"Okuduğu kitaplarda kendi düşüncesinin ve duygularının yankılarını, bir gün önce söylediği kelimeleri buluyordu. Sanki yazar onun kalbinin atışlarını dinlemiş de yazmıştı."
#Oblomov | Ivan Aleksandroviç Gonçarov
Az önce din kültürü ödevini (Peygamberimizin hayatını) yazdım ve hazır yazma modumdayken buraya da bir iki şey yazayım dedim.
Sanırım sınıf öğretmenliği okumanın en güzel yanlarından biri de böyle ödevlerle uğraşmak. Herkes harıl harıl ders çalışıyor ama benim yaptığım tek…devamıAz önce din kültürü ödevini (Peygamberimizin hayatını) yazdım ve hazır yazma modumdayken buraya da bir iki şey yazayım dedim.
Sanırım sınıf öğretmenliği okumanın en güzel yanlarından biri de böyle ödevlerle uğraşmak. Herkes harıl harıl ders çalışıyor ama benim yaptığım tek şey word dosyasına Hz. Muhammed'in hayatını yazmak.
Bir de arkadaşlara "Çok zor bir ödevim var yaa nasıl yapacağım?" derken aldığım keyif > her şey.
Bu kitabı da evde bulmuştum. Sanırım birkaç yıl önce kutlu doğum haftasında kapı kapı gezip dağıtmışlardı.
Kitapta Peygamber Efendimiz'in genel olarak hayatına, peygamberlik sürecine, İslam'ı kabul ettirmeye çalışırken çektiği eziyetlere ve daha çok savaşlara değinilmiş.
Açıkçası savaşları hep karıştırırdım, üç tane olmasına rağmen hangisi hangisinden önce, hangisinde ne olduğunu tam olarak bilmezdim. Kitabın her birine ayrı ayrı değinmesini sevdim.
Yanii güzel bir süreçti, okurken keyif aldım.
Temel dini bilgilerin verildiği güzel bir kitap olduğunu düşünüyorum. Okurken merak ettiğim bazı soruları ilahiyatçı oda arkadaşımla konuşmak çok keyifliydi çünkü konu her ne olursa olsun "Ne olacak bizim bu halimiz?" ile bitiyor ve kapanışı yapıyorduk.
Bir de bu sene…devamıTemel dini bilgilerin verildiği güzel bir kitap olduğunu düşünüyorum. Okurken merak ettiğim bazı soruları ilahiyatçı oda arkadaşımla konuşmak çok keyifliydi çünkü konu her ne olursa olsun "Ne olacak bizim bu halimiz?" ile bitiyor ve kapanışı yapıyorduk.
Bir de bu sene din kültürü dersini almamın da olumlu bir etkisi oldu çünkü hocanın anlattığı çoğu şey bu kitapta da vardı ve bir nevi ders kitabı görevi gördü. O yüzden sevdim.
Filmi izleken beş dakikalık bir ara vermiştim fakat o beş dakikalık ara bir ay olmuş. Hatta filmi izlememin üzerinden de bir ay geçmiş olabilir.
Üşeniyorum yaa üşeniyorum!
Filmi izlerken de üşeniyorum, yorum yazarken de üşeniyorum. Ben bu dünyaya üşenmek için…devamıFilmi izleken beş dakikalık bir ara vermiştim fakat o beş dakikalık ara bir ay olmuş. Hatta filmi izlememin üzerinden de bir ay geçmiş olabilir.
Üşeniyorum yaa üşeniyorum!
Filmi izlerken de üşeniyorum, yorum yazarken de üşeniyorum. Ben bu dünyaya üşenmek için gelmişim ;/
Filmi çok beğendim ama çok durağan geçmiş gibi hissediyorum. Belki de araya uzun bir zaman girdiği için böyle hissetmişimdir bilmiyorum ama ona rağmen sevdim.
Doğuştan görme ve duyma yetisi olmayan bir kızın, bir öğretmen sayesinde karanlıktan aydınlığa geçişini izledik. Film boyunca empati kurmaya çalıştım.
O kızın yerinde ben olsaydım ne yapardım?
