı.
Saniye ibresi akrebi yirmi kez geçti, ben onların diyaloğuna kulak kabarttım.
"Baksana ilk defa böyle deri uyuduğunu gördüm oğlumuzun."
"Değil mi? Ben de yeni fark ettim. Çok güzel uyuyor."
"Sana teşekkür ederiz oğlum, hem beni hem anneni sonsuz uçurumdan aşağıya düşerken tuttuğun için. Bize inancın tamdı. Bunu gözlerinle belli ettin. Ve gözlerin yakalarımızdan tutup uçurumun kıyısından kurtardı bizi."
Annemin ağladığını hıçkırıklardan, babamın annemin omzunu sıvazlamasını kıyafet sesinden anlamıştım. İçimden konuştum ama öfkeyle.
"Baba, bana teşekkür etmene gerek yok. Siz birbirinize inandınız. Sizi bir arada tutan şey bu. Çocuklarını umursamadan evliliklerini sonlandıran aileler var. Oğluna zarar veren aileler var. Eşini aldatan anneler, babalar var. Ben bir tokat bile yemedim sizden şimdiye kadar. Bazen üzülüyordum hiç konuşmadığınız için ama o günler geride kaldı. Şimdi daha güzel günler göreceğiz. Anne sana gelirsek neden ağlıyorsun bu kadar güzel sohbetin, tatlı sevginin ardından? Uyandığımda ikinize de sebepsiz küseceğim. Yani siz öyle sanacaksınız."
Saniye ibresi akrebi kırk kez geçti, ben televizyondaki seslere odaklandım. En sevdiğim film oynuyordu. Güdük Necmi, İnek Şaban'a eşek şakası yapıyor, Mahmut Hoca , Hafize Ana'yı uyarıyordu. Keşke gözümü açıp uyuyor numarasını sonlandırabilseydim. Ama sizi böyle görmek o kadar güzeldi ki bir ömür boyu bunu yapabilirdim belki.
Saniye ibresi akrebi yetmiş kez geçtiğinde, ben yakalanmıştım. Çünkü ağlamalarıma hakim olamamış, bütün dikkatleri üzerimde toplamıştım. Sabahın erken saatlerinde gelen ağlama yine gelmişti. Neden hızlı değişiyordu acaba duygularım. Acaba bir şeyler mi olacaktı? Veya adını tam ifade edemediğim bir hastalığa mı yakalanmıştım? Bilmiyorum ama agladığımı gören ailem ne yapacaklarını gayet iyi biliyorlardı. Usulca yanıma yaklaştılar, babam gözlerimden akan yaşları sildi, annem başımı, saçımı okşadı.