Spoiler içeriyor
Kitabı yazıldığı yıla yakın bir tarihte okumuş olsaydım(🤪) epey ilginç gelirdi. Ama geleceğe dair çok fazla ve farklı içeriğin üretildiği günümüze kıyasla yazarın geleceği gözünde çok sığ canlandırdığını düşünüyorum. Buna rağmen ortaya enfes bir kurgu çıkmış. Biraz ondan biraz bundan…devamıKitabı yazıldığı yıla yakın bir tarihte okumuş olsaydım(🤪) epey ilginç gelirdi. Ama geleceğe dair çok fazla ve farklı içeriğin üretildiği günümüze kıyasla yazarın geleceği gözünde çok sığ canlandırdığını düşünüyorum. Buna rağmen ortaya enfes bir kurgu çıkmış. Biraz ondan biraz bundan katayım derken olayların tadını kaçırmamış yazar. Aksine bütün ögeler bir bütün oluşturmuş. Kitabın son sayfalarında 1996 yılında Neil Gaiman'in bir yazısı yer alıyor. Onun sayesinde kavradım kitapta birçok rahim benzeri ortamlar yer alıyor.
Gully Foyle'nin yüzüne işlenen kaplan dövmesi ve iradesinin, duygularına hakim olma gerekliliğinin bu dövmeyle bağdaştırılması da kurguyu farklı kılmıştı.
Yola bir hırsla çıkıyor kahramanımız. Vorga adlı uzay gemisini bulup onu yok etme hırsıyla. Sonra asıl bulması gerektiği şeyin kendi gemisi içinde tabut diye tabir ettiği daracık alanda, kurtarma uyarısı gönderirken onu almadan geçip gitme emri veren kişi olduğunu fark ediyor.
Kitapta kadın karakterlerden biri albino, kızıl ötesi mi diyordu öyle bir ışık dışında hiçbir şeyi göremiyor bir nevi kör. Ama Gully'nin yüzündeki çirkin diye tasvir edilen kaplan dövmesini parlak bir şekilde görebiliyor. Yazarın bu iki durum arasında kurduğu bağ da beni etkiledi. Romantik gibi ama değil. Herkesin görüp korkutucu bulduğu o kaplan dövmesi Olivia için Gully'i görebilme aracı.
Yazar kitapta yer alan her karakterin bir partneri olması gerektiğini düşünmüş olmalı ki başlarda Gullyle gördüğümüz kadın karakterlerin zamanı gelince adı geçen diğer karakterlerle ilişkisi oldu.
Robin Wednesburry tek taraflı bir telepat sadece kendi düşüncelerini duyurabiliyor karşı tarafa ve bu yüzden bir kenara atılmış, bu yeteneği değer görmüyor. Gullyle bağı jauntlama hocalığı yaptığı sıralarda oluşuyor. Sonrası tecavüz, tekrar karşılaşıncaya kadar Robin'in nefreti ve ölme isteği.
Jisbella McQueen ise Gully'nin mahzen arkadaşı. Daha doğrusu fısıltı hattı üzerinden iletişim kurduğu bir kadın. Bile isteğe de oluşmuyor bu eylem. Onları öyle bir yere kapatıyorlar ki hiçbir duyularını kullanamadıkları sırada oluşuyor bu bağ. Açıkçası hiçbir sesin duyulmayayacağı içeriye hiçbir şekilde ışık girmeyen bir mağaraya böyle bir yer yapıyorsunuz oradaki bütün mahkumları da her sabah kıyafetlerini değiştirecek şekilde bir disipline sokuyorsunuz ama nasıl oluyorsa aklınıza her birinin hücresini her gün değiştirmek gelmiyor öyle mi? Ama öyle olsa bu sefer de kurgu ilerlemezdi doğru.
Kitap aklımda kalsın istiyorum baya etkilendim ama böyle sırayla yazmak da usandırıcı.
Jauntlamak bulunmuş bak gelecekte yani ışınlanmak. Ama yazar onu da öyle bir şekildeki düşünmüş ki kesin bu ışınlanma olayından da suç çeteleri, yağmacılar falan çıkar demiş.
Kitabın başlarına sabrederseniz okunmaya değer bir kurguya sahip. Beğenmeme rağmen bit artık diyerek okudum. Ama okunur.