Çocuğumun böyle bir sorunu olsaydı nasıl bir tavır takınırdım?
Korkunç bir tepki verir miydim yoksa elimden geldiğince destek olmaya çalışır mıydım?
Bilemiyorum çünkü verdiğim cevaplar her vicdanlı insanın vereceği türden cevaplardı. Allah korusun ama olur da böyle bir gerçeklikle yüz yüze gelirsem o zaman cevabımı verebilirim. Umarım buna bir cevap vermek zorunda kalmam.
Başrolünde Beren Saat'in oynadığı "Benim Dünyam" adlı yapım da bu filmin uyarlamasıymış. İzlemedigim için bir karşılaştırma yapmam doğru olmaz ama nedense Türk yapımı daha çok hoşuma gidecekmiş gibi hissediyorum. Çünkü bunda açıklayamadığım bir sıkıcılık var.
Muhtemelen Hint filmlerini kafamda hem toplumsal mesajını veren hem de müzikaliteye yer veren filmler olarak kodladığım için bundan o hissiyatı alamadım.
Ama yine de güzel bir filmdi özellikle de Michelle'in özel gereksinimine rağmen toplumda bir yerinin olduğunu sonuna kadar savunan öğretmenin, topluma bir kişiyi kazandırması ve bunun gerçek bir hayat hikayesinden alındığını öğrenmek beni çok etkilemişti.
Kitabını okumayı çok istiyordum fakat kütüphanede serinin tüm kitapları olmasına rağmen ilki olmadığı için erteledikçe erteledim. Hani kitabı alan kişi bitirdiğinde getirir ben de o zaman okurum diye düşünüyordum fakat beşinci gidişimde de göremeyince nerede bu kitap diye sordum.
Çalmışlar.…devamıKitabını okumayı çok istiyordum fakat kütüphanede serinin tüm kitapları olmasına rağmen ilki olmadığı için erteledikçe erteledim. Hani kitabı alan kişi bitirdiğinde getirir ben de o zaman okurum diye düşünüyordum fakat beşinci gidişimde de göremeyince nerede bu kitap diye sordum.
Çalmışlar.
Yaa her şeyi anlarım da kitabı niye çalarsınız ki? Bu kadar mı düştük?
Gerçi kitap fiyatları da uçtuğu için bir şey diyemiyorum ama ya ben çok abartıyorum ya da insanlar fazla umursamaz. Ama yine de okuyan insan çalmamalı diye düşünüyorum bu sadece kitap için geçerli değil.
Neysee kitabı bulamayınca inat ettim, almayı düşündüm ama hâlâ almadığıma göre düşünme aşamasında takılı kalmışım.
Aslında filmini izlemeyi düşünmüyordum ama arkadaşım ısrar edince izlemeye karar verdim gerçi bu kararı vermeye mecbur bırakılmış olabilirim çünkü ilk filmi izlemedim. Hatta bir gün öncesinden izleyecektim ama yurt şartları buna pek müsait değildi. Filmin donmasını geçtim, sitesini açamıyordum. Zaten her film izleyeceğim dediğimde bir sorunu ortaya çıkan oda arkadaşlarım var ona da sinir oluyorum. Yani beni bi salın bi rahat bırakın yeterr. Ben artık kendimle baş başa kalmak istiyorum her gün birinin derdini, sevgilisini, ailevi sorunlarını dinlemekten o kadar çok yoruldum ki.
Yani insanların derdini anlatmasına bir şey demiyorum ama film izleyeceğim dediğimde de gelip anlatma yaa.
Ayy neysee.
Uzun lafın kısası bu filme hiçbir şey bilmeden gittim o yüzden çok fazla bir şey anladığımı söyleyemem çünkü ilk yarım saat neyin ne olduğunu anlamaya çalışmakla geçti ama genel olarak izleme zevki veren ve eğer birinci bölümü izleseydim aşırı beğeneceğim bir film olduğunu düşünüyorum.
