Merhaba. Biraz uzun ancak yararlı bir derleme olduğunu düşünüyorum. Keyifli okumalar. Antik Mısır Büyüleri ve spesifik olarak Ölüler Kitabı, 1899'da, tanınmış Mısırbilimci E.A. Wallis Budge tarafından çevrildiği için tarihte önemli bir yer tutmaktadır. Mısırbilimci John Romer'ın da önsözünde açıkladığı gibi;…devamıMerhaba. Biraz uzun ancak yararlı bir derleme olduğunu düşünüyorum. Keyifli okumalar.
Antik Mısır Büyüleri ve spesifik olarak Ölüler Kitabı, 1899'da, tanınmış Mısırbilimci E.A. Wallis Budge tarafından çevrildiği için tarihte önemli bir yer tutmaktadır. Mısırbilimci John Romer'ın da önsözünde açıkladığı gibi; mütevazi öncülleri ile büyük ölçüde kendi kendini eğitmiş olan Budge, bu işi önceki nesil Mısırbilimcilerden devralmıştır. Budge'ın çalışmaları daha sonraki yıllarda birçok modern Mısırbilimci tarafından "centilmen amatör" olarak tanımlanmış ve "profesyonellik ve bilimsel titizlik eksikliği" gerekçesiyle kınanmış olsa da, bu çalışma Penguin Books tarafından Penguin Classics serisinin bir parçası olarak seçilmiştir. Ancak neden bu çeviri tercih edilmiş?
Belki de Romer, Budge'ın İncil'den etkilenilmiş kadansları kullanmasının, modern ingilizce bilen okuyuculara eski Mısır insanlarının bu metnin tamamını oluşturan büyüleri veya bölümleri okumasının ne kadar kutsal bir eylem oluduğunu aktarmaya çalıştığını öne sürmek istemiştir. Romer'ın da bahsettiği gibi, bu özel çeviri Batı kültüründe muhteşem bir yankı uyandırmış ve James Joyce'un deneysel romanı "Finnegans Wake"den (1939) Philip Glass'ın operasına kadar çoğu eseri etkisi altına almıştır.
Ölüler Kitabı'nın bu baskısı yalnızca Romer'ın önsözünü değil, Budge'ın konuyu tanıtımı bakımından orijinal yaklaşımını da içermektedir. Bu durum gerçekten inanılmaz çünkü Budge, firavunlar dönemi Mısır'ı hakkında çok şey biliyordu ve Mısırbilimciler arasında uyandırdığı tüm bu olumsuz etkilere rağmen kendisi, modern okuyucuların eski Mısır dininin karmaşıklığını anlamalarına yardımcı olmakta oldukça başarılı bir akademisyendir.
Örneğin başlangıçta Mısırlıların ruh kavramının, çoğu okuyucunun alıştığından çok daha karmaşık bir bağlama sahip olduğunu anlamak önemlidir. Aristoteles için "ruh" (Yunancası: ψυχή/psyche), bir canlıya yaşam, farkındalık ve yine yaşamaya devam etme motivasyonu veren varlıktır; Hristiyanlığın çoğu mezhebinde ise bedeni ölümle terk eden ancak dirilen bir bedenle de yeniden bir araya gelen o ölümsüz, manevi kısımdır. Peki firavunlar dönemi için bir Mısırlının ruhu ne anlam ifade ediyordu? Bu konu biraz karmaşık fakat tane tane açıklayacağım.
Eski Mısırlılar için bir insan dokuz parçadan oluşurdu:
Ka, fiziksel beden
Ba, kalp-ruh
Khaibit, gölge
Khu, manevi ruh
Sahu, manevi beden
ve Sekhem, bir insanı canlandıran güç veya hayati güç.
Umarım kulağa kafa karıştırıcı gelmiyordur çünkü bu terimler Ölüler Kitabı'nda sıklıkla kullandığından, asıl açıklamalarıma doğru ilerlemeden önce tüm bu terimleri öğrenmek, kitabın nüanslarını ve açıklamalarımı anlamaya yardımcı olabilir.
Budge, okuyucuları anlam konusunda zorlanmasın diye Ölüler Kitabı'nın her bölümü için bir précis (bölüm özeti) yazmıştır. Bu bölüm özetleri okuyucuya, Mısırbilimcinin metinle ilgili kendi izlenimleri hakkında fikir vermektedir. Örneğin 125. Bölümdeki, "Bu Bölüm Ölüler Kitabı'ndaki en ilginç ve dikkat çekici bölümlerden biridir ve XVII. Mısır Hanedanı halklarının yüce ahlaki ve manevi anlayışlarını açıkça göstermektedir," açıklaması gibi. (s. CCIII) Hakikaten bu bölüm, günümüz okuyucuları için en bilgilendirici olanıdır çünkü Mısırbilimcilerin "Olumsuz İtiraf" dedikleri, yakın zamanda ölen kişinin yeraltı dünyasına vardığında 42 tane tanrıyı birden 38 günahtan hiçbirini işlemediğine inandırmaya çalıştığı bilgisini okuyucularına aktarmaktadır. Günümüz dünyası insanları, tanrıları, bu günahlardan birini öne sürüp, örneğin, "tapınaktaki eşyaları çalmadığı"na kolayca ikna edebilir (s. CCIV-CCV). Ancak konu, "zina yapmadığı"nı tasdik etmek olduğunda (s. CCIV), bu güvenceyi sağlamanın kolay olduğunu öne sürmek çoğunluk için yanlıştır.
Tüm bu tanıtım ve "önsöz"den sonra nihayet kitaba geçebiliriz.
