BUGÜN ŞAHSİYET'İN YIL DÖNÜMÜ "-Bakın bu bir erken teşhis, böyle olması tedavide bize çok yardım edicek. Bu teşhis konmuş yirmi yıl yaşamış hastalarımız var. Onun için müsterih olun lütfen. -Yirmi yıl yaşamış da ne yaşadığını hatırlıyor mu acaba? -Evet alzheimer…devamıBUGÜN ŞAHSİYET'İN YIL DÖNÜMÜ
"-Bakın bu bir erken teşhis, böyle olması tedavide bize çok yardım edicek. Bu teşhis konmuş yirmi yıl yaşamış hastalarımız var. Onun için müsterih olun lütfen.
-Yirmi yıl yaşamış da ne yaşadığını hatırlıyor mu acaba?
-Evet alzheimer direkt hafızaya saldıran bir hastalık, demansın yani bunamanin önemli nedenlerinden biri, ama biz bunu geçiktirmek hafızanızı diri tutmak için elimizden geleni yapacağız.
-Ama er geç ben de unutucam değil mi? Bütün hatıralarım, yaşadıklarım silinip gidecek. Ben ne olacağım? Yani telefon numaraları bir şey değil de benim şahsiyetim ne olacak?"
Düşün şimdi; öldüğün zaman bunu biliyorsun ve yaptıklarının, yapmadıklarının, sırlarının, yanında götürdüklerinin vicdan azabını çekiyorsun. Ama bu durum daha ağır öleceğini biliyorsun, daha önemlisi kısa bir zamanda her şeyi unutacağını biliyorsun. Tüm sırlarının seninle birlikte sonsuza dek yok olacağını, hayatının elinden kayıp gittiğini hiçbir şey yapamadığını onca anının, sevincin, üzüntünün, yıllardır hissettiğin her şeyin hiçbir öneminin kalmadığını hele ki içinde çok büyük bir ağırlık varken yıllardır kendinden bile gizlemeye çalıştığın bir yaran varken hiçbir yapamadan çaresizce günden güne eriyeceğini... Ne kadar ağır değil mi?
İşte tam burada ortaya çıkan 'kaybedecek neyim var ki?' hissi ve geçmişinin intikamını alma, adaleti sağlama, huzurlu bir şekilde ölme arzusu...
Bugün 17 Mart Şahsiyet'in yıl dönümü. Reyhan unutsa da sen unutma, tecavüze uğrayan, öldürülen, hayattan, güzelliklerden hayallerinden, isteklerinden koparılan, yok edilen, acı çektirilen kadınları unutma. Nevra kendi başına bile gelmiş olduğu hâlde bu durumu unutuyor, hiç aklına bile gelmiyor çünkü çok ağır bir şeyleri bilmenin, sürekli aklında tutmanın yükü çok ağır. Suskunlar dizisinde çocuklara hiçbir şey yapmayan ama tüm her şeye şahit olan ghjg gardiyanın ciğerleri alkol, sigara hiçbir şey kullanmamasına rağmen dayanamamış iflas etmişti bunca şeyi içine atarsan belliydi böyle olacağı.
"Neden o saatte çıkmış, niye öyle giyinmiş, neden oraya gitmiş, niye gülmüş, niye oturmuş, niye kalkmış?" burada bu cümlelerin ahmaklığını ve ne kadar yanlış olduğunu aklımızda tutarak şöyle de bir duruma dikkatinizi çekmek istiyorum. Katil zaten suçlu, iğrenç bir şey yapmış ve aciz insanlar olarak elimizden de bir şey gelmiyor ve işte bu noktada karakterimizin zayıflığı devreye giriyor ve bu tür cümleler kurarak bir nebze, mağdurun da suçlu olduğu hissiyle vicdanımızı rahatlatmak, işe yaramıyor oluşumuzun baskısını dağıtmak istiyoruz. Sizce de öyle değil mi?
Ben bu diziyi hatalarına denk gelip not alacak kadar çok ve dikkatli izledim mesela, (Alkollü içecek içtiği sahnede garsondan bir beyaz bir de kırmızı içecek alıyor ancak sahnenin devamında içerken iki tane beyaz içiyor.
Bölümün sonunda öldüreceği herkesin listesini yaptığı tablo var orada işin en büyük sorumlusu olan Nevra'ya tecavüz eden Hüseyin Avni Danyal'ı göremiyoruz ilerleyen bölümlerde ekleniyor.) Suskunlar ve Şahsiyet en beğendiğim, sevdiğim dizidir diye ısrarla söylerim ama işlenişi, verdiği mesajlar, derin sorgulamalara sürükleyen yapısı ile bu dizinin bir nebze dahi iyi olduğunu söylemek zorunda hissediyorum. Görüntü, ses, müzik kalitesi bahsetmeye bile gerek olmayacak kadar tartışmasız bir şekilde fevkalade.
6. bölümde somut şeyler konuşarak yangın anını anlamaya çalıştıkları o sahnelerde söylenen her repliğin soyut bir anlamı olması ve verilen mesajlar ile Madımak Katliam'ını taşlaması benim gözümde eşsiz bir sanat eseri gibidir.
Oturup tekrar tekrar iyice anlam arayarak izlemeli, dimağı geliştirmeli. Huzurlu, adaletli günler.