Dinin insanlar üzerindeki etkisi çok güzel anlatılmış. Özellikle de Paul'un "Ben Mesih değilim" demesine rağmen ona ısrarla inananların olması, onu putlaştırmak pek de yabancı olduğumuz konular değil. O yüzden sevdim.
Bir de filmin ilk yarısı güzeldi, iyi de odaklandım ama ikinci yarısı o kadar berbat geçti ki. Çünkü iki koltuk ötede bir çift vardı ve öpücük sesleri o kadar çok geliyordu ki bir türlü odaklanamadım. Yaa bu filme de bunun için gelmezsin yaa. Yani mümkünse sinemaya bu amaçla gelme. Ayy neyse zaten insanlardan nefret ettiğim bir dönemdeyim bu da tuzu biberi oldu, iyi sövdüm.
İlerleyen zamanlarda tekrar izlemeyi düşünüyorum. Belki de kitaplarını okuduktan sonra baştan sona sırayla izlerim ki muhtemelen o zamana kadar üçüncü film de yayınlanır.
Spoiler içeriyor
Fark ettim de bir filmi izledikten hemen sonra yorum yapınca daha çok keyif alıyorum ama aradan uzun bir zaman geçince sanki buraya yazmak bir görev haline geliyor ve erteledikçe erteliyorum.
Aslında yazmak zorunda değilim fakat yazmayınca da kendimi huzursuz hissediyorum.…devamıFark ettim de bir filmi izledikten hemen sonra yorum yapınca daha çok keyif alıyorum ama aradan uzun bir zaman geçince sanki buraya yazmak bir görev haline geliyor ve erteledikçe erteliyorum.
Aslında yazmak zorunda değilim fakat yazmayınca da kendimi huzursuz hissediyorum. Bu paradoksun içinde gidip geliyorum.
Neysee bir şeyler yazalım o zaman.
DC evrenini çok fazla bilmiyorum, sadece The Dark Knight filmini izlemiş ve o filmi de beğenmiştim.
Karkaterleri de hoşuma gitmişti. Ama bu film Dark Knight gibi değildi, daha çok psikolojik sorunları olan bir adamın bu hale nasıl geldigiyle ilgiliydi.
Joker'i merak ediyordum çünkü kötü diye tabir ettiğimiz insanların, iyi oldukları dönemlerde iyiliklerinden suistimal edildiklerini düşünüyorum ve bu yüzden de kötü bir insan olmayı seçmelerini normal karşılıyorum.
Keşke böyle olmasaydı ama maalesef durum bu.
Tabii Joker, kötü olmayı biraz abartmış olabilir çünkü onunki sosyopatlık derecesinde bu yüzden işlediği suçların kabul edilebilir olduklarını düşünmüyorum.
Filmin başlarında biraz sıkıldığımı hatırlıyorum hatta yeğenlerimle birlikte izlediğim için habire "sıkıldınız mı, değiştirelim mi?" diye sorup duruyordum. Keşke değiştirseydik çünkü +18 filmi 13 yaşındaki çocuklara izlettigim için bir süre vicdan azabı çekmiştim.
Film sosyal mesajlar veren güzel bir filmdi. Belki de her gün gördüğümüz insanlar toplum tarafından dışlanmış hissediyor olabilir, bunun için içten içe büyük bir mücadele veriyor olabilir bilemeyiz. Umarım o insanları Joker'e dönüşmeden kurtarabiliriz.
İlk başta DC'den bağımsız bir film izlediğimi düşünüyordum. Joker ile Batman'ın kardeş olabilme ihtimali kısmına geldiğimizde yapbozun tüm parçaları birleşti. Bu kısımda çok heyecanlanmıştım "nasıl olabilir yaa" falan diyordum. Zaten öyle bir durum yokmuş.
Genel olarak güzel bir filmdi, tavsiye ederim.
Evett biraz içimizi dökelim...
Platonik aşk, eflatuni aşk, karşılıksız aşk, imkansız aşk...
Bu duygu durumu için birçok şey söylenebilir, birçok tanım yapılabilir.
Şu an birileri platonik aşkı için üzülüyor, unutmaya çalışıyor ya da yeniden umutlanıyor da olabilir. Nedense platonik seven…devamıEvett biraz içimizi dökelim...
