Bazen kitaplar ne kadar akıcı ya da ne kadar güzel olursa olsun o kitap o anki ruh halimizle uyuşmazsa devam edemiyoruz, tıkanıyoruz. Bu kitap benim için o hissin tam tersiydi, sanki uzun zamandır bu kitabı bekliyormuşum. Yazarın son sözde dediği…devamıBazen kitaplar ne kadar akıcı ya da ne kadar güzel olursa olsun o kitap o anki ruh halimizle uyuşmazsa devam edemiyoruz, tıkanıyoruz. Bu kitap benim için o hissin tam tersiydi, sanki uzun zamandır bu kitabı bekliyormuşum. Yazarın son sözde dediği gibi
‘ doğru düzgün nefes almaya vakit bulamadığımız günlük yaşamın koşuşturmasından uzak bir alan, daha becerikli olmamızı, daha hızlı olmamızı söyleyerek yakamıza yapışan dünyanın seslerinden kopabildiğimiz bir alan yaratmak istiyordum’. Ve bu hissi yaratmayı başardı da benim açımdan.Kitabı okurken tam olarak kitabın içinde yaşamak istedim, Hyunam-Dong Kitabevinde Minjun’un lezzetli kahvelerini yudumlayıp aksi ama bilgili Sangsu’dan kitap tavsiyesi almak, Yongjuyla kitap üzerine sohbet etmek istedim. Nefes almak için kafamı kaldırdığımda Jungseo’nun örgü örüşüyle hipnoz olmak istedim. Kitabın her sayfasında huzur buldum, karakterlerin dertlerini, sıkıntılarını, mutluluklarını paylaştım. Kitabın son sayfasını çevirdiğimde karakterlere veda etmenin hüznü bastı bünyemi. Bu hisleri kitabı doğru zamanda okuduğumdan mı yoksa kitap gerçekten herkeste bu hisleri uyandırdı mı bilmiyorum ama sanırım uzun bir süre bu sayfalarda Yongju ile yaşayacağım. Hayatta kaybolmuş, ne yapacağını bilmeyen, mutlu olamayan bir insan olarak hissediyorsanız kendinizi bence bu kitaba bir şans vermelisiniz.
Etkilendiğim birkaç alıntıyı paylaşmak istiyorum;
✨Dünyadaki her şeyde olduğu gibi kitap okumak için de doğru bir zaman vardı.
✨Bir başkasıyla aynı mekanı paylaşmasına rağmen konuşma zorunluluğu hissetmediği gerçeği onu sevindiriyordu.
✨Çabalamaktan hoşlanmıyor değildi ancak eğer yaptıklarının sonucu buysa, hiç çabalamamayı tercih ederdi.
✨Mutlu olmak için hayatın çok karmaşık olduğu hissi.
✨Youngju için gençlik bir ütopyaydı. Hiçbir yerde var olmayan ütopya gib, gençlik de kimsenin yaşayamadığı bir dönem olabilir miydi?
✨Elli yaşlarındaki bir kadın, gençliğinde uyumlu davranıp fedakarlıkta bulunarak yaşamayı doğal bulduğunu, ancak günümüzdeki gençlerin artık öyle bir yaklaşım sergilememesinden memnuniyet duyduğunu söyledi. Bunun üzerine birisi, gençlerin uyumlu olup fedakarlık yapabilmesi için umuda ihtiyaç olduğunu ancak günümüzde umut olmadığı için gençlerin bu gerekliliği bile hissedemediklerini söyleyerek elli yaşlarındaki kadını afallattı.
✨Sınıf arkadaşlarım arasında, okula gelirken motosiklet çarptığı için vücudunun orası burası sıyrılıp kanamasına rağmen eve dönmeyip okula gelen bir çocuk vardı.Her derse katılım sağlayanlara verilen ödülden alması gerekiyormuş. Çalışmaya başladığımızda bile bizi yerimizden kıpırdayamaz hale getiren sey, canımız ne kadar yanarsa yansın katlanmamız gerektiği fikri değil mi? Hasta olsam da dişimi sıka sıka işe gidiyorum, yerimden kalkamayacak kadar hasta oldugumda ise gidemeyince de, ben bile abarttığımdan kuşkulanmaya başlıyorum. Hastaysak dinlenmemiz son derece doğalken niye böyle hissediyorum?
✨Halbuki yaşamak zaten bu işte. Öylesine yaşıyoruz. Doğmuşuz çünkü.
✨Nefes alabildiğini hissettiğinde hayatın biraz daha katlanılabilir olduğunu düşünürsün çünkü.
✨Zorluklara göğüs gerecekse bunu bir umudun olduğu yerde yapmak istediği için gittiğini söyledi.
✨ Çaresizlik.Usanç.Boşluk hissi ve hiçlik. Bunlar bir kez kapıldın mı kendini kurtarmanın zor olduğu duygulardır. İçinde su olmayan bir kuyuya düşmüşsün de yüzünü dizlerine gömmüş oturuyormuşsun gibi hissettirir. Bu dünyanin en anlamsız varlığı senmişsin, zor zamanlar geçiren tek kişi kendinmişsin gibi gelir.