Mine Söğüt'ün kalemi ile tanışmaktan mutluluk duyuyorum. Öylesine içten, samimi bir anlatım dili var ki, sayfaların nasıl aktığını anlamıyorsunuz. Sokakta görmezden geldiğimiz, görmek istemediğimiz, yargıladığımız hayatların kendi gerçekliğini tokat gibi yüzünüze çarpıyor. Kendinizi ister istemez sorgulatıyor. Hiç kimsenin seçtiği hayatı…devamıMine Söğüt'ün kalemi ile tanışmaktan mutluluk duyuyorum. Öylesine içten, samimi bir anlatım dili var ki, sayfaların nasıl aktığını anlamıyorsunuz. Sokakta görmezden geldiğimiz, görmek istemediğimiz, yargıladığımız hayatların kendi gerçekliğini tokat gibi yüzünüze çarpıyor. Kendinizi ister istemez sorgulatıyor. Hiç kimsenin seçtiği hayatı değil, ona boyun eğdiren yazgıyı yaşadığını, hayır bu kadar da değil dediğiniz herşeyin olabileceğini ustaca kabullendiriyor.
Birbiriyle alakası olmayan beş insanı, aynı kaderde buluşturan bir kitap. Oluşturulan karakterlerin yerinde olmak istemezken, hayata bakış açılarını kıskanacağız türden.
Bir sabah aniden işini, karısını, kimliğini, tüm hayatını geride bırakıp, intihar etmek için evden çıkan Musa. Sevdiği adam ona fahişelik yaptırmasın diye testereyle bacaklarını kesen Efsun. Geçmişini asla hatırlamayıp, kendini sokaklarda bulan Adnan. Uyuşturucu batağında, para kazanmak için her gün başkalarıyla düşüp kalkan Hülya. Sokağa bırakılan bebek Matruşka. Sizin tanrıyı kabullenemeyişini, 'başkalarının tanrısı' olarak adlandırışınızı, okurken o kadar iyi anladım ki. Ben yazsaydım ben de kitabın başlığını böyle adlandırırdım. Yazar size bu hikayeyi ne kadar masalsı sunsa da, masal değil gerçek . Sokakta görüp yadırgadığımız bazı insanların hayatı maalesef bu. Üzerine yazmaktan çok, düşünülecek kıvamda. Altını çizmek isteyeceğiniz çok satır bulacaksınız bu kitapta.
📚 "Sistem içine içine devamlı çöküyor. Yeryüzünde gördüğümüz her şeyin temelinde bir enkaz. Tüm medeniyetler kendilerinden önce yıkılmış başka medeniyetlerin üzerine kuruldu. Geçmişin kaderi gelecekte mütemadiyen tekrarlanıyor. İnsanlar baştan beri yeni şehirlerini hep yıkılmış eski şehirlerin üzerine kuruyor. O yüzden en modern yapının bile hücrelerinde yıkılmış eski bir yapının izi var. Yara gibi. İnsan, o yaraların ıslaklığında yaşayan parazittir. Hayal kırıklıklarıyla geleceğe dair umutlarının birbirine göbekten bağlı olmasını umursamadan, yenenle yenilenin aynı şey olduğunu kaale almadan, çökmüş hayatların üzerine çöke çöke kurduğu yeni hayatları kutsamak için uydurduğu metinlere tapa tapa geldiği şu medeniyet noktasında, tarihin asalağı olarak var olmaktan başka seçeneği yoktur."
📚"Hepimizin kaderinde bir cinayet var. Ya işlenmiş ya da işlenecek. Başka birinin ölümü üzerine inşa edilen hayatların zehri akıyor genzimizden. Kutsal kitapların ilk hikayeleri boşuna cinayetle başlamaz."
📚"Ne doğumumuz ne ölümümüz ne de doğumla ölüm arasında can çekişerek sürdürdüğümüz hayatlar bize ait. Başkalarının isteklerinden doğuyor, başkalarının istediği gibi yaşıyor ve başkaları yüzünden ölüyoruz. Bizim sandığımız hayat bizim değil, bizim sandığımız beden bizim değil."
📚"Biz hepimiz, iyi kötü bir tanrıya inanıyoruz. O tanrının bizim değil, başkalarının tanrısı olabileceği fikrini her yıkımda, her felakette, her yüzleşmede hızlıca zihnimizden kovuyoruz."