Bulgaristan'da doğup küçük yaşta Türkiye'ye göç eden, doktor olan ve çocuk sahibi olduktan sonra da psikoloji ve çocuk gelişimi alanlarında eğitimler alan Feride Koçak Can'ın muhteşem kitabı. Carl Jung "Bilincinize çıkmayan şey kaderiniz haline gelir," demiştir. Çocukken yaşadığımız travmalarla baş…devamıBulgaristan'da doğup küçük yaşta Türkiye'ye göç eden, doktor olan ve çocuk sahibi olduktan sonra da psikoloji ve çocuk gelişimi alanlarında eğitimler alan Feride Koçak Can'ın muhteşem kitabı.
Carl Jung "Bilincinize çıkmayan şey kaderiniz haline gelir," demiştir.
Çocukken yaşadığımız travmalarla baş edecek gücümüz yoktur. Bir savunma mekanizması geliştirir ve bu kötü anıları bilinçaltımızdaki raflara kaldırırız. Bu, bizi ve minik zihnimizi korur. Ancak yetişkinliğe eriştiğimizde hala aynı savunma mekanizmaları ile hayatımıza devam ettiğimiz sürece, geçmişin ufak kopyalarını tekrar eder dururuz. Buna da kader deriz.
"Aktarım; çocukken çıkartamadığımız sesimiz, veremediğimiz tepkimiz, söyleyemediğimiz kelimelerimiz, hissedemediğimiz duygularımızdır. Aktarım, geçmişimizdeki çözülmemiş meselelerin şimdi ve burada görünen olaydan bir kopyasını oluşturarak o zaman güçsüz bir çocuk olarak çözemediğimizi, şimdi bir yetişkin olarak çözmeye çalışır." Yani bilinçaltımızın tozlu raflarına kaldırdığımız travmalarımızı hatırlatacak her olayda tetikleniriz ve beynimiz bize çözmemiz gereken meselelerin sinyallerini verir.
Feride Hanım bize, bu sinyallerin ne olduğunu, bu sinyalleri dikkate alarak nasıl üzerine gidebileceğimizi, ebeveynlerimizin oluşturduğu zinciri nasıl kıracağımızı ve iyileşme yolunda hangi teknikleri kullanabileceğimizi kendi hikayesiyle harmanlayarak anlatıyor. Yalın dili ve bol bol verilen örneklerle sıkmadan bir farkındalık yolculuğuna çıkarıyor bizi.
Kitabın Türk kültürüne uygun yazılmış olması çok hoşuma gitti. Kendime daha uygun olduğunu düşündüm. Yabancı yazarların kitaplarında ebeveyne bakış açısı, haliyle kendi kültürlerine göre oluyor ve ebeveyne öfkelerini göstermek, onlarla iletişimi koparmak gibi önerilerde bulunabiliyorlar. Bizim yetiştiğimiz kültür sebebiyle anne-babamıza karşı bazı duyguları açıkça ifade edebilmemiz kendimizi suçlu hissetmemize neden oluyor. Ayrıca aile bağlarını çok daha değerli bulduğumuz için çoğu zaman iletişimi koparmak da istemiyoruz. Bu kitap tüm bu karmaşayı içinde barındırıyor ve bizlere bir çıkış kapısı açıyor. Kültürümüzü ve yaşam biçimimizi göz önünde bulundurarak sorunlarımızı çözmemize yardımcı olacak bir farkındalık sunuyor.
Ailelerimizi kendi travmalarını bize yansıtmakla suçlarken biz de travmalarımızı çocuğumuza aktarırken bulabiliriz kendimizi. Atalarımızın oluşturduğu travma zincirini kırıp çocuğumuzu bundan uzak tutmak bizim elimizde. Bilinçaltımızın bize yolladığı mesajları doğru okuyup bunları yanıtlayarak hem kendimizi iyileştirebiliriz hem de çocuklarımızı kendimizden arındırabiliriz.
İyileşmeye giden yolda uygulayacağımız 7 aşamadan bahsediliyor. Aşamaları okurken biraz kafam karıştı. Çünkü hangi aşamada olduğumu tam olarak saptayamadım. Sanki hepsini aynı anda yaşıyormuşum gibi hissettim. Tüm duyguları aynı anda içeren bir kümenin içindeymişim gibi. Keşke hepsinden biraz biraz hissedenler için de ufak bir not yazılsaymış kitapta. Belki de tüm duyguları aynı anda hissettiğini sanmak bir yanılgıdır. Aşamaların birinde takılı kalmışımdır ve fark edemiyorumdur. Belki de duygularım üzerine daha sakin kafayla oturup düşünmem gerekiyordur. Bilemiyorum Altan...Bilemiyorum...
Hayatımız, zihnimiz çözülmeyi bekleyen bir bilmece gibi. Kendimizin farkında olmak için attığımız her adımda bilmeceyi çözmek için yeni bir ipucu elde ediyoruz. Kendimizi tanımak ve aslında her seferinde bulunacak daha çok parçamız olduğunu görmek yavaş yavaş hayatımızı güzelleştiriyor. Kendini keşfederek hayat kalitesini artırmak isteyenlerin, bilhassa da ebeveyn olanların ve ebeveyn olmayı düşünenlerin mutlaka okuması gereken bir kitap.