Açıkçası okurken beynim yandı, bazı sayfaları tekrar tekrar okuyup durdum, anlam vermeye çalıştım, üzerine incelemeler okudum / dinledim buna rağmen birşeyler havada kaldı. Her yönden bilgi akışının sağlandığı bir eser, aklın sınırlarını zorluyor, anlamakta güçlük çektiğim fazlasıyla yer oldu. Belki…devamıAçıkçası okurken beynim yandı, bazı sayfaları tekrar tekrar okuyup durdum, anlam vermeye çalıştım, üzerine incelemeler okudum / dinledim buna rağmen birşeyler havada kaldı. Her yönden bilgi akışının sağlandığı bir eser, aklın sınırlarını zorluyor, anlamakta güçlük çektiğim fazlasıyla yer oldu. Belki de Oğuzum Atayım'ı okumaya daha kısa bir eserinden başlamam gerekti -bu kitabın hakkını biraz daha vermek adına.- Yanlış hatırlamıyorsam Türkiye'deki ilk post-modern romanlardan.
Kitap kurmaca bir gerçeklikle yazılmış ve Hikmetin düşünce dünyası fazlası ile karanlık. Albay ve Nurhayat Hanım, Hikmet'in düşünce dünyasında oluşturduğu birer karakter olarak gösteriliyor, - kitabın başında kesinlikle böyle bir düşüncem yoktu, lakin Hikmet'in düşünceleri kitabın sonuna doğru beni bu düşünceye itti.-
Hikmet sürekli olarak oyunlar yazmak isteyen bir karakter, 'tehlikli oyunlar' oynamak istiyor. Sürekli düşünüyor, sürekli bir şeyler yazmak istiyor, bu konuda kendimi fazlasıyla Hikmet ile bağdaştırdım -belki de bu yüzden bittiği vakit bir süre boş duvarla bakışmış olabilirim-, yaşamı bir oyun gibi düşünüyor, her şeyi bir oyuna çeviriyor; kurduğu tüm ilişkiler oyun başlığı altında yaşanıyor,
Hikmet'in içindeki farklı düşüncelere Hikmet l Hikmet ll şeklinde isimlendirilme verilmiş, burada benim anladığım kadarıyla Hikmet kendi içerisinde bir çok benlik barındırıyor, sürekli olarak kendi ile çatışma halinde. -Benim gibi-
İleride tekrar okur muyum, ayıpsınız tabi ki okurum - ilk okumam da halden hale girişimi bi ben, bi Allah ha bi de evdekiler biliyor buna rağmen ilerleyen zamanlarda anlama kapasitemi biraz daha geliştirdikçe, tarih siyaset vb. Konularda biraz daha bilgi sahibi olduktan sonra mutlaka defalarca kez okuyacağım bir eser olacaktır, beni bir çok şeyi farklı açıdan düşünmeye sevk etti.-
Kısa ve öz bir biçimde;
Aklı yordu lakin -fazlasıyla- değdi.
•Alıntılar;
'Söyle de içine hicran olmasın, hicran oldu anne.(25.syf)'
'İnsanlara kaptırma kendini, durmadan koşuşma, onlara uyma, insan bir makinedir, bir yerde bozulur, yavaş kullan aklını, şimdi biraz dinlen.(36.syf)'
'Çalısamıyordu. Kendisini çalışma masasına zincirle bağladığı halde çalışamıyordu.' - ders çalışırken biz öğrencilerin son durumu-
'Biz burada gerçek, hayal ve anılarla birlikte gayet sıkışık bir vaziyette bulunuyoruz.'(45.syf)
'Bu arada, anılarımla da oynamama izin verir misiniz albayım? Oyunlar yazmayacak mıydık albayım? Aklıma takılan anılardan kurtulmama yardım etmeyecek miydiniz?'(45.syf)
'Bazı sözler vardır, oğlum Hidayet, insan onlarsız edemez. Ölü noktaya gelmiş olan bir oyun, onlarla birden canlanır; akıcı, sürükleyici bir duruma gelir.'(64.syf)
"Dur Hikmet, dinle bak, 'dinlemem albayım, sonra beni dinlerler diye çok dinlendim. Şimdi sıra bende. Buraya konuşmak için geldim.''(86.syf)
'Ve beni deliğimden sen çıkarmıştın. Ve sonra bütün hayallerimi yıktın.'(91.syf)
'Kapıcı! Kötü hayalleri içeri bırakma. Biz burda çok sıkışık durumdayız.'(92.syf)
'Eski yaralar, albayım.'(100.syf)
''Benim içimdeki çocuk büyümedi. Yıllardır taşıyorum içimdeki çocuğu; yaşayamadıği için büyüyemedi hiç.''(114.syf)
'Hiçbir şeyin önemi yok, geriye biraz izmarit kaldıktan sonra.'(160.syf)
“Bu yaşantının sonu kötü bitecek albayım. Bizim gibilerin hayatında güzellikler, kısa süren aydınlıklardır. Bizim gibiler başkalarının yaşantılarına kısa süre için girerler. Uşak rolünde sahneye çıkarlar. Kötü bir yaşantı, fakat iyi bir oyun.”(158.syf)
'Bir sonuca varmadan dağılan binlerce konuşmanın acısı çöktü içine. Ölü doğduğu için, kimsenin içine işlemediği için hemen unutulan binlerce sözün ağırlığını duydu. Bilge beni ne yapsın? Ben kendimi ne yapacağımı bilmiyorum ki.'(160.syf)
'İnsan kendini anlatmaktan bıkıyormuş.'(58.syf)
'Fakat benim de sevmeye hakkım yok mu albayım? Yok. Peki albayım. Bende susarım o zaman. Gecekondumda oturur, anlaşılmayı beklerim. Fakat albayım, adresimi bilmeden beni nasıl bulup anlayacaklar?'(259.syf)
'Ben ölmek istiyorum sayın albayım, ölmek. Bir yandan da göz ucuyla ölümünün nasıl karşılanacağını seyretmek istiyorum. Tehlikeli oyunlar oynamak istiyor insan; bir yandan da kılına zarar gelsin istemiyor. Küçük oyunlar istemiyorum albayım.'(259.syf)
'İnsan annesinin öldüğü geceler de üşüyormuş.'
“Beni anlamadılar, Sermet Albayım, beni anlamadılar.”(76.syf)
‘Zaten kaç kişi kaldık şurada: Bakın insanlık da öldü.’
Daha yazacak çok alıntı var da, cizdigim her şeyi yazsam kitabı komple geçirmem gerekir. Neyse hepinize iyi aksamlaaarrr