Çok sıradan başlayıp bir anda nasıl bu kadar a'sıradan olabilir ki bir anime? Hadi gelin birlikte inceleyelim Makoto Shinkai'den izlemiş olduğum ikinci filmi (ilki "Your Name" idi) ile yönetmenimizin ne tür konular üzerine gittiği, kullandığı müzikler ve görsel şenliğin şölenini…devamıÇok sıradan başlayıp bir anda nasıl bu kadar a'sıradan olabilir ki bir anime? Hadi gelin birlikte inceleyelim
Makoto Shinkai'den izlemiş olduğum ikinci filmi (ilki "Your Name" idi) ile yönetmenimizin ne tür konular üzerine gittiği, kullandığı müzikler ve görsel şenliğin şölenini tatmış ve tanımış bulunmaktayım. Bu tanışıklıktan da pek memnun olduğumu belirtmek isterim.
Işıkların tonlaması, çizimlerin tatlılığı ve karakterlerin güzelliği ilk başta görsel yönden bizi etkisi altına alan noktalar. Ardından melodiler, müzikler sizin zihninize zuhur ediyor ve tam anlamıyla filmin içine sizi çekmiş bulunuyor. Bundan sonrasında bize düşen ise olay örgüsünün tadını çıkarmak oluyor. Zaten olay örgüsünü fark ettikçe olaylara ayak uyduruyor, farkında olmadan onlarla birlikte sinirlenip mutlu olur bir hâle geliyorsunuz.
Ve efendiler, bir sandalye nasıl bu kadar tatlı olabilir? Hâlâ çözebilmiş değilim. Bu sandalyenin bir de hikayesi var, sanki bir karakter analizi gibi geçmişini, şimdisini gördüğümüz ve kendisine tam olarak bağlandığımız bir eşya hâline geliyor.
İzlemesi çok keyifliydi, komik anlarda içinizde bir kahkaha tufanı dolanırken korku dolu anlarda nefesinizi tutmadan edemiyorsunuz, evet sandalyemiz pek güzeldi.
Souta ve Suzume, ama siz çok mükemmelsiniz *-*
Kızın cesareti, olayları hâkimiyeti altına alma şekli ve pes etmemesi takdire şayan, ve tabi sonrasında gelişen olaylar da bi o kadar güzel.
Kedilerin de çok tatlı ve minnoş yaratıklar olduğunu belirtmek isterim, hem eserlerde hem gerçeklikte bayılırım kendilerine. Fakat ben daha bir kediden böylesine haz etmediğimi de hatırlamıyorum :D
bunu söylemesem içimde kalırdı
Ki filmde çok tatlı bulduğum bir nokta da Whisper of Hearts animesine göndermede bulunmuş olmaları. O da çok hoşuma giden bir animeydi ki bir anda bu şekilde adının geçtiğini görmek şahsen odağımı daha da çekmişti.
Film çok güzeldi ya, konusunun ilgi çekiciliği bir tarafa bunun böylesine güzel bizlere aktarılması muazzamdı. Düşünsenize belli başlı kapılar var ve bunlar birer solucan deliği. Küçüklükte kurguladığım hayallerden birisi yani.d
Bunu bu şekilde orijinal işlemeleri, farklı duygular eşliğinde birleştirmeleri fevkalade idi.
Bitirdiğim vakit için kıpır kıpır ekranla bakışıyordum, çok hoş ve nahif bir film yanisi.
Kesinlikle izleyin derim
şimdi biraz da spoiler kısımlara değineceğim. Eğer filmi izlemediyseniz sizi çay ikramına alalım, buraya sonra yine uğrarsınız...
.
.
.
~𝚂𝚙𝚘𝚒𝚕𝚎𝚛ı𝚖𝚜ı 𝙱𝚒𝚛𝚝𝚊𝚔ı𝚖 𝙳𝚞̈𝚜̧𝚞̈𝚗𝚌𝚎𝚕𝚎𝚛~
.
.
.
Biraz Your Name ile kıyaslamak istiyorum. Sanırım bu filmi ondan daha çok sevdim. Neden derseniz bilmiyorum ama daha bir hoş hissettirdi.
Konu olarak benzer gelse de aslında benzer olmayan çok fazla nokta var. Ki bir kıyaslamaya girmek ne kadar münasip onu da bilemedim. Maalesef ki müzikler olarak kıyaslayamıyorum çünkü unuttum, ama renkler olarak sanki burdaki 'Sonsuz Diyar' ile Japonya daha hoş çizimlere sahipti. Görselliğe doyurdu beni ve daha çok sevdim. Filmlerdeki insan ilişkileri olarak bakarsak da Suzume daha derinlemesine işlenmişti ve aşk olgusu çok daha yerinde yansıtılmış gibi geldi. Your Namede bu biraz daha yüzeysel kalıyordu. Ve uğruna çaba harcadıkları şeyin kapsamlı işlenmesi olarak da kesinlikle bu daha iyiydi.
Neysem bu kadar. İkisinin de ayrı güzel olduğunu atlamayalım tabi.
Kediden başta o kadar nefret etmiştim ki sonrasında asıl amacın açıklandığı noktada onu sevmek için biraz uğraşmam gerekti 🙂
Çünkü çok sinir olmuştum. Yine de bu şekilde bir sebebe bağlanması çok güzeldi.
Souta'daki buzlanmayı ve kapana kısılmayı, sorunlarla baş edememeyi her seferinde Suzumenin sevgisinin çözmesi bence çok anlamlıydı. Hayattaki buzulları aşkın sıcaklığı çözüyor düşünsenize?
Sonunda evet keşke ve keşke Souta ile daha fazla sahneleri olsaydı çünkü onca şeyden sonra insan bunu istiyor (aynı diğer animedeki gibi) ama yine öyle yapılmamış ki bunu da böyle kabullenmek gerek, nihayetinde yerinde bir sondu.
Çokk güzeldi bee