Platonik aşk, eflatuni aşk, karşılıksız aşk, imkansız aşk...
Bu duygu durumu için birçok şey söylenebilir, birçok tanım yapılabilir.
Şu an birileri platonik aşkı için üzülüyor, unutmaya çalışıyor ya da yeniden umutlanıyor da olabilir. Nedense platonik seven insanlara karşı ayrı bir sempatim var çünkü ne hissettiklerini az çok anlayabiliyorum.
Ben de onlardan biriydim bu yüzden kitabı okurken çoğu zaman derin düşüncelere daldım ve keşke 13 yaşındaki bu kız çocuğunu anlamasaydım deyip durdum.
Keşke anlamasaydım diyorum ama aslında platonik aşk çok güzel bir şey. Yani şu an "Benim aşka inancım kalmadı Ela!" diye geziniyor olsam da aslında bu duyguları yaşadığım için şanslı hissediyorum. Herkesin en az bir kere platonik sevmesi gerekiyor diye de düşünüyorum çünkü bu çok masum bir sevgi yaa bir de küçük yaşlarda başlamışsa tadından yenmez :)
Olumlu yönleri olduğu kadar olumsuz yönleri de var maalesef. Mesela bazen bir olayı ona anlatmak istiyorsun ama yok, bir şarkıyı ona dinletmek istiyorsun ama yok, bir filmi beraber izlemek istiyor o film hakkında konuşmak istiyorsun ama yok ve daha nice yoklar türüyor. Sırf bu yüzden bir dönem hiçbir şey yapmak istemedim.
Tüm şarkılar onu hatırlatıyor, tüm filmleri izlemeden önce acaba o da izlemiş mi diye düşünüyorum ya da bir yere giderken acaba bu sokaktan hiç geçmiş mi? Şu an nerede, ne yapıyor diye düşünmekten kafayı yediğim bir dönem olmuştu.
Tabii benim durumum takıntı derecesinde. Yani mümkünse bu kadar takıntılı olmayın çünkü yaşamak zaten zorken ekstra zorlaşıyor.
Birkaç yıl önce kitabı göz gezdirmek amacıyla okuduğumda takıntılı bir kızın mektubunu okuduğumu düşünmüştüm. Gerçi çoğu kişi platonik sevginin takıntı ile aynı anlama geldiğini düşünüyor olabilir. Belki de öyledir bilemiyorum ama şu an takıntılı bir kız değil de ömrü boyunca sevgisini dile getirememiş bir kızın mektubunu okuduğumu düşündüm.
Halbuki zamanında sevgisini dile getirseydi her şey çok farklı olabilirdi. Belki de olmazdı ama en azından denemiş olurdu.
Her ne kadar platonikliği güzel görsem de aslında en büyük pişmanlığım. Bu yüzden cesaretli insanlara ayrı bir hayranlığım var.
Sevginizi korkmadan dile getirin arkadaşlar!
Ya sevginize karşılık verecek yada vermeyecek ama bir şey olacak. En kötü son bile belirsizlikten iyidir.
Neysee kitaba dönelim. Çok rahat bir şekilde okudum yani klasik Zweig kitabıydı ama sonu yarım kalmış gibi hissettim hatta üç hikaye vardı ve ikinci hikayeye geçtiğimde hâlâ mektubu yazan kız hakkında bir şey öğreneceğiz zannettim. Bu yüzden ikinci hikayeye geçtiğimi idrak edemedim.
Bir tek bu kısmı sevmedim onun dışında güzeldi, tavsiye ederim :)
Her senenin başında hayatıma bembeyaz bir sayfa açar ve olduğumdan daha farklı bir insan olmaya çalışırım. Tabi bu en fazla iki gün sürer.
Bu yıl da her zamanki gibi ibadetlerimi tam olarak yerine getirme hedefim vardı. Hazır bu kitabı da…devamıHer senenin başında hayatıma bembeyaz bir sayfa açar ve olduğumdan daha farklı bir insan olmaya çalışırım. Tabi bu en fazla iki gün sürer.
