"Hayatın kendisini, anlamından daha çok sevin!" 1- İlk olarak yazarın Dostoyevski hayranlığına değinmek istiyorum. Biliriz ki Zweig de ahım şahım bir yaşantı geçirmemiș, hayatı intiharla sonlanmıș bir edebiyat adamıdır. Öyle ki yazıları bundan nasibini almış, bizleri derdine ortak etmek istercesine…devamı"Hayatın kendisini, anlamından daha çok sevin!"
1- İlk olarak yazarın Dostoyevski hayranlığına değinmek istiyorum. Biliriz ki Zweig de ahım şahım bir yaşantı geçirmemiș, hayatı intiharla sonlanmıș bir edebiyat adamıdır. Öyle ki yazıları bundan nasibini almış, bizleri derdine ortak etmek istercesine meșhur betimlemeleri ile duygu durumlarını ilmek ilmek ișlemiștir kalplere. Edebiyatın en kayda değer çile adamını kaleme alarak... Acaba diyorum: Kendisi de buhranlı bir yazar... Dostoyevski ile yoğun bir empati kurarak mı yazdı o cümleleri? Çünkü derin bir hayranlık seziliyor; Dostoyevski'nin ızdırap ile alıp veremediğine Zweig biraz öykünüyor gibiydi, ha?
2- Şimdi de biz Zweig'e hayran kalalım... Derin mi derin bilgilerine, tutumuna hayran kaldım. Dostoyevski'den öyle bir etkilenmiș olmalı ki adeta onu peygamber eylemiș. Anlattıkları ilgimi çekse de bu hayranlığı fazlaca hissettiğimde biraz kitaptan soğudumu belirtmem gerek. En ince ayrıntısına kadar Dostoyevski'nin ikilemli ve acısever bir adam oluşunu anlatmak isterken sayfalarca tekrara düştüğünü ekleyebilirim.
3- E Dostoyevski?.. İkilemli dedik, o da bize hayat acı çekilmeden sevilmemeli dedi. Izdırap ile yaşamayı öğrenmiş bu adam; kendini dünyadan soyutlayıp ulaşılmaz olana adadı... Tanrıya! Eserlerine baktığımızda bir tutam maddecilik bulamayız. Zweig'in de belirttiği gibi o akıl dolu bir Rusya istemiyordu. Avrupa'ya haykırıyordu. Onları büyük bir Rusya ile Çarlık Rusya ile dize getirmek istiyordu. Bununla da kalmayıp Doğu ülkelerinden nefret ediyordu; Türklerden, Tatarlardan... Müslümanlardan... Dostoyevski'ye sorulmuș, "Tanrıya inaniyor musunuz?" Bu ikilemli adam cevap vermiș: "Ben Rusya'ya inanıyorum!" Yalnızca Rusya etrafında șekillenen bir Dünyayı kim ne etsin be Dosto... Edebiyatta evrensel olana ulașmıș bu adamın fikrî dünyası pek öyle sıcak bakalabileceğim bir yer değil. Nitekim Suç ve Ceza, Karamazov, Budala gibi muhteşem eserlere sahip bu adam yine bu eserlerinde bahsini geçtiğim fikirlerini yerleștirmiștir...
4- İkilem demişken, nasıldır bu? Karakterlerine gidelim hemen... Okumuş olanlar Karamazov'dan Alyoșa'yı getirsin gözleri önüne: Yüreği dindarlık diye yanıp tutușan bu adam, bir Fahișenin dibinde de bulunabilir kılıyor Tanrıyı... Budala'nın Prens Mișkin'ini düşünelim şimdi de: Bir zindanda bile mutlu olabilir demiști insan... Dostoyevski, bu dünyayı bir ipin ucu gibi düşünüp her iki tarafını da yoklayarak eserlerine nakış nakış ișlemiș arkadașlar. Dostoyevski bu iki ucun arasındaki gerilimden bir türlü çıkamamıș, adeta çıkmak istememiș... İnançsız olup da inanca özlem duymuș bir adam Dostoyevski!
Zweig, 60 yıllık hayatında o Tanrıyı aradı durdu diyor. Ama eserlerine ve kendi anlatılarına baktığımızda, onun için "Dindar bir Hristiyan" diyebiliriz... Bunu da unutmamak gerek. Daha birçok şey yazabilirim ama inanın durmam gerektiğini hissediyorum 😊 Teşekkür ederim.