Aslında böyle "çocuğumsu" dizi ya da çizgi dizi izlemeyi bırakalı çok olmuştu. Bu tarzın beni pek sarmadığını düşünüyordum ama yanılmışım. Kendi ortalamama göre gerçekten hızlı bitirdiğim bu dizi hem hikayesiyle, hem karakterleyile, hem de az buçuk şekerliği ve ciddiyeti harmanlamısyla…devamıAslında böyle "çocuğumsu" dizi ya da çizgi dizi izlemeyi bırakalı çok olmuştu. Bu tarzın beni pek sarmadığını düşünüyordum ama yanılmışım.
Kendi ortalamama göre gerçekten hızlı bitirdiğim bu dizi hem hikayesiyle, hem karakterleyile, hem de az buçuk şekerliği ve ciddiyeti harmanlamısyla benden geçer not aldı diyebilirim. Çok ağır bir felsefesi bulunmamakla birlikte insanoğlunun dünyayı bitirdiği ve toprak ananın bu düzeni yeniden inşa ettiği, melezlerle insanların arasında geçen tatliş bir hikaye barındırıyor. Ama dizinin asıl özü, bu tatliş sahneleri yer yer alıp "bak kardeşim, bu dizi aslında ağır bir felsefe barındırıyor ve ben bunu anlatıyorum" moduna hemen geri getirmesi. Bu noktada gitti geldi olayı çok fazla ama izlerken pek sırıtmıyor. Bunun yanında dizi genelinde iyi polis kötü polisin hakkından geldi muhabbeti çok fazla. Hemde gereğinden fazla. Hani nasıl anlatsam, sürekli zırt pırt iyiler pırt olmadı ama kötüler zırt oldu. Eee, nereye kadar? Dizi bitene kadar. Bu da yetmezmiş gibi dünyanın sonu gelmiş ve herkes ölecek ama 30 saniye sonra melezler taş kavgası yapıp "hahhah ben seni vurdum eziiik" muhabbetine geçiş yapılıyor ya, o ciddiyet bir anda puf olup uçuyor ya, bu da dizinin diğer bir eksi ve kafayı yedirten kısmı. Hadi tamam diyip insan geçemiyorda çünkü zırt pırt oluyor ve bu durum insanı sinir ediyor açıkçası.
Bu olumsuzluklara rağmen yine de çok akıcı olduğunu ve seyir zevkinin üstlerde gezdiğinide söylemeden edemem. Edersem hakkını yemiş olurum.
Şimdi dizi hakkında iki adet kişisel karakter yorumuma değineceğim. Rani, sen ne kaşar, ne adi, ne utanmaz arlanmaz, ne kahpe bir karıymışsın lan. Kendisinin son sahnelerini izlerken kafayı yedim. Ne olduğunu soracak olanlara hemen özet geçiyorum. Evlisiniz ve eşinizle beraber bir yerde zorla tutuluyorsunuz tamam mı, hastalığa yakalanıyorsunuz (Yani Rani) ve ömrünüz kısıtlı ama kocanız doktor ve gece gündüz sizin için uyumadan çalışıyor, çabalıyor ve sizi hayatta tutmaya kendini adıyor. Bu adi karı ise hasta olduğu için odada tıkılıp kalıyor, bunalıyor ve "ay ben dayanamıyorum, ay ben kötüyüm, ay ben bu hastalık ile uğraşamam ne olacaksa olsun" modunda. Garibim kocası da sırf ölmesin diye her şeyi yaparken bu kaşar karı sırf iki insan yüzü görmedi ve dizini kırıp odasında duramadı diye tribe giriyor. Daha sonra kaçma fırsatı buluyorlar ve tam kaçarlarken kocası onu tedavi edecek kayıtları almak için yanından ayrılıyor. Ayrılırken de kocasına yine trip atan kaşarımız "Senin derdin ben değilim, senin derdin ilaç. Ben ölmek istiyorum ne olacaksa olsun" moduna geçiyor. Bababababababa kaşara bak kaşara. Sevdiği insan için her şeyi yapan bir insan, yaşamasını isteyen bir insan "senin derdin ben değilim" lafına maruz kalıyor. Buna rağmen yine de gidip o kayıtları almaya çalışıyor ve o sırada karısı bunu terk ediyor. En nihayetinde de adam kafayı yiyor elbette. Kısacası, ey Rani! Sen ne adi birisin.
Abi sizce de bu kahpelik değil mi ama ya? Bir insanın, eşi ölmek istese dahi onu yaşatmak istemesi kötü bir şey mi sizce?
Neysem, ikinci karakter analizine geçelim. Bear.... Sana ben öldüm ya... Bu kadardı, teşekkürler...