Spoiler içeriyor
Bu aralar her yerde Gıpta ve Kaygı karakterlerini görmemle birlikte filmi daha çok merak ettim ve izlemeye karar verdim. Çok tatlı bir animasyondu. Sürekli "Acaba beni hangi duygu yönetiyor?" sorusuna cevap aradım. Sanırım arkadaşım öfkenin yönettiğini söylerdi, buna biraz katılmakla…devamıBu aralar her yerde Gıpta ve Kaygı karakterlerini görmemle birlikte filmi daha çok merak ettim ve izlemeye karar verdim.
Çok tatlı bir animasyondu. Sürekli "Acaba beni hangi duygu yönetiyor?" sorusuna cevap aradım. Sanırım arkadaşım öfkenin yönettiğini söylerdi, buna biraz katılmakla birlikte üzüntünün de çok fazla söz sahibi olduğunu düşünüyorum.
Filmi izlerken sürekli "insan" denen varlığın ne kadar güzel yaratıldığını düşünüdüm durdum. Muhteşem bir varlığız yaa.
Duygular mı bizi yönetiyor yoksa biz mi duyguları yönetiyoruz? Klasik sorulardan biri.
- Eskiden olsa biz duyguları yönetiyoruz derdim ama şu an kafam çok karışık.
Duygular bizi yönetiyor dersem; yediğim bir çikolatanın bile beni neşelendirdiğini, gökyüzüne bakınca hangi duyguyu yaşıyorsam yaşayayım onu geri plana atıp sadece rahatladığımı açıklayamam. (bu arada insanlar denize bakarken bu duyguları yaşadığı için ben de denizi olmayan bir şehirde yaşayan biri olarak gökyüzünden aynı verimi almaya çalışıyorum sjdsj)
Aynı şekilde biz duyguları yönetiyoruz dersem; sevdiğim birini görünce içimde oluşan o merak duygusunu ya da ıssız bir yerde tek başına yürürken oluşan o korku duygusunu açıklayamam.
Sonuç olarak hem bizim duyguların üzerinde hem de duyguların bizim üzerimizde etkisinin olduğu aşikar.
Filmde daha çok duyguların bizi yönlendirdiği üzerine duruluyor. Konusunu aşırı beğendiğim bir animasyondu hatta izlerken hep "Vay bee çok mantıklıymış acaba gerçekten de böyle mi işliyor olaylar?" diyordum. Mesela bazı anıların silinip bir daha hatırlanmayışına üzüldüm. Acaba hafızamdan kalıcı olarak sildiğim neler neler vardı? Umarım kötü olan her şey silinmiştir.
Sorun çıkaran her şeyin bilinçaltına gitmesi de güzel detaylardan biriydi. Bing Bong karakterini çok sevdim çok tatlıydı ama onun da sonu kötüydü. Aklıma küçükken beni her daim destekleyen hayali arkadaşlarım geldi. Acaba onlar da bu şekilde mi ortadan kaybolmuştu :(
Çoğu kişi Üzüntü'ye çok sinir olmuş ama ben tam tersine Neşe'yi çok sevemedim. Yani evet neşeli olmak güzel bir şey ama Riley neşeli olsun diye bu kadar çabalaması, diğer duyguları görmezden gelmesini pek sevemedim. Zaten filmin konusu bu diyecek olabilirsiniz ki zaten bunu biliyorum yine de sevmediğimi belirtmek istedim. Gerçek hayatı geçtim filmde de neşeli olmayı sevmiyormuşum :/
Kişilik adaları detayını da çok beğendim. Yani aileyle vakit geçirince aile adasının çalışması, aileden kopunca da o adanın yıkılması... Aynı şekilde diğer adaların da bu şekilde işlemesi çok güzeldi. Acaba beynimizin içerisinde neler yaşanıyor da haberimiz olmuyordu.
Son olarak Riley'in hissizleştiği, hiçbir duygunun işe yaramadığı kısımda neler hissettiğini o kadar çok iyi anladım ki..
Elbette hepimizin böyle bir hissizleşme durumunu yaşadığı bir an olmuştur. Ağlamak istesen bile ağlayamadığın, öfkelenemediğin, korkamadığın bir an. Kötü bir durum gerçekten.
Filmin 2015 yılında yayınladığını duyduğumda "çok değil yaa 4 - 5 yıl önceki film" demiştim.
2. filmdeki Nostalji seni o kadar iyi anlıyorum ki.. Zaman algımı yitirmiş gibi hissediyorum.
Neysee genel olarak beğendiğim, tatlış bir animasyondu.