Erkek oğlu erkek çizimleriyle, absürt sahneleriyle, klişe ama bence akıcı bir şekilde işlenmiş konusuyla, vampiriyle, kadim maskesi ve öğretileriyle, ᵇᶦʳᵃᶻᶜᶦᵏ ᵍᵃʸ ᵖᵒᶻˡᵃʳᶦʸˡᵃ, zombisiyle... ilk kısım bitti. İlk okuduğum zaman 7 puan vermişim ama bu sefer, TOGG'un önüne yatan dayı gibi…devamıErkek oğlu erkek çizimleriyle, absürt sahneleriyle, klişe ama bence akıcı bir şekilde işlenmiş konusuyla, vampiriyle, kadim maskesi ve öğretileriyle, ᵇᶦʳᵃᶻᶜᶦᵏ ᵍᵃʸ ᵖᵒᶻˡᵃʳᶦʸˡᵃ, zombisiyle... ilk kısım bitti. İlk okuduğum zaman 7 puan vermişim ama bu sefer, TOGG'un önüne yatan dayı gibi "çiğne beni be, çiğne!" diyerek, bir duygu seliyle 10 üzerinden 100 vermek geliyor içimden. Ama gerçekçi bi' puan değil tabii, tamamen nostalji hissi ve beni ileride nası harika bölümlerin beklediğini bilmenin getirdiği heyecandan kaynaklanan bir durum.
İlk kısmın hem mangasını okumuştum hem de animesini izlemiştim, ona rağmen aklımda nasıl sadece Dio'nun "WRYYY" repliği kalmış gerçekten bir anlam veremiyorum artık bu unutkanlığa. Silmişim her şeyi. Bu yüzden okurken bu kadar kanlı ve şiddetli olmasına şaşırdım. Aslında çok abartılı şiddet sahneleri yok, belki bir önceki cümle biraz abartılı olabilir ama kopan uzuvlar, ikiye bölünen herifler görünce... ne bileyim, öyle sessiz sakin bir şekilde kendime oturup manga okurken zombi Karın Deşen Jack'in canlı bi' atın içinden, atı yara yara çıkmasını gerçekten beklemiyordum mesela. (Ama seni sen yapan şeyler bunlar ve ben de seni bu yüzden seviyorum zaten... 🥺💕)
Okuduğum yorumların birinde birisi iyilerin aşırı iyi, kötülerin aşırı kötü olduğundan bahsetmiş. Okurken dikkat etmemiştim hiç ama düşününce hak verdim, vermemek elde değil zaten. Jonathan ve destekçileri adeta birer melek, Dio ise Yaprak Dökümü Ferhunde gibi bişi... ve öyle elle tutulur bir kötülük motivasyonu da yok he. Tamamen hobi olarak yapıyor bu işi. Karakterler genel olarak biraz yüzeyseldi diyebiliriz sanırım. Ama derinlik arayan kim?? Bu, haza İngiliz beyefendisi JoJo'nun, genel olarak en sıkıcı JoJo bulunması da üzüyor bir miktar beni... Efendi erkek, shounen mangalarda bile tercih edilmiyor, yazıklar olsun...
Bu arada Speedwagon'un sadece adı kalmış hatırımda. Halbuki JoJo'nun bir numaralı fangirl'ü olman ve o işlevsizliğin beynime kazınmış olması lazımdı. Yani bi' de sen bi' işin ucundan tut be adam be, bi' de olayları futbol spikeri gibi anlatmak yerine sen bir şeyler yap. İnsanlar canı pahasına döğüş döğüşürken ufacık bir yardımın dokundu, onu da o kadar dramatik bir şekilde yaptın ki, aklın sıra gözümüzü boyayacaksın. Neyse ki Anadolu çocuğuyum da yemiyorum böyle numaraları. 📿 ve "bu adamın eline JoJo'nun beden ölçüleri nereden geçmiş olabilir" diye düşünmeden edemedim okurken... "saçlarıyla 95 kiloluk JoJo'yu kaldırdı 😯", "Tarkus'un kılıca bak, 195'lik dalyan gibi JoJo yanında çocuk gibi kaldı 🥴" SANA BU BİLGİLER NEREDEN GELİYO??? Ve neden belirtme ihtiyacı duyuyosun?? Jonathan'ın yıldız haritasını falan da çıkarttığına o kadar eminim ki... neyse, yine de JoJo için ölmeyi bile göze alabilecek iyi bir dost diyelim kısaca. Zaten ölmekten başka bi' şey sunmak da ihtimaller dahilinde değil gibi senin için... Düşündükçe tadımı kaçırdın.
Bu, benim için de beklenmedik olan Speedwagon eleştirisinden sonra mangada yer verilen ve hoşuma giden William Thackeray'nin alıntısı ile bitireyim yorumumu:
"To love and win
is the best thing.
To love and lose,
the next best."