🌟🌟🌟🌟🌟
Şiddetle tavsiye serisinin bu bölümünde beni derinden etkileyen bir yapımla karşınızdayım.
Bu yapım hakkında ne söylesem az kalır.
1997 yılında Jean-Dominique Bauby'nin başına gelen Laktik Sindrum denen ender bir felç kalış ile hayatının tamamen değişmesini konu alan ve sadece…devamı🌟🌟🌟🌟🌟
Şiddetle tavsiye serisinin bu bölümünde beni derinden etkileyen bir yapımla karşınızdayım.
Bu yapım hakkında ne söylesem az kalır.
1997 yılında Jean-Dominique Bauby'nin başına gelen Laktik Sindrum denen ender bir felç kalış ile hayatının tamamen değişmesini konu alan ve sadece sol gözünün hareketiyle iletişim kurabilen dünyaca ünlü bir moda dergisinin editörünün o halde dahi hayata tutunuşunun ve bir kitap yazışının hikayesi...
Ben dünyaca ünlü bir Jön olduğunuzu hayal edin. Para şöhret kızlar...
Ama bir anda felç kalıyorsunuz. Sağ gözünüzün yaşarmamasından dolayı onu dikmek zorunda kalıyorlar. Ve dünyaya açık bir pencere olarak sadece sol gözünüz kalıyor. Vücudunuzu hareket ettiremiyorsunuz. Konuşabilmek şöyle dursun yutkunmak bile tekrar öğrenmeniz gereken bir yetenek haline bürünüyor.
Etrafınızda sizi seven iş arkadaşlarınız doktorlar hemşireler eski karınız yani çocuklarınızın annesi ve bir de sizi görmeye gelmeyen metresinizden başka kimseniz yok.
Yeni bir iletişim dilini öğrenmek zorunda kalıyorsunuz. Biri sizin karşınıza geçip harfleri teker teker sayıyor ve siz de denk geldiği kadar gözlerinizi kırpıp kelime ve hatta cümle kurmaya çalışıyorsunuz.
Bütün film Jean Dominique'nin sol gözünden ve ara ara dış çekimden önü görerek ona eşlik ediyorsunuz. Cidden sanatsal ve deneysel bir biyografi...
Hayatım berbat, kimse beni anlamıyor. Öldüm bittim battım hayatın anlamı kalmadı diyen herkese ama herkese yutkunabildiği için iki gözü olduğu için ses çıkartabildiği için karşındakine kendini anlatabildiği için iç sesini karşı tarafa duyurabildiği için kendi yıkanabildiği için yürüyebildiği için doğrulabildiğin için sağ veya sola doğru dönebildiği için boynunu hareket ettirebildiği için parmaklarını hissedebildiği için ve daha yüz binlerce İÇİN için şükrettiren dua ettiren değer bildiren tefekkür ettiren sahip olduğumuz ama sahip olduğumuzun dahi farkında olmadığımız yüz binlerce nimetin farkına vardıran elinden her şeyi alınmış bir adamın sadece hayal gücü ve hafızasıyla hayata tutunup bir de kitap yazdığını gördüğünüzde ben sadece vücudumun hakkını verebilmek için bir şeyler yapmalıyım idrakine vardıran bencillik edip sahip olduğumuz hayatın sadece kendimizden ibaret olduğunu ve vereceğimiz kararların sadece kendimizi bağladığını düşünmekle ne kadar hata ettiğimizi fark ettiren sahip olduğumuz her şeyin bir anda elimizden alınabileceğini ve bundan dolayı onların ne kadar değerli ve şükründen aciz olduğumuzu kavratan hayatın bir köşesinde tıpkı Jean Dominique gibi yüz binlerce insanın ne şartlarda mücadele ettiğini bize hatırlatan gerçek bir hayat hikayesi...
Hakkında ne kadar konuşsam az...
Empati yaptığınızda film sizi derinden etkiliyor. Ve birçok şeyi size anlatıyor hatırlatıyor kavratıyor idrak ettiriyor bildiriyor hissettiriyor fikrettiriyor ve hakeza...
Şu zamana kadar rafta incelemesini yaptığım en manidar yapım olabilir.
Kesinlikle izleyin ve hakkında düşünün ve düşündüğünüzde anladığınız birçok şeyi hayatınıza tatbik edin. Ve halinize her şartta şükredin.
6.Soluk soluğa süratle koşan, (koşarken ayaklarını) vurarak ateş çıkaran, sabah erkenden baskın yapan, orada tozu dumana katan ve düşman topluluğunun ortasına dalan atlara andolsun ki, insan gerçekten Rabbine karşı pek nankördür.
7. Hiç şüphesiz buna kendisi de şahittir.
Adiyat Suresi 6. ve 7. ayetleri geldi aklıma...
İnsan ne nankör... Sahip olduklarının kıymetini bilmemekle, ne nankör bir şeye sahip değilim demekle, ne nankör sahip olduklarına kıymet vermemekle, ne nankör unutmakla ve ne nankör ki unuttuğunu dahi unutmakla...