Platon'un "Devlet" (II. Cilt, 359b-360d) adlı eserinde, Glaucon ile Sokrates, insanların adaleti yalnızca cezalandırılma korkusuyla uyguladıklarını tartışmaktadırlar. Bu korku olmadan hırsızlık, tecavüz ve cinayet gibi suçları durmaksızın işleyeceklerini iddia etmektedirler. Örneğin, yine Devlet'ten Gyges'in efsanevi atası, bir mağarada sihirli bir…devamıPlaton'un "Devlet" (II. Cilt, 359b-360d) adlı eserinde, Glaucon ile Sokrates, insanların adaleti yalnızca cezalandırılma korkusuyla uyguladıklarını tartışmaktadırlar. Bu korku olmadan hırsızlık, tecavüz ve cinayet gibi suçları durmaksızın işleyeceklerini iddia etmektedirler. Örneğin, yine Devlet'ten Gyges'in efsanevi atası, bir mağarada sihirli bir yüzük bulur. Altın yüzüğü cebine koyar ve onu taktığında görünmez olduğunu fark eder. Kısa sürede bu süper gücü kullanarak kraliyet sarayına girer, kraliçeye tecavüz eder, kralı öldürür ve onun yerine geçer. Bu mit, hem H.G. Wells'in "Görünmez Adam" eserine, hem de J.R.R. Tolkien'in "Hobbit" kitabındaki, şeytani Sauron'un bir uzantısı haline gelmeden önce, o meşhur yüzük adına önemli bir ilham kaynağı olmuştur. Ancak "Görünmez Adam"daki görünmezlik gücü sihirli bir yüzükle değil, optik ve ışık kırılması üzerine yapılan uçuk deneylerle kazanılmaktadır. Sonuç olarak Griffin'in, hem doktor Frankenstein hem de onun canavarı gibi bir karakter olduğu kanısına varırız: kendisi önemli bir bilimsel keşif yapar ve bu keşfi kendine uygular. (Bunun onu yasaların üstünde tutacağını ve neredeyse yenilmez kılacağını düşünmektedir. Ancak deney tam bir felakete dönüşür.)
Dolayısıyla ana karakterimiz Griffin kendisini, Nietzsche'nin "Ubermensch"ine, yani bir tür "Üstinsan"a dönüştürdüğüne inanmaktadır. Gizliden gizliye de olsa, kendisini muazzam bir güce sahip bir insan olarak görmektedir. Spoiler vermemek için bahsedemiyorum ancak tekrar ediyorum, büyük hata! ("Ubermensch", Friedrich Nietzsche'nin "Böyle Buyurdu Zerdüşt" adlı yapıtında yer alan bir terimdir. "Übermensch" olarak adlandırılan üst insanın anti-tezini tanımlamak için kullanılmıştır. Bu kişi yaşamaktan bıkmış, risk almayan, yalnızca huzur ve güvenliğini düşünen kişi olarak tanımlanmıştır.)
Eminim birçok kişi kitabı okurken fark etmiştir ki eser, Wells'in bir diğer romanı olan "Dr. Moreau'nun Adası" ile benzer şekilde yapılandırılmıştır: birinci gizem ortaya konur, merkezi ve detaylı bir açıklama yapılır ve son aksiyon da servis edildikten sonra hikaye noktalanır. Ancak bu eserde sonuç, Wells'in önceki romanında olduğu kadar etkileyici ve sürükleyici değil. Bununla birlikte, Platon'un anekdotu da biraz belirsizleştirilmiş ve unutulmuş, simdilerde çocuk edebiyatına uyarlanıp yaygınlaştırılmıştır. (Yetişkinler için, daha çekici bir versiyon arıyorsanız, Milo Manara'nın "Butterscotch"ı güzel bir seçenek olabilir.)
Çoğu "klasik" eser belirli miktarda bilgi birikimi ve "okuyucu ayarı" gerektirir. Bazı durumlarda kitabın yazıldığı zamandaki norm ve fikirleri kabul etmemiz bile gerekebilir. Bu durumda ise bir asırdan fazla bir süre önce yazılmış bir romanın modern bir roman gibi okunmasını beklemek tamamen mantıksız bir karardır. "Görünmez Adam" ise çoğu klasik eserden daha az okuyucu ayarı gerektirmektedir. Yazı dili net ve oldukça moderndir. Biraz perspektif değişikliği (head-hopping) vardır fakat genellikle işe yaramaktadır. Görünmez adamın mucizesini, anlatıcı olarak görünmez adamın konuşmasına izin vermeden önce diğer karakterlerin bakış açısından görürüz. Böylece, mucize kavramı, sıradan bir düzeye indirgenmektedir. (Çok az yazar harikulade olanı sıradan olan ile böylesine uyum içinde harmanlayabilir.)
H.G. Wells'in, bu eseri, bilimin inanılmaz düzeylerde işler ortaya koymaya başladığı bir dönemde yazdığını unutmayınız lütfen. Okuyucunun eserde sunulan fikirleri anlamlandırması ilk bakışta zor olabilir. Ancak bu dönem her şeyin mümkün olabilir gibi göründüğü bir dönemdir. Yazarımızın ortaya koyduğu iş, her yönden muazzam bir bilim kurgudur ve kendisi, bilim kurgunun gerçek hayatta, gerçek duygular ile nasıl hissedildiğini okuyucuya geçirmekte başarılı olmuştur.
Eserde yer alan, henüz açıklamadığım tarihi göndermeleri, metaforları, sembolleri ve diğer edebi araçları yazmak için can atıyorum. Umarım herkese bir şeyler katar ve çalışmalarınız açısından faydalı olur.
Dokuz yıldız. (Rahatsız edici yönleri olmasaydı sekiz alırdı.)