1-2-3 Borgov. Feda etmenin getirdiği zafer(Lan şoven diktatör, İNSAN SATRANÇ TAŞI DEĞİLDİR. Feda edilemez. BU SADECE BİR OYUN).!! Yüksek matematik hafıza, sanat, yaşam veya oyun. Saldıran piyade, istikrarla ilerler. Filler zaten mevcut savunma hattını kırdılar. Kral geri çekilmeye çalışıyor. Ama…devamı1-2-3 Borgov. Feda etmenin getirdiği zafer(Lan şoven diktatör, İNSAN SATRANÇ TAŞI DEĞİLDİR. Feda edilemez. BU SADECE BİR OYUN).!!
Yüksek matematik hafıza, sanat, yaşam veya oyun.
Saldıran piyade, istikrarla ilerler. Filler zaten mevcut savunma hattını kırdılar. Kral geri çekilmeye çalışıyor. Ama düşman süvariler, onu arkadan kuşatmıştır. Kaçmak imkansız. Bu gerçek bir savaş değil. Ama sadece bir oyun da sayılamayacak kadar bulandırılan bir olay. Bu olguda her olası hamle, olası bir oyunu simgeler. Daha iyi hamle yapılacak farklı bir evreni. İkinci hamle ile birlikte 72.084 olası oyun var. Üçüncüden sonra, 9 000 000. Dördüncü hamleden sonra ise, 318 000 000 000(milyar).
Evrendeki atom sayısından daha fazla sayıda olası satranç oyunu vardır. Kimse hepsinin sonucunu tahmin edemez. Bu yüzden ilk hamle, gizem dolu ve korkutucu olabilir. BURASI, OYUNUN SONUNA EN UZAK OLDUĞUN NOKTADIR! Sen ve karşı taraf arasında sonsuz olasılıklar denizinin olduğu yerdesin. Ayrıca bir hata yaparsan, sonsuz çözüm yolu vardır. Yani anlayacağın, sadece rahatlamalı ve oynamalısın!
Şimdi bu kadar yeter. Biraz da diziden konuşalım.
“Erkekler gelip sana bir şeyler öğretmek isteyecek. Bu onları daha akıllı yapmaz. Havalarını atmalarına izin verirsin, sonra da gidip canın nasıl istiyorsa yapmaya devam edersin. Bir gün yapayalnız kalacaksın.” Olay tam da Beth’e yapılan bu nasihatte saklı. Hatta saklı da değil. 15. yüzyılda yükselen kadın mücadelesi, çoğu şeyde olduğu gibi, satranca da son şeklini verdi. Tarihi çok eskilere dayanan bu oyunun ilk hali, popüler söylemlerin aksine, İran menşeli değil. Bir savaşta prensin ölümünü annesine anlatmaya çalışırken ortaya çıktı. Tabii, bu günkü satrançtan biraz farklıydı. Sadece asıl kök itibarıyla en önemli noktası niteliğinde.
Ortadoğu, Çin, Japonya derken, Avrupa’ya kadar uzun ve çetrefilli bir yolu var. 15. yüzyılda ise, nispeten zayıf olan danışman(vezir) taşı, güçlü kadın önderlerinin yükselişinden ilham alarak bu gün adına vezir dediğimiz güçlü kraliçe oldu. The Queen’s Gambit ismi de böylece bu metaforu tamamlanmış oldu.
Dizi, İkinci emperyal paylaşım savaşından hemen sonraki süreçte geçiyor. O yüzden, dizinin mekan, dekor ve sanat ekibine çok iş düşmüş. Ve son dönemin en iyi görsel sanatlarından biri ortaya çıkmış. (Oppenheimer çıtayı arşa çıkardı)
Bir genç kadının hayatı ekseninde ilerleyen bu 7 bölümlük dizi, 25 bölüm bile olsaydı hiç sıkmadan izlenirdi. Senarist, kurgucu, montajcı ve yönetmen öylesine bir iş çıkartmış ki, o kadar geniş bir konuyu çok kısa sürede anlatılabilecek en iyi şekilde anlatmayı başarmış. Günümüz yapımlarının tersine, konu gereksiz yere uzatılmamış, olabildiğince sıkılaştırılarak ortaya çıkarılmıştır. Bu da, dizi-filmlerin endüstri bataklığında değil de, sanat yüceliğinde ele alındığında nelerin olabileceğinin en iyi kanıtı.
DELİLİK VE DAHİLİK AYRI ŞEYLER DEĞİLDİR!
Dizide işlenen satranç oyunlarının, geçmişte oynanmış olan efsanevi oyunların seçilmiş olması da, eski satranç ustalara yapılmış güzel ahdi vefa jestiydi.
1 Borgov
2 Borgov
..3 Borgov.. ne yalan söyleyeyim, sosyalistlerin o muhteşem satranç becerilerini izlemek en keyifli yerlerden biriydi. Beth ablamızın canı sağolsun.
(Şimdi söz konusu satranç olduğunda, zihnimde beliren, yazmam gereken her şeyi yazmak istemiyorum. Sonsuz olasılık denizi olan satranca bir son biçmeyi pek te istemem. Belki Zweig’in Satranç’ında devam..)
Var mı bir satranç oyuncusu, rakiplerimi bekliyorum.