aşk gerçek. size yemin ederim ki aşk gerçek. yoksa böyle bir film çekmeye hiçbir yönetmen muktedir olamazdı. orta yerinden balıklama dalıverdim film incelemesine, kusuruma bakmayın. öncelikle uzun bir aradan sonra hepinize merhabalar. ben geldim. filme geri dönecek olursak, the broken…devamıaşk gerçek. size yemin ederim ki aşk gerçek. yoksa böyle bir film çekmeye hiçbir yönetmen muktedir olamazdı.
orta yerinden balıklama dalıverdim film incelemesine, kusuruma bakmayın. öncelikle uzun bir aradan sonra hepinize merhabalar. ben geldim.
filme geri dönecek olursak, the broken circle breakdown keyifli bir aile dramını konu alıyor. birbirlerine ilk görüşte aşık olan çiftimiz, elise ve didier var başrolde. bir de küçük kızları maybelle.
elise ve didier birbirlerine taban tabana zıt iki karakter ancak öyle aşık ve tutkunlar ki her şeyi tolere edebiliyorlar. ilişkileri hayal bile edemeyecekleri kadar güzel ilerliyor. kızları dünyaya geldikten sonra birbirlerine iyice kenetleniyorlar, ta ki maybelle ölümcül bir hastalığa yakalanıncaya dek.
bu trajedi ailenin hayatını belirsizliğe sürüklüyor; elise ve didier bununla kendi yöntemleriyle mücadele etmeye çalışıyorlar. hâl böyle olunca o masalsı aşk yerini huzursuzluğa ve çekişmelere bırakıyor. görmezden geldikleri farklılıkları gözlerine batmaya başlıyor.
filmin en önemli unsurlarından biri olan müzikten bahsetmemek olmaz. didier bluegrass müziğine tutkun ve banjo çalan bir adam, elise de onun grubunda solistlik yapmaya başlıyor. bu yüzden filmde sık sık beraber şarkı söyledikleri sahnelerle karşılaşıyoruz. ve müzikler o kadar güzel ki izledikten sonra filmin soundtrack albümünden uzunca süre çıkamayacağınızı temin ederim. country müziğine ilgi duymaya başlamanız ise işten bile değil.
neden girişte "aşk gerçek" diye yükseldiğime gelince. şimdiye kadar çok aşk filmi izledim ama başrol çiftin enerjisini bu denli buram buram hissettiğim daha önce olmamıştı. aralarındaki çekim, ten uyumları, ilişkilerinin dinamiği o kadar güzeldi ki. bana bütün hissiyatı geçirdiler yani. aşk gerçek olmasaydı bu hisler öylece film edilemezdi diye düşünüyorum bu yüzden.
bu filme dair en çok hoşuma giden şeylerden biri ise şu: böyle dramatik bir hikâyeyi duygu sömürüsü yapmadan sunmuş olmaları. kanser hastası bir çocuğu anlatan diğer yapımlara bakın, izleyiciyi ağlatmak için bin takla attıklarını göreceksiniz. burada ise olaylar doğal seyrinde ilerliyor. izlerken hem eğleniyor hem kederleniyorsunuz. biraz olsun duygusalsanız ağlamaktan acillik olmanız da olası.
sonuç olarak, ne var elimizde? tatlı bir çift, başarılı müzikler ve tadında bırakılmış dram. tüm bunların yanında filmin sonu da çok hoş. tam bu filme yakışan acı tatlı bir final yapmışlar. bitirdikten sonra bir süre ekranla bakışıp az önce izlediğiniz şeyi sindirmeye çalışacaksınız. kolay gelsin.
kaçmadan önce buraya filmden en sevdiğim alıntıyı bırakıyorum.
keyifli seyirler.
"aslında hep biliyordum. gerçek olamayacak kadar güzel olduğunu. uzun süremeyeceğini. hayatın böyle olmadığını, cömert davranmadığını. birini sevmemelisin, birine bağlanmamalısın, hayat seni kıskanır. elinden her şeyini alır ve yüzüne güler. sana ihanet eder."