Bu yıl da her zamanki gibi ibadetlerimi tam olarak yerine getirme hedefim vardı. Hazır bu kitabı da bulmuşken hem okuyup hem de uygulamaya koyulayım dedim.
Aslında amacım bilmediğim sureleri öğrenmekti ama okurken hatalarımın farkına vardım. Bu yüzden iyi ki okumuşum diyorum.
Öğretmen temalı filmleri izlediğimde sonunun nasıl biteceğini az çok tahmin edebiliyorum. Çünkü hiçbir filmde başarısızlığa uğrayan öğretmen yok.
Okulda yıllarca görevli olan öğretmenler hep umutsuz, yeni gelen öğretmense bir o kadar umutlu oluyor.
Gerçek hayatta da bu böyle mi?
Kesin…devamıÖğretmen temalı filmleri izlediğimde sonunun nasıl biteceğini az çok tahmin edebiliyorum. Çünkü hiçbir filmde başarısızlığa uğrayan öğretmen yok.
Okulda yıllarca görevli olan öğretmenler hep umutsuz, yeni gelen öğretmense bir o kadar umutlu oluyor.
Gerçek hayatta da bu böyle mi?
Kesin bir şey diyemem çünkü daha öğretmenler odasının içine giremedim ama yakın zamanda ablam bir okulda öğretmenlik yapmaya başladı diye biliyorum ki uzun süre kötü anılan bir okulda öğretmenlik yapan kişilerin umudu tükeniyor.
İlk başlarda ablam da umutluydu hatta Hicki filmini beraber izlemiş ve onun da başrol karakter gibi sınıfı iyileştireceği hakkında konuşmuştuk fakat şu an düşünceleri daha farklı. Yanii uzun lafın kısası hangi bölgede olursak olalım kötü diye tabir edilen öğrencilere rastlayabiliyoruz. Önemli olan öğretmen olarak onları iyileştirmeye, sorunun derinine inmeye çalışmak.
Bu filmde de Amerika'daki sorun ele alınmış. Malum oradaki insanlar siyahlar ve beyazlar olarak ikiye ayrılmış durumda. Hatta bu ayrışma o kadar ileri seviye ki siyahiler kendi aralarında bölünmeye ve bölgelere ayrılmış durumda. İnsanların artık can güvenliği bile yoktu çünkü siyahi olarak bir bölgeyi ihlal edersen her an vurulabilirdin. Gerçi bunun için bölge ihlal etmeye bile gerek yok, hiçbir sebep olmadan da vurulabilirdin.
Böyle bir çevrede büyüyen çocuklar elbette kendilerini korumak için gardını almak zorunda, silahlanmak zorunda, küfür etmek zorunda...
Zorunda diyorum çünkü onlar bu şekilde öğrenmiş. Biz her ne kadar dışarıdan terbiyesiz diyelim, ne kötü çocuklar diyelim fayda etmez.
Kültür her şeydir, çevre her şeydir. Bir insanın nasıl biri olduğunu yaşadığı ortama bakarak anlayabiliriz. Neden böyle olduğunu anlamaya çalışabiliriz. Konu öğrenci olunca daha da dikkatli olmalıyız diye düşünüyorum.
Filmde de getto bölgesindeki bir okulda öğretmenlik yapmaya başlayan Erin'in öğrencileri anlayabilmek için gösterdiği çabayı görüyoruz.
Bence çok güzel bir filmdi. Her öğrencinin hayat hikayesine ayrı ayrı üzüldüm. Gerçek bir hayat hikayesi olmasıysa beni derinden etkiledi. Fırsat bulursam kitabını da okumayı düşünüyorum.
Filmin atmosferi çok güzeldi, müziklerle uyumu da merakla izlememe sebep oldu. Sadece Anne Frank'ın Hatıra Defteri kitabını okumayı düşünüyordum ondan spoi yedim diye biraz üzüldüm ama Eva'nın kitabı okurken spoi almaya çalışmasını çok tatlı buldum.
Genel olarak güzel bir filmdi tavsiye ederim.