Filmi yeni bitirdim. Düşüncelerim tazeyken aklımda kalanları aktarayım. Aslında bir öğretmen olarak filmin çok etkisinde kaldığımı söylemek isterim. Doğuda ücra bir köye atanmış öğretmenin yaşadığı sadelik ve saflığın yanında yalnızlığı da sadece bu mesleği yapanlar çok iyi bilir. Empatiyi, o…devamıFilmi yeni bitirdim. Düşüncelerim tazeyken aklımda kalanları aktarayım.
Aslında bir öğretmen olarak filmin çok etkisinde kaldığımı söylemek isterim. Doğuda ücra bir köye atanmış öğretmenin yaşadığı sadelik ve saflığın yanında yalnızlığı da sadece bu mesleği yapanlar çok iyi bilir. Empatiyi, o duyguları bilenler daha iyi yaşar. Filmi izlerken böyle bir duyguya kapıldım.
Nuri Bilge Ceylan'ın şu sözleri filmin özeti aslında. "Mutluluğun başka yerde olduğu avuntusu çoğumuz için geçerlidir. Hayatımızdan memnun değilsek nerde olursak olalım, mutluluğun başka yerde olabileceği avuntusu bize iyi gelir.
Bununla ilgili Kemal Sayar'ın çok güzel bir alıntısını paylaşmak istiyorum. "Bizler çok şeyler hayal ettik fakat çok az şeye sahip olduk. Daha başka bir yerde daha iyi bir hayatın olacağı düşüncesi ruhumuzu sürekli yokluyor. Bu da huzursuzluğumuzun sebeplerinden bir tanesi. Çoğu insan iyi bir hayatın başka bir yerde saklı olduğunu düşünüyor. İnsanlar bir kaldırımdan giderken hay Allah diğer kaldırım daha rahattı keşke ordan yürüseydim derler. Ona şöyle bir fenomen adı veriliyor: Benim olmadığım yerler yemyeşil fenomeni. Olmadığımız hayatın daha cazip olabileceği yönünde tuhaf bir yanılsamaya sahibiz aslında.
Filmi özetlersek; Samet, Doğu Anadolu’nun ücra bir köyünde zorunlu görev yaptığı dört yılın sonunda İstanbul’a tayin olmayı bekleyen genç bir resim öğretmenidir. Bulunduğu okuldan bıkmış ve bi an önce buralardan gitmek için can atan Samet’in, öğrencileri arasında yakın olduğu ve kendisine değer verdiği 14 yaşındaki Sevim de vardır. Birgün okulda aramaya yapılırken Sevim’in defterinde Samet’e hitaben yazılmış kalplerle bezeli bir aşk mektubu başka bir öğretmen tarafından bulunur. Sınıf öğretmeni Samet olduğu için mektup ve sınıftan çıkan diğer eşyaları da alıp odasına geçer. Samet öğretmen, mektupta ne yazıldığını merak edip okumak ister. Öğrencisi Sevim ise bu mektubun öğretmeni tarafından okunmasını istemez. Fakat bunun için çok geçtir. Öğretmeni tarafından mektubunun okunduğunu gören Sevim, öğretmeninden mektubunu geri vermesini ister. Samet ise mektubu okumadığını ve yırtıp çöpe attığını, mektubun ve yazılanların çok önemli olmadığını, yazılan her neyse gayet normal olduğunu dile getirerek öğrencisinin incinmesini istemez. Buna inanmayan ve gururuna dokunan Sevim, öğretmeninden öc almak için kadın öğretmenlerden birine Samet öğretmenin kendisine ve birkaç kişiye dokunduğunu söyleyerek iftara atar. Sadece Samet öğretmene değil aynı zamanda okulda başka bir öğretmen olan Kenan öğretmeni de işin içine katar. Böylelikle çocuk aklıyla intikam almış olur. Samet’in hayalleri, Kenan’la birlikte bir cinsel istismar suçlamasının hedefi hâline gelmesiyle yıkılır. Büyük bir hayal kırıklığı yaşayan Samet asıl hedefin Kenan olduğundan şüphelenir ve arkadaşlıkları giderek bozulur. Suçlamadan adını temize çıkarmaya çalışırken köy kurallarına uyma zorluğuyla karşı karşıya kalır. Yaşadığı sıkıntıların üstesinden gelmesine yardımcı olabilecek başka bir öğretmen olan Nuray ile tanışınca da işler değişir.
Samet, Nuray'ın evinde yemek yerken aralarında şöyle bir konuşma geçiyor.
Nuray: E tayin isteyecek misin?
Samet: Ben doldurdum vademi. doldurmayanlar düşünsün. 4 sene ya. Yetmez mi.
- Ama bence sen köpürtüyorsun. Abartıyorsun yani.
- Neyi?
- Bütün sıkıntılarının faturasını buralara kesiyorsun. Bence hiç alakası yok. İstanbul'da seni ne bekliyor sanıyorsun. İnsan nereye giderse kendini de götürüyor sonuçta.
- Şuan bunları düşünecek durumda değilim. Yani tek bildiğim artık algımın yorulmaya başladığı. Nereye baksam bi boşluk, soğuktan kıvranmış büzünmüş nesneler, aç hasta biçare köpekler.
- Senin gibi biri bırak İstanbul'u İsveç'e bile gitse görecek şeyler budur.
Nuray, Samet'e insan nereye giderse gitsin kendini de götürür. Sen buralarda bunu görüyorsun ama nereye gidersen git bunları görmeye devam edeceksin. Mutluluk insanın içinde aslında.
İnsanların şikayet ettikleri şeylerle şükrettiği şeyler aslında aynı şeylerdir. Sadece olaylara bakış açısını değiştirerek bakmak bizi mutlu edebilir. Örneğin bir fincana bakıp ne kadar sade ve basit diyerek gözümüzde küçültebilir veya aaa ne kadar sade ve şık diyerek gözümüzde ışıltılı hâle getirebiliriz.
Film, Türkiye’nin toplumsal sorunlarına cesurca değinen ve eleştirel bir bakış açısı sunan bir film. Filmdeki taciz suçlaması, köydeki baskıcı ve yozlaşmış düzeni, eğitim sistemindeki adaletsizliği ve öğretmenlerin yaşadığı zorlukları gözler önüne seriyor. İzleyiciyi hem duygusal hem de düşünsel olarak sarsıyor. Aynı zamanda bir insanlık dramı da sunuyor.
Filmdeki karakterler, kendi hayalleri, tutkuları, vicdanları ve sorumlulukları arasında sıkışıp kalmış, çaresiz ve yalnız insanlar. Onların yaşadığı çatışmaları, seçimleri, pişmanlıkları ve umutları da çok iyi bir şekilde anlatıyor.
Film, izleyiciye hem karakterlerle empati kurma hem de onları yargılama imkanı veriyor. Gerçekçi ve yalın bir anlatımla, insanın iç dünyasını ve çevresiyle olan çatışmalarını gözler önüne seriyor. Filmdeki karakterler, hayatlarını değiştirmek için çabalarken, karşılaştıkları zorluklar ve engeller yüzünden umutsuzluğa kapılıyorlar. Film, izleyiciyi hem duygusal hem de düşünsel olarak etkileyen, sürükleyici ve etkileyici bir yapım.