Aradan o kadar çok zaman geçti ki... Bilmiyorum, belki ortaokulun ilk yılıydı. 1 yıl öncesine kadar 'öğretmen' olan eğitmenler birden bire 'hoca' olmuşlardı dillerimizde artık. Bir gün biri derste çıktı ve "Aşk-ı Memnu ne demek?" diye sordu. Cevap hakkı vermesini…devamıAradan o kadar çok zaman geçti ki... Bilmiyorum, belki ortaokulun ilk yılıydı. 1 yıl öncesine kadar 'öğretmen' olan eğitmenler birden bire 'hoca' olmuşlardı dillerimizde artık. Bir gün biri derste çıktı ve "Aşk-ı Memnu ne demek?" diye sordu. Cevap hakkı vermesini bile beklemeden 'inek' arkadaşlarımızdan birisi fırladı hemen ayağa ve "Yasak Aşk hocam." dedi. Daha önce duymuşmuydum bilmiyorum. Ama hafızamda yer edinen ilk anısı bu Aşk-ı Memnu'nun. O yıllarda internetten alışveriş diye bir şey yoktu hayatlarımızda henüz. Çünkü her evde internet yoktu. Onu da geçtim muhtemelen D&R bile yoktu. Varsa bile bizim ilçede yaşayanların hayatlarına girmemişti henüz. Biliyor musunuz koskoca ilçede sadece bir tane kurumsal kitapçı vardı. O da taa çarşıdaydı. İşte ben de yine o yıllarda biriktirdiğim harçlığımla kitap almaya gitmiştim bizim o tek kitapçıya. Biraz dolandıktan sonra raflardan birinde kırmızı kapağıyla Aşk-ı Memnu'yla karşılaştım yine. Aldım elime biraz okuyayım dedim. Hiçbir şey anlamadım. O kadar eski bir dili vardı ki, gözümü korkuttu kitap. Sınırlı paramla alıp hiçbir şey anlamamaktansa almamayı seçtim. Yerine bıraktım kitabı. Ama aklım çok fena onda kalmıştı. Yıllar sonra alıncaya kadar da içimde hep ukte olarak kaldı. Sonra söylediğim gibi aradan yine yıllar geçti. Yazarın ölümünün üzerinden 70 yıl geçtiği için tüm kitaplarının telif hakları serbest kalmıştı ve Can Yayınları orjinal baskısının yanı sıra bir de bu gördüğünüz günümüz türkçesiyle hazırlanmış olan baskısını çıkardı. O zaman aldım artık Aşk-ı Memnu'yu. Ama yine okumadım. Evde gören herkes alıp okudu. Ben okumadım. Neden bilmiyorum. Elim gitmedi bir türlü işte. Yıllar geçti aradan yine. Kitap rafta öylece kendisini okumamı bekledi kendisine yakışan bir sabırla. Sonra nihayet geçen yaz diziyi izlemeye başladım. Birkaç aylık bir yolculuktan sonra geçtiğimiz günlerde son bölümünü de izleyerek bitirdim. Hala aklımda yoktu biliyor musunuz kitabı okumak. Bu geçen yıllar içinde arada karşı karşıya gelir ve ben bir türlü okuyamadığım için içim sıkılırdı. Diziyi de izledikten sonra bir gün ne yaptığımı bilmediğim bir an elim rafa gitti ve nihayet kendimi Aşk-ı Memnu'yu okurken buldum onca yıldan sonra. Bu gün bitirdim. Şimdi bu geldiğim noktada değmiş mi bunca yıl bu sıkıntıyı içinde taşımaya diye soracak olursanız eğer, içinde bir eminsizlik duygusu barındıran okumasaydım da olurmuş cümlesi kurarım size. Komik değil mi :)?
Kitabı okurken aklımdan sürekli 'ah bu romanı Reşat Nuri Güntekin yazsaydı', 'ah bu romanı Orhan Pamuk yazsaydı' düşünceleri geçti. O kadar eminim ki insanın kalbini tir tir titreten çok daha duygulu bir roman çıkardı ortaya. Bu şekilde olsa çıkabileceği seviyeyi bildiğim için, okumayı bitirdikten sonra aklımdan geçen tek cümle 'yazık olmuş' oldu. Peki neden sevmedim? Sevmedim de demek istemiyorum aslında, bu çok ağır bir yargı gibi geliyor çünkü bana. O kadar da değil yani. İyiydi, ama çok çok çok daha iyi olabilirdi. Sadece 'iyiydi' çünkü kitap olay örgüsünden çok karakter betimlemeleriyle, düşünce akışlarıyla geçip bitti. Psikoloji desen sıfır. Etkileyici bir dil desen sıfır. Hiç yani. Güzelim hikaye mundar edilmiş. Yalnız Bihter'in intihar sahnesi çok iyi yazılmıştı. Kısacık bir paragraftı ama yine de çok iyiydi.
Ben her zaman kitaplardan yana tavır koymuşumdur. Benim için kutsal olan filmler değil kitaplar olmuştur hep. Yani bir gün bunu söyleyeceğimi hiç düşünmezdim ama okuyunca şunu net bir şekilde anladım ki 2008'de uyarlanan dizisi o kadar mükemmel bir şekilde uyarlanmış ki, kitabın üzerine on katmış, yirmi katmış. Sinema-televizyon uyarlamalarının eğer istenirse kitaplardan çok daha başarılı olabileceği inancını geliştirdi bu kitap bende. Yani diziyi uyarlayanlar kitaptan öylesine ince detayları alıp geliştirmişler ki, hayran kalmamak elde değil. Kitabı okumak diziye olan hayranlığımı kat be kat arttırdı kesinlikle.
Yine de yazıldığı dönemdeki diğer bir çok romanın aksine içinde illede bir mesaj barındırma kaygısı gütmediği için belki de bu anlamda ilk romanımız diyebiliriz Aşk-ı Memnu için. Bu yüzden tüm bu eksik bulduğum şeyleri hoş karşılamıyor da değilim. Ne olursa olsun televizyona ve sinemaya bir çok kere ilham olmuş mükemmel bir çıkış noktası var. Onlarca yıl geçmesine rağmen etkisi hala devam ediyor ve görünen o ki etmeye de devam edecek. Bu yüzden duygularımla düşünüyorum ve kitabı sevmemeyi reddedip 8 puan veriyorum. Bu da benim inadım, bu da benim esprim olsun o halde...