birkaç gün öncesine kadar böyle bir dizinin varlığından bile haberim yoktu ama iyi ki de haberim olmuş. uğruna uyku düzenimin içine ettim ama neyse ki 8 bölümmüş, iki günde bitti. genel mânâsında birbirinden çok farklı karakterlere sahip bir çiftin ilişkisindeki…devamıbirkaç gün öncesine kadar böyle bir dizinin varlığından bile haberim yoktu ama iyi ki de haberim olmuş. uğruna uyku düzenimin içine ettim ama neyse ki 8 bölümmüş, iki günde bitti.
genel mânâsında birbirinden çok farklı karakterlere sahip bir çiftin ilişkisindeki iniş çıkışı anlatıyor. ilk 2 3 yıl sürekli çıkışlarla geçiyor tabi ki ve gerçekten çoğu kişinin özenebileceği bir ilişki yaşıyorlar fakat daha sonra ipler kopuyor. birbirinden çok farklı diyorum ama kimyaları aşırı derecede tutuyor.
dizide sinir olduğum bir ayrıntıyı eklemek istiyorum: dış ses. duygu yoğunluklu anlarda dış sesin araya girip saçma sapan olay analizleri yapması ne alaka? kardeşim bırak da biz analiz edelim, bırak da biz düşünelim ya. neyse.
karakterlerden bahsedecek olursak da deniz; aile sorunlarıyla büyümüş, başına buyruk, özgürlüğüne düşkün, duygularını içe dönük yaşayan fakat dışa yönelttiğinde her şeyi paramparça eden güçlü bir kadın. barış ise daha dışa dönük, heyecanlı, hayatı boyunca annesinin onu pohpohlamasıyla büyümüş, çoğu şeyi kendi başına halledemeyen, deniz'e karşı güçlü bir zayıflığı olan adam.
aslında bu ilişkinin iplerini eylemler değil, sözler koparıyor. bazen insanların birbirini travmalarından vuracak kadar tanıması hem acımasız hem de acınası oluyor. ikisi de birbirini o kadar derin noktalardan vuruyor ki ilişkinin devam etmesi mümkün değildi bence de zaten ki en başından belliydi. sevgi her şeye yetmiyor maalesef.
deniz'in boşandıktan sonra ya da boşanmadan birkaç yıl önceki süreçte gerçekten barış kadar sevmediğini ve üzülmediğini düşündüm ne kadar içe dönüklük açısından ben de deniz gibi bir karakter olsam da. ama insanlar gerçekten duygularını dışa vurmadığın için sana her şeyi söyleyebileceklerini ve hiç üzülmediğini zannediyorlar. dizi de bizi böyle bir yanılgıya uğratıyor.
gün konusuna gelecek olursak da çoğumuz hayatımız boyunca bir enkazı devralma yanlışını yapmışızdır. "onu ben düzeltirim, yaralarını sararım." tribine de girmişizdir. çocukluk işte. kendi yaralarını saramayan biri size yara açmaktan başka bir işe yaramaz. gün de bu noktada kendini biraz harcadı ama yapacak bir şey yok fakat barış'a özellikle yataktayken deniz'in fotoğrafına baktığı için aşırı kızdım. daha sonra deniz ile tuvalette yaptıkları sohbet de çok kötüydü. özellikle barış, gün ile tanıştıktan sonra deniz ile her etkileşiminde artık ilişkileri midemi bulandırmaya başladı. dizinin sonu ise arafta bitti. zaten hep öyle olur çünkü "vedalaşamadılar."