"Amerikan ruhunun özü katı, yalnız, stoik ve ölümcüldür. Hala harman olmamış." D.H Lawrence Film bu alıntıyla başlar ve bu civarlarda takılır. Güçlü kadrosu, iyi müzikleri, “eh işte” senaryosuyla hafif hafif ilerler. Kızılderili ve Amerikan kavgalarının sonlarına doğru, kan ile dövülmüş…devamı"Amerikan ruhunun özü katı, yalnız, stoik ve ölümcüldür. Hala harman olmamış."
D.H Lawrence
Film bu alıntıyla başlar ve bu civarlarda takılır. Güçlü kadrosu, iyi müzikleri, “eh işte” senaryosuyla hafif hafif ilerler.
Kızılderili ve Amerikan kavgalarının sonlarına doğru, kan ile dövülmüş çelik misali bir yüzbaşı, anayurdu için gaddarlaşmış bir savaşçı ve onların arasında kalanlar ile bir yolculuk filmi.
Film bir aile çiftliğinin basılıp çoluk çocuk katledilmesiyle açılır hemen ardından yakalanıp hapis edilen bir grup gariban kızılderili ile devam eder bakın size ikilik yaptım der. Artık yerseniz.
Hikaye savaşın kazananının (o zaten baştan bellidir de) iyice ayyuka çıkmasından sonra gerek kamuoyu baskısı gerekse dış baskılarla hemde artık tansiyonu düşürmek niyetiyle nevi şahsına münhasır bir şekilde sevimsiz sevimlilikler yapmaya çalışan hükümetin kararıyla bir kızılderili şefinin evine yollanmasıyla şekillenir.
Tabii ki bu yolculuk için en kindar ve katı asker seçilir. (Çünkü neden olmasın) Bale’in sinir krizi geçirmelerine rağmen yola düşülür. Yüzbaşı son derece efektif bir esirlik muamelesi uygulamasını “biz vatan haini miyiz, terörist miyiz” triplerine girerek protesto eden şef ve ailesi anadolu irfanı uygular. Yolda basılan çiftliğe denk gelir, sıyırmasına 5 kalan çiftliğin anası gönüllerimizin kanayan yarası Rosamund Pike ablayı yanlarına katar, çoluğunu çocuğunu gömer yola devam ederler. Pike inanılmaz derbeder ve korktucu bir performans sergiler. Yüzbaşı Blocker ise inanılmaz bir askeri nezaket izler. İşte o Blocker’in sıyırdığını size donuk monologlarından daha iyi anlatır. Son derece katı bir şekilde esir haleti uygulayan yüzbaşı yükümlü olduğu bir sivile kelimesi kelimesine askeri nezaket göstermektedir. Bunu yaparken hiç sırıtmamaktadır. Kervandaki herkes yaralı bir ruhtur, birazda hollywood gazıyla seyircimin içi ısınsın diye yakınlaşmalar başlar. Şef ve ailesi dul ve çocukları ölmüş kadına üzülür, izzeti ikramlarda bulunur. Blocker her ne kadar kassada çözülmeye başlar. İşte tam oralarda ortak bir düşmana karşı birleşmeninde verdiği grup psikolojisiyle aman ne güzel derken, kervana Blocker’in geçmişinden bir kötü gün uzakta bir mahkum katılır ve Blocker’i geçmişiyle yüzleşmeye, konu üzerinde fikir jimnastiği yapmaya iter. Biraz kör göze parmak durur ama ne yapalım. Kervandaki kadınlar tenleri ırkları farketmeksizin aynı kaderleri paylaşırlar. Burada biraz ileri sarıp fazla uzatmamak adına ileride toparlayacağım.
Şefin ömrü yetmez çıkıp karacoğlan gibi bozkırlara varmaya, var git ölüm demelere… İki savaşçı bir anlayışa varır ve şef “seninle bir parçam ölüyor” diyerek “sorup durma çanlar kimin için çalıyor, senin için çalıyor” minvalinde daha derin ve usta bir işte olsa çok oturaklı olacak ancak burada biraz havada kalan bir laf ediyor.
Bir anda baştaki alıntının parça parça filme işlendiğini düşünürken, cümlenin vukua gelmiş hali bir amerikan dayısı dikiliyor önümüze ki ben en çok sorgulamayı orada yaptım. Blocker Asker şovunu yaparak başkandan imzalı emrini gösterir, dayı ise “ülkü ocağı mı lan burası kim takar yalova kaymakamını” diyerek sizi dumur ediyor. Milliyetçi Amerikan köylüsü nasıl olurda yazılı emri bir taraflarına sürer? Cevap mülk, ırkçılık ve kapitalist bir çeteleşme içerir. Bunu size saniyeler içinde geçirmesi belki kazayladır belki düşünülmüştür ama helal olsundur. Buraların eski hallerinde bir kabile sayı ve silah bakımında güçlüyse yerel otoriteden ya anlaşma ya ayrıcalık alır, bu feodal bir yapıdır. Siz ise orada kapitalist bir ağalık sistemi görürsünüz. Köylü toprağını neredeyse beleşe kendi almış işlemiş kendi teşekkülü ile devletini beslemektedir, bu bir iştir, kendisi de kural tanımayışı sebebiyle buradadır, işverendir. Başkanının işçi olduğunun farkındadır. Bütün bunları 10 saniyede gösterir film. (Daha çok uzatırdımda heyhat…)
Sonuç olarak film mesaj vermeye çalışan (kadınların ten renginden bağımsız aynı kaderi paylaşması, savaşın iki tarafı da yaraladığı, empati kurulabileceği vb) fakat bunu amatörce, kimi zaman kör göze parmak bir şekilde yapan bir çalışma. Kimi zaman gereksiz türk filmi dramlarına çıkmalar ( üstünü başını yırtan blocker, tırnaklarıyla toprakları pençeleyen bacı) biraz nasıl desem çok rafine değildir. Havada kalır.
Oyuncular, müzikler, fikir güzel. İşleme şekli ve senaryo vasat. Ama düşünmek isteyenede malzemeyi yeterince vermiş. Kendiniz birşeyler alıp işleyecekseniz izleyin. Yok aga bana hazır gelsin diyosanız girmeyin.
Sonuçta fena olmayan bir western yol filmi.
Gönül isterdi ki tarihsel altyapısınıda konuşalım ama uzun olunca pek okunmuyor, hoş böylesinden de şüpheliyim.