Nahif. Fazlasıyla nahif. Okurken ahenkli bir sözcük denizine dalmış ve bir yaprağın ağaçtan düşmesini usul usul izliyormuş gibi hissettim kendimi; O kadar nazik, o kadar çabuk... Yazarın kalemi, dili, kelimeleri kullanış tarzı ve yaptığı tasvirleri... Her yönüyle çok sevdim kendisini.…devamıNahif.
Fazlasıyla nahif.
Okurken ahenkli bir sözcük denizine dalmış ve bir yaprağın ağaçtan düşmesini usul usul izliyormuş gibi hissettim kendimi;
O kadar nazik, o kadar çabuk...
Yazarın kalemi, dili, kelimeleri kullanış tarzı ve yaptığı tasvirleri... Her yönüyle çok sevdim kendisini. Hayata dair yapmış olduğu çıkarımlar, bunu okuyucuya aktarması, ve yazılalı 85 yıl olsa da hâlâ geçerliliğini korumakta olan bu yapıtı.
Genç kızımızın kendisiyle çatışması, yaşadığı melankoli, sürekli değişen duygu durumları, hayata bakış açısının yerini anlık boşluklara bırakması; ve daha önemlisi bunların böyle güzel anlatılması. Eminim ki bu dönemi yaşayan herkes kendine bir pay bulacaktır bu kitapta..
Kızın sürekli kendi olma isteği, onu kaybetmeme özverisi ve ardına kullandığı "İnsanların hakkında hep iyi düşündüğü bir kız olmak istiyorum." cümlesi..aslında herkesin bir nebze hayatının özeti. Kendimiz olmak, benliğimizi oluşturmak ve korumak isterken karşımıza çıkan kalıplar ile bir duvara toslamak, ve yıkılan tuğlaların altında kalmak. Hayatımız ve toplum söz konusu olduğunda, dayatılan 'normal' ve 'olunması gereken' kalıp da bizi o kadar esir ediyor aslında, kendimizi bulmak isterken bu kalıplarda yolumuzu kaybediyoruz. Ve yazar bunu çok güzel işlemiş satırlara.
Eh gayet anlaşılmıştır ama, kesinlikle ve kesinlikle tavsiye ediyorum.
Zaten kısa, kısalığın yanında akıcı, akıcılığın yanında dolu dolu..daha ne olsun değil mi :)
(Şuan fark ettim, belki herkese hitap etmeyen, basit gelebilecek bir kitap olabilir, emin olamadım, ama pişman olmazsınız, her şeyde de ağır ağır kitaplar okumaya lüzum yok değil mi ama...)
Şimdiden iyi okumalarrr ✨
(KİTAPTAN BİRKAÇ BÖLÜME DEĞİNMEK İSTİYORUM)
.
.
.
Kitabın bir yerinde, odasına koyduğu zambaklardan bahsediyor. Ve o zambakların insanın ruhuna iyi gelmesinden, her odaya girdiğinde içini huzurla doldurmasından..
Zambağa baktığımız zaman; aşkı, saflığı ve kadınlığı temsil ettiğini görüyoruz. Ve kendini kirli bulan, kadınlığa adım atmaktan korkan bu kızımıza o çiçekler huzur vermeye başlıyor, bir nevi hayatını daha da güzelleştiriyor. İşte bence bu noktada kızın aslında saf olduğunu, ve kadınlığa adım atmanın çok da kötü bir şey olmadığını hissederek ona yavaş yavaş uyum sağladığını gösteriyor..çok hoş bir detaydı bence..
Ve rokoko. Anlam olarak şatafatlı ancak içeriği boş olan dekoratif bir tarz olarak aktarılmış kitapta; ben bunu insanlara uyarlamak istiyorum.
Çevremize baktığımızda fazlaca karşılaştığımız bir durum; ne kadar allanıp pullansa da, fazlaca elit görünse de içinde hiçbir şey olmayan, ruhsuz ve bilgisiz insanlar seli; yani rokokolar.
Kızımız zaten çevreye karşı pek iyimser değil, insanlara hoş bakmıyor; bunun da bu şekilde simgelediğini düşünüyorum bir nevi. Zaten servis ettiği kişileri de böyle düşündüğü belli oluyor biraz, güzel bir noktaydı yine.
Ve son olarak; gözlüksüz hâlde dünyaya baktığında yalnızca canlı ve güzel şeyleri görmesi, tüm o kötülükleri bir belirsizliğe mahkum etmesi..aslında kendisinin sürekli istediği bir seviye, olunmasını istediği hayat; negatifliklerden ve kötülüklerden arınmış bir dünya.
Hani derler ya toz pembe gözlükleri çıkarın; burda da gözlüğü takmak gerekiyor bir nevi, onları görmememiz orada olmadıkları anlamına gelmiyor :'
Okuduğunuz için teşekkür ediyorum 🪷
-. -. -. -. -. -. -. -. -. -. -. -. -. -. -. -. -. -. -. -. -. -. -. -. -. -. -. -. -. -
☘"Ben artık ölmüşüm de ağlayanım yok galiba."
☘"Gözlük bir hayalet gibidir."
☘"İnsanların özündeki 'sevgi' duygusundan eksik olmaları..."
☘"...ne kadar acı verse de, üzgün de olsam; benim için değerli şeyleri korurum."
☘"Mutluluk bir gün geriden gelir."
☘"Artık yaşamak için bir nedenim yokmuş gibi hissedip mahvoluyorum."