Tam bir klasik. Jim Carrey'in seslendirdiği ve adeta hayat verdiği Ebenezer Scrooge; huysuz, taş kalpli ve ruhsuz yaşlı bir adamdır. Sokakta gördüğüne selam vermez, dükkânındaki lambayı gereksiz açmaz, herkese karşı kabadır. Hatta filmin başladığı yılbaşı gecesi herkes heyecanlı ve yeni…devamıTam bir klasik. Jim Carrey'in seslendirdiği ve adeta hayat verdiği Ebenezer Scrooge; huysuz, taş kalpli ve ruhsuz yaşlı bir adamdır. Sokakta gördüğüne selam vermez, dükkânındaki lambayı gereksiz açmaz, herkese karşı kabadır. Hatta filmin başladığı yılbaşı gecesi herkes heyecanlı ve yeni yılın getireceği mutlulukların hayaliyle eğlenirken Scrooge hepsinin heveslerini kursaklarında bırakmaya çalışır. Resmen Allah'ın belası pislik bir heriftir bu Scrooge! Zaten scrooge'un kelime anlamı da cimri demektir ya.
Tabii ki böyle rezil bir adamın yılbaşı gecesi de rezil geçecektir! Scrooge, yalnız başına gittiği büyük, soğuk ve ürkütücü evinde hayaletler görmeye başlar. Odasına çıktığında Scrooge'u ölümüne korkutan ve duvarın içinden çıkan hayalet, zincirler içinde ve aynı kendisi gibi yaşlıdır. Hayalet, Scrooge'a "ölmeden önce aynı onun gibi huysuz bi herif olduğunu" anlatır. Buraya, ona her şeyi düzeltmek için son bir şans vermeye geldiğini söyler. Peki Scrooge bu şansı değerlendirebilecek midir yoksa ihtiyar bir bunak olmaya devam mı edecektir?
Aslında bana kalırsa filmin tüm olayı "güler yüzlü olmayan insanların hayatlarında neler kaçırdığı ve huysuz insanların mal olduğu" mesajı. Eh, bu durumda bu filmi sevmek ve oturup da hakkında gece 02.00'da yazı yazmak için şu üç gruptan birine dâhil olmalısınız: Animasyon izlemeyi sevenler, gerçekten huysuz olup da filmden aldığı mesaj ile hayatı değişenler, 2009'da çıkmış bu yapımla nostaljik bağ kuranlar. Aslında ben üçüncü gruba dâhilim.
Liseye başladığımız yıl hazırlık sınıfındayken Feride Hoca'mız önce bu kitabın çocuk versiyonunu ingilizce okutmuş sonra bir sonbahar günü bu filmi altyazısız izletmişti bize. Liseli ergenler olarak o esnada ilgimizi çeken tek şey sınıfı güldürmek için filmle ilgili salakça şakalar yapmak ve Charles Dickens'ın soyadıyla dalga geçmekti.
Şimdiyse o günlerin üstünden nerdeyse 4 yıl geçti. İyi kötü fark etmeksizin yaşanan hatıraların hissettirdiği sıcaklık baş döndürücü düzeyde. Aslında buraya çok şey yazıp sildim ama gereksiz konuşmamak iyidir sanırım. Özellikle de kafanız karışıkken. Her neyse.
Eğer siz de Scrooge ya da benim gibi geçmişin hayaletleri tarafından avlanmak istemiyorsanız şimdiye odaklanın ve geleceğinizi inşa edin. Sizi rahatsız eden her durumu ortadan kaldırın. Kendinizi geliştirin ve hayattan zevk alan bir insan olun. Çünkü çektiğiniz acının bir karşılığı olmuyor ve olmasını beklemek de saçma zaten. Son olarak yaşarken hep yapmadıklarımız için pişman oluyoruz. Yaptıklarımızın pişmanlıkları çabuk geçse de yapamadıklarımız hep boğazımızda yumru olarak kalıyor. Bu yüzden kaybetmekten korkmayın, yaşama nimetinizin elinizden alındığı gün hiç yaşayamamış olmaktan korkun!