Deniz Bayramoğlu'nun Doğan Cüceloğlu'yla hayatın anlamı ve anlamlı bir hayat bağlamında insan yaşamının pek çok boyutu üzerine yaptığı söyleşi. Gençlere, ebeveynlere, öğretmenlere, öğrencilere ve "ya ne olacak bu ülkenin hali?" diye dertlenen tüm yurdum insanına Doğan Hoca'nın kendine has felsefesiyle…devamıDeniz Bayramoğlu'nun Doğan Cüceloğlu'yla hayatın anlamı ve anlamlı bir hayat bağlamında insan yaşamının pek çok boyutu üzerine yaptığı söyleşi. Gençlere, ebeveynlere, öğretmenlere, öğrencilere ve "ya ne olacak bu ülkenin hali?" diye dertlenen tüm yurdum insanına Doğan Hoca'nın kendine has felsefesiyle sunduğu tavsiyeleri içeriyor. Tabii kitabı "Doğan Cüceloğlu'ndan tavsiyeler" diyerek sınırlandırmamak lazım. Kitap, yaşamımızın pek çok katmanına Doğan Hoca'nın kendi hayat tecrübesinden yola çıkarak baktığı pencereden şöyle bir kafamızı uzatıp bakma fırsatı sunuyor bize de.
Kişisel gelişim kitapları yer yer sıkıcı olabiliyor. Bu noktada kitabın söyleşi türünde olması bunaltıcı didaktikliği alıp götürmüş. Sıkıcılığın aksine sohbet öyle keyifli ki Deniz Bayramoğlu ve Doğan Hoca'nın yanında olmak, sohbete katılmak istiyor insan.
Kimi zaman okurken çayımla kahvemle sakin bir kütüphanede sohbetlerini sessizce dinliyormuşum hissine bile kapıldım. Söyleşi türündeki ilk deneyimim keyifli oldu anlayacağınız.
Keyifli bir okuma deneyimi yaşadım ancak kitap, kapağında vaadettiği gibi kendimi keşfetmem, zorluklarla başa çıkmam ya da güçlü bir yaşama sahip olmam için bana rehberlik edecek düzeyde gelmedi. Yukarıda da bahsettiğim gibi çok değerli önerilere sahip fakat beni baştan sona değiştirecek, kalbimi on ikiden vurup hayatın zorluklarına göğüs germemi sağlayacak kadar iddialı bir yönü yok. Tabii hiçbir kişisel gelişim kitabından bir insanı anında değiştirmesini bekleyemeyiz. Sürece katkı sunmasını beklemek daha yerinde bir düşünce olacaktır. Bence "Var mısın?" benim gelişim sürecime de büyük katkılar sağlayacak nitelikte değildi. Bu yorumumla kitabın kalitesiz ya da faydasız olduğu sonucuna ulaşılmasın. Sadece kitabın aştığıma inandığım noktalar üzerinde yoğunlaşmış olması beni etkilemede zayıf kaldı. Bunun yanı sıra tabii ki öğretmenlere verilen önerilerden ve uygulamalardan bir kısmını kullanmak üzere kenara not ettim. Kendi özünün farkına varma hususunda Doğan Hoca'nın sunduğu bakış üzerine düşündüm ve kendimde tamamlamaya çalıştığım yönlerimi bir de bu çerçevede değerlendirdim. Kitabı iddia ettiği kadar doyurucu bulamasam da tümüyle verim alamadım diyemem yani.
Kişisel gelişimin ve bireyin biricikliğinin ön plana çıktığı bu çağda sürekli potansiyelimizi ortaya çıkartmaya hatta potansiyelimizi aşmaya yönelik çalışmalar yapıp duruyoruz. Çıktığımız her basamakta duygusal olarak doygunluğa ulaşmayı beklerken her seferinde daha büyük bir tatminsizlik hissediyoruz içimizde. Bir yanda kişisel gelişirken ne yaparsak yapalım yeterli olmayan ilerleyişimiz diğer yanda toplumun süratle yozlaşma yokuşunda yuvarlanıyor oluşu bizi dibi görünmeyen bunalımlara sürüklüyor. Geceler boyu ülkenin gidişatını, bu gidişatın hayır olup olmayacağını yahut hayırlı olması için neler yapılabileceğini düşünürken Doğan Hoca bize reçeteyi veriyor kitapta: "Biz"in içinde "ben" olabilmek.
"Bireysel çıkarlarının sınırları içinde kaldığı sürece insan, hayatında anlam bulamaz. Anlam bulabilmesi için 'biz'i keşfetmesi lazım. 'Biz'i keşfeden ve kendi potansiyelini geliştirmeye niyet eden insan ise çıktığı yolculuktan hiçbir zaman pişman olmaz."
Bencilleşmeden biricikliğimizin farkına varıp kendimizi yetiştirirken toplumu da besleyip büyütmeye çalışmak; toplumdan soyutlanmadan kişisel alanımızı çizebilmeyi öğrenmek; kültürümüzle, bulunduğumuz coğrafyayla barışmak, yaşanabilir ve tatmin edici bir hayatın anahtarları gibi gözüküyor. Barışık olmak kabullenmek değil tabii. Düzeltilmesi gereken yerleri çiçeklerle bezenmiş bir bahçeden yabani bitkileri ayıklarcasına temizleyip el birliğiyle tekrar güzelleştirebiliriz. Mis kokulu bir çiçek bahçesi hayali, hayata pembe gözlüklerle bakıyormuşuz gibi görünebilir. Sorunlar düzelmeyebilir, yeni sorunlar da ortaya çıkabilir. Her şeye rağmen bu uğurda çalışmak anlamlı ve tatmin edici bir hayat sunmaz mı bize? Ben de Doğan Hoca gibi böyle olduğuna inanıyorum.
İnsanımızın, kültürümüzün sadece kötü yönlerine odaklanmanın, iyi yönlerini güzelliklerini görmezden gelmenin kendimize yabancılaşmamıza da sebep olduğunu söylüyor Doğan Hoca. Belki de bundandır kendimize yıldızlar kadar uzak oluşumuz. Değerlerimizi yaşattığımız, düzeltilmesi gereken noktaları törpülediğimiz ve "biz"in içinde "ben" olmayı öğrendiğimiz takdirde özümüzü tanımaya başlayacağız. Büyüyüp gelişeceğiz ve bizimle birlikte ülkemiz de toplumumuz da büyüyüp gelişecek.
Doğan Hoca uzun bir süre Amerika'da yaşayıp farklı kültürlerle tanıştıktan sonra Türkiye'ye döndüğünde kültürümüze, insanımıza hem içeriden hem de dışarıdan bir bakışla bakmış. Kitabın her satırında bu olgunluğun izlerini görmek mümkün. Doğan Hoca'nın bu gözlemleri kitabı zenginleştirmiş ve derinleştirmiş fikrimce. Okurken bol bol düşündüm, keyif aldım ve motive oldum.
Gençseniz, yaşlıysanız, öğretmen yahut öğrenciyseniz, "ya ne olacak bu ülkenin hali?" diye dertlenen yurdum insanıysanız bu kitaba mutlaka bir şans vermenizi öneririm.
Allah'ın izniyle umut dolu, güzel yarınlarda görüşmek üzere...