Budge'ın yukarıda bahsettiğim İncil-vari diksiyonu, insanların, dünyanın dört bir yanındaki dinlere ait kutsal metinlerdeki, misal Bölüm 17'de (Ani Papirüsü) şahin başlı tanrı Horus'un, "Kötülüğü işleyene kötülük, doğruluk ve gerçeği takip edene doğruluk ve hakikat bahşeder," (s. 104-05) açıklamasında da görüldüğü üzere, Tanrı ya da Tanrılar'ın, genellikle adaletsiz bir dünyaya ilahi adalet sağlayacağına dair benzer inançları olduğunu göstermektedir.
Ölüler Kitabı'ndaki büyüler veya bölümler, yakın zamanda ölen kişinin öbür dünyanın zorluklarını başarılı bir şekilde müzakere etmesine yardımcı olmak amacına sahiptir. Eski Mısırlılar bu kitabı "Gündüzün Ortaya Çıkış Kitabı" (Ra nu pert em hru) olarak adlandırmıştır. Bölüm 64 (Gündüzün Ortaya Çıkış Bölümü), güneş tanrısı Ra'ya ibadet edenin öbür dünyadaki umutları konusundan bahseden bir metin içerir:
"Benim için hoş yollar inşa edin ki, yeryüzünden göksel bölgelerdeki yaşam için yola çıkacağım zaman yollarınız benim için yeterince geniş olsun.
Ey bilinmeyen ruh,
Işığını üzerime gönder,
Çünkü ben içeriye girmek üzere olanlardanım, ve ilahi nutuk Tuat'ta bile (yeraltı dünyasında) kulaklarımdadır." (s. 212)
Eski Ahit'i okuyan biri, bunun gibi pasajlarda, Kral Davut'un Mezmurlarda Tanrı'ya hitap etme biçimleriyle paralellikler görebilir. Bölüm 151'deki, "Büyük tanrı seni mutluluk yoluna yönlendirir ve sana mezmur yemekler verilir;
Senin için tüm düşmanlarını devirir ve onları senin maiyetine yerleştirir," (s. 507) metnini görünce, spesifik olarak Mezmur 23'ü düşünmeden edemedim:
"Beni durgun sulara yönlendirir. (...) O'nun uğruna beni doğruluğa yönlendirir.
Düşmanlarımın huzurunda benim için bir masa hazırlanır. (...) Kadehim devrilip gider."
Hristiyan ilahiyatçılar, "İsa'nın Kayıp Yılları" olarak adlandırılan, kayıp çocuk İsa'nın tapınakta bulunması (yaklaşık 12 yaşında) ile İsa'nın görevinin başlangıcı (yaklaşık 30 yaşında) arasındaki zaman hakkında spekülasyon yapmayı severler. Nasıralı İsa "kayıp yıllar" boyunca Mısır'a seyahat etmiş olabilir mi? İsa genç bir adam olarak İskenderiye Kütüphanesini ziyaret edip orada Ölüler Kitabı'nı okumuş olabilir mi? Düşünmesi ilginç bir konu.
Elbette firavunların Mısır dini ile günümüz dünyasının dinleri arasında büyük farklılıklar da vardır. Ölüler Kitabı'nda, 133. Bölümde (Nu'nun Papirüsünde), güneş tanrısı Ra'ya yapılan bu yakarış gibi birçok yakarış bulunmaktadır:
"Göklerde yaşayan tanrılar Osiris Nu'yu gördüklerinde,
O'na övgüler yağdırıyorlar, tıpkı Ra'ya yakıştırılanlar gibi.
Osiris Nu... ilahi bir prenstir." (s. 401).
Bu arada Nu, katip Hunefer'dir ve "Nu'nun Papirüsü" ölümünden sonra ailesi tarafından onun adına okunacak olan Ölüler Kitabı'nın kişisel bir kopyasıdır (Tıpkı "Ani'nin Papirüsleri" gibi). Nu'nun ve Ani'nin papirüsleri, Ölüler Kitabı'nın en eksiksiz parşömenleri arasındadır ve bu nedenle günümüz bilim dünyası için en yararlı olanlarıdır. Bilinenin aksine, ne Ani ne de Nu "ilahi" bir firavun değillerdir.
Peki "ilahi" Ra'ya sunulan aynı tür övgüleri hak eden biri olarak "Osiris Nu"ya yapılan bu atıfların anlamı nedir? Osiris'in ölülerin dünyasına krallık eden, ölmüş ve tekrar dirilmiş bir tanrı olduğunu hatırlayın. Peki, bu durumda Nu mu yoksa Ani mi Osiris oluyor? Sıradan bir insan ilahi olabilir mi? Yahudilikte, Hristiyanlıkta veya İslam'da bu tür fikirler küfür niteliğindedir. Belki de firavunluk dönemi Mısırında bağlam bakımından eşitlerdi.
Bu nedenle Mısır'ın öteki dünyasının sevinçleri, örneğin güneş tanrısı Ra'nın arabasıyla gökyüzünde dolaşması, zenginler için ayrılmış bir tür sevinç biçimi gibi görünüyor. Eğer Nu veya Ani gibi bir katipseniz; özellikle zengin, iyi bağlantıları olan, iyi bir eğitimi ve kraliyet eviyle bağları olan biri, Ölüler Kitabı'nın kendinize ait kopyasını oluşturabilir ve ailenizin tüm bu metinleri okumasını sağlayabilirsiniz. Ancak Delta papirüsü bataklıklarında yaşayan "cahil halktan" biriyseniz, şansınız yok denecek kadar az gibi.
Özetle: Eski Mısır dinini, toplumunu ve kültürünü anlamak ve yeniden yaşamak isteyen herkes, bu iki kitabı en az ikişer kez eline almış olmalıdır.