HAYRET EDİLECEK BİR ŞEY YOK. AŞIRI KONSANTRASYON VE TATMİN! ~ve 4:3 formatının mükemmelliğinde bir film izlemek. BİRAZ FİLM. SONRA ÇAĞRIŞIMLARDAN DEVAM EDEYİM. YOLDAŞ WANDA. KIZIL WANDA.. SENİ IDA’nın IDA’ların ŞARKILARINDA, DANSLARINDA BULMALI. ELVEDA WANDA. HOŞ GELDİN IDA VE ELVEDA IDA!…devamıHAYRET EDİLECEK BİR ŞEY YOK. AŞIRI KONSANTRASYON VE TATMİN! ~ve 4:3 formatının mükemmelliğinde bir film izlemek.
BİRAZ FİLM. SONRA ÇAĞRIŞIMLARDAN DEVAM EDEYİM.
YOLDAŞ WANDA. KIZIL WANDA.. SENİ IDA’nın IDA’ların ŞARKILARINDA, DANSLARINDA BULMALI. ELVEDA WANDA. HOŞ GELDİN IDA VE ELVEDA IDA!
Biraz Film:
Alkol. Sigara. Cinsel ilişkiler. Her türlü şehvetli tutkuyla mücadelesini sürdüren bir Wanda.
Hararetli sadeliğiyle kendi kişisel mücadelesini içselleştirerek direnen bir Ida.
4:3 formatında Sessizlik ve portreyi en etkileyici biçimde kullanan; Alman işgali, Holokost ve Stalinizm sonrasındaki ruh hallerini kasvetli bir şekilde tasvir eden bir film.
Film, Ida’nın teyzesinden gerçek adını, ailesini, dinini, kökünü, öğrenmesiyle, teyzesiyle birlikte öz-kimliğine doğru yolculuğa çıkar. Bu yolculukta, Wanda’nın Ida’yı kıskacına alan cehalete karşı açtığı savaşla, yol-mücadele filmi halini alır.
Genç bir kadının hikayesi üzerinden bir coğrafya-milletin trajedisi nasıl anlatılabilir ki.. neredeyse diyalogların olmadığı bu filmdeki her bir sahne; dönemin izole edilmiş 1945 Polonya’sının Nazi Almanya’sı tarafından nüfusunun %20 yirmisini yitirdikten sonraki Stalinist Sovyet gizli polis rejimi altındaki trajedisi tek bir kelime olmadan hissetmeye başlıyoruz. Pawlikowski’nin kadrajlarında olduğu gibi; az biraz Ida, çokça güzel ve bunaltıcı, kasvetli olan kış manzarlarının, sanki gulyabanilerin olmadığı bir korku filmi izliyormuşuz gibi.. havada tekinsiz bir şey olduğunu gösteriyor.
Şimdi de çağrışımlar:
-saçları çok güzel.
+Kim?
-Ida.
Annesi gibi, sanata yatkın, camlar ve tahtalardan süsler yapardı.. kilden ve taştan tanrının oğlunu yapar önünde diz çökerdi.. karşısına dikilebilir, sırtını dönerdi!
Başka bir Tanrı, evlenip erkeğin sex makinesi olan kadını kutsal kılarken; senin Tanrın ise, hiç evlenmeyeni ve ya sevişmeyenini kutsal kıldı. Bir de tanrısı olmayanlar vardı. Bir de tanrıya diz çöktüren düşünceler vardı.
İda henüz öz-kimlik arayışındayken ilk tanrının yalanlarına kananlardan biri. Ida’nın tanrısına karşı göstermiş olduğu cinsellik hakkındaki “fedakarlığını”, cinsel bir deneyim yaşamadan ne anlama geldiğini nerden anlayacaktı ki?
Tanrının kutsal buyruğu, günaha bulandırılmadan ne kadar kutsal olarak kalabilir ki? O kutsal buyruk neye yarardı senin günahların, günahkarlığın olmasaydı.. Her hangi bir günaha bulandıktan sonra bir haç’ın önünde diz çöküp tövbe dilenmeden iyi bir Hıristiyanken haç’ın önünde diz çöküp dua etmek neye yarar?
Neye yarar, karşı gelmeden kulluk etmek?
KULOLMANINÖNKOŞULUOLMALIKARŞIGELMEK!
KARŞI
GELMEDEN
KUL
OLUNMAMALI!
Özgür olmalı. Kul olmadan. Dilenmeden. Umut etmeden. Bildiklerine karşı gelmeli. Yeniden, her “an” yeniden bilme gayreti ile yaşamalı.
Teyzenin dediği gibi, “Yarın oraya gittiğinde, orada Tanrı’nın olmadığını keşfedersen? Tanrı her yerdedir, bunu biliyorum.” Hitler söylemişti, biliyorum. Her savaş seferine çıkmadan, balkona çıkarak taraftarlarına sesleniyordu, “TANRI BİZİMLEDİR!”
Tanrı onların yanındaydı. Ida’nın ailesi öldürülürken de anne ve babasının yanındaydı.. oradaydı,
nazi subayları yahudileri boğazladığında da tanrı kendi subaylarının yanındaydı, oradaydı.
Biliyorum.. Wanda biliyordu, tanrı her yerdeydi, yalan her yere sirayet etmişti artık ve oralarda, o yerlerde. Tanrı her yerdeydi!
Sağlığımıza içmek varken ne diye yemin törenine gidilsin ki..
YOLDAŞ WANDA. KIZIL WANDA.. SENİ IDA’nın IDA’ların ŞARKILARINDA, DANSLARINDA BULMALI. ELVEDA WANDA. HOŞ GELDİN IDA VE ELVEDA IDA!