Feminizmin öncülerinden biri olan Gilman'dan, oldukça ütopik bir eser. Yazıldığı döneme göre, cesurca bir kurgu. İsminden anlaşılacağı üzere, sadece kadınlara ait bir ülke hayal edin. Sadece kız çocukları ve kadınlar yaşıyor. Öyle bir toplum ki, hayvanların bile dişisine sahipler. Bu…devamıFeminizmin öncülerinden biri olan Gilman'dan, oldukça ütopik bir eser. Yazıldığı döneme göre, cesurca bir kurgu. İsminden anlaşılacağı üzere, sadece kadınlara ait bir ülke hayal edin. Sadece kız çocukları ve kadınlar yaşıyor. Öyle bir toplum ki, hayvanların bile dişisine sahipler. Bu fikir bile okumak için merak uyandırıcıydı. Bu nasıl olabilir, nasıl başarmışlar diye sayfaları atlıyorsunuz.
Karmaşık bir bilim kurgu ya da maceralarla dolu bir kitap değil. Feminizmin işlendiği düşündürücü bir eser. Geçmişten günümüze yaşadığımız ataerkil toplumun tersine anaerkil bir toplum yaratmış yazar. Kadınların fizyolojik olmak üzere diğer tüm yönlerden erkeklerden bir farkı olmadığı, onların yapabildiği her işi, kadınların da yapabildiği bir dünya. Çocuk yapmak için bile onlara ihtiyaç olunmayan.
Kurgusal olarak baktığımızda, sadece kadınların değil, tüm insanların yaşamak isteyeceği bir yer. Anneliğin kutsal sayıldığı ve hatta din olarak görüldüğü bir ülke. Fakat okuyacaklar görecek ki herşey bir süre sonra fazla toz pembe geliyor. Ne kadar kurgu bile olsa, bir süre sonra fazla abartılmış buldum. Yine de okuması keyifliydi. Farklı bakış açılarıyla yaratılan dünyaları okumak zihin açıcı oluyor.
Keşke gerçekten kafamız bozulduğunda kaçabileceğimiz kadınlar ülkesi var olmuş olsaydı.
📚"Kadınlar gelişmemiş erkek değildir. Ancak insanlığın yarısını oluşturan kadınlar, gelişmesi engellenmiş insanlardır."
📚"Kadınlar Ülkesi'nde yaşayan kadınlar, bir insanın evlendikten sonra neden bir başkasının soyadını aldığını, cesetlerin çürümek için ne diye toprağa gömüldüğünü, sadece erkek aslanlarla erkek boğalarda yele olduğu halde, sadece Çin' deki erkeklerin arkasından bir saç örgüsü uzandığı halde erkeklerin uzun saçı neden kadınsı bulduklarını, sevilen evcil hayvanların neden bir tasmayla hapsedildiğini, çocukları ısırmalarına neden müsaade edildiğini, insanların yürüdüğü sokaklara pislemelerine neden izin verildiğini, dışarıdaki dünyada yaşayan kadınların çalışmıyorlarsa bütün gün ne yaptıklarını,neden en az çocuğu olan kadının en çok hizmetçiye sahip olduğunu, suçlular gibi duygusal açıdan hasta olan insanlar cezalandırılırken fiziksel olarak hasta olanların neden cezalandırılmadığını, bin yıllık fikirlerin neden diri tutulup bu fikirlere saygı gösterildiğini, sevgi ve bilgelik tanrısını neden kurban vermeyle, şeytanla, cehennem cezasıyla hareket ettiğini, tanrının neden kişileştirildiğini anlamazlar. Kendileri bir yerlerde yaşayan bir Büyük Ana'ya değil de, Her Şeyi Kapsayan Kudrete, İçe İşleyen Ruh'a, bir Anneye özgü bir Panteizme inanırlar."