Bu kitap Halide Edib'in okuduğum ikinci kitabıydı. Kalemi, dili o kadar hoş bir yazar ki eminim diğer kitapları da insanı tuttuğu gibi kelimelerinin arasına katıp bir akışta sürüklemekte aynı derecede mahirdir. Klasik polisiyelerden farklı olarak bu hikâyede sondan başa, ters…devamıBu kitap Halide Edib'in okuduğum ikinci kitabıydı. Kalemi, dili o kadar hoş bir yazar ki eminim diğer kitapları da insanı tuttuğu gibi kelimelerinin arasına katıp bir akışta sürüklemekte aynı derecede mahirdir.
Klasik polisiyelerden farklı olarak bu hikâyede sondan başa, ters bir anlatımla karşılaşıyoruz. Katil ve olayı en baştan öğrenip sebeplereyse sayfalar ilerledikçe adım adım ulaşmak güzeldi. Bu açıdan biraz Kırmızı Pazartesi kitabını anımsatıyordu.
Katili bilmemize rağmen kitap neden sorusu etrafında sürüklemeyi iyi başarmış, akıcı bir kitaptı. Zaten kısacık, 2 saatte bitebilecek bir kitap. Katilin geçmişi araştırılana kadar sebebe dair merak uyandırabiliyordu hikâye ve sonrasında katilin anılarını dinlerken sanki tekrar yaşarcasına bir anlatımla da kuvvetli empati kurdurabiliyordu yazar.
Kurgusunu gayet sağlam buldum. Hikâyenin üzerine inşa edildiği çatışmalar güzel işlenmiş. Sınıf farklılıkları, köylü-kentli, doğu-batı, masum-suçlu, iyi-kötü çatışmaları karakterlere akıllıca yerleştirilmişti.
Kitabın bu çatışmalar arasından masumiyet olgusu etrafında dolanmamızı sağlayarak adalet kavramını sorgulatan bir noktası da vardı, bu durumda en adaletli bakış açısı nediri düşündürüyordu insana.
Hikâyenin ruha dokunan bir yanı da mevcuttu. Halide Edib duygulara ve ruha güzel değinebilen bir yazar zaten ve ruh çözümlemelerini gayet etkileyici buldum. Karakterlerinden taşan bir yalnızlığı bu çözümlemeler sayesinde nakış nakış işlemiş yazar ve böylece bu ruh hâlleri okuyana da işleyebiliyordu.
Kitapta ağır basan bir sevgi, şevkat, sahiplenme ve koruma içgüdüsü de görmekteydik. Hem de öyle bir sevgi ki insan ve hayvan canını bir tutabilen, bir hayvanı bir insanmış, bir dost, bir kardeşmiş gibi görebilen bir merhamet dökülüyordu satırlardan. Bu hassasiyet hoşuma gitmişti :')
Kitabın birtakım toplumsal eleştirileri de iyi işlenmişti. Mesela yazar, Mükerrem üzerinden kadınların hor görülmesine değinmiş ve Akkız'la da tüm kadınların intikamını almış gibiydi. Bir başka eleştiri olarak da Sacide karakteri de mevcuttu (ki adeta anlatılmaz yaşanır, okunur, izahı zor bir karakterdi 😅) ve Rıfkı sağ olsun söylenecek her sözü Sacide'ye pat pat söyleyerek içimizi rahatlatıyordu, canımızsın Rıfkı ağzına sağlık 😂
Sonuç olarak yazar sanki, bir suçlu illa cezalandırılmalı mı, yoksa ıslah edilmeli, tedavi edilmeli, topluma geri kazandırılmaya çabalanmalı mı diye düşündürmek istemiş gibiydi. Düşünelim bakalım...
8/10
⭐⭐⭐⭐⭐⭐⭐⭐☆☆
------------------------------------------------------------------------
📌Sf. 35
"Ve bu haşin, sevimsiz çocuk pekâlâ parayla alınan takayyüt veyahut acımak ile hakiki sevmenin farkını sezecek kadar hem zeki hem de hassastı."
.
.
•Takayyüt: Bağlanma, üstüne düşme, özen gösterme.
📌Sf. 37
"Belki de doğru. Belki de insanlar birbirlerine kanla, sınıfla değil inandıkları şeyde iştirakle bağlanıyorlar."
.
.
•İştirak: Paydaşlık, ortaklık.
📌Sf. 38
"Delilerin deli olmayanlara benzemesi çok korkunç bir şeydir. Delileri tetkik eden ister doktor, ister başka bir adam olsun, mutlak içinden adeta kendi aklından şüphe etmeye başlar. O kadar deliyle ilk temas -şayet buhran içinde değilse- insana onun da herkese benzediğine, belki her adamın içinde saklı bir delilik olduğuna hükmettirir."
.
.
•Tetkik etmek: İncelemek, araştırmak.
📌Sf. 65
"Anlamak affetmektir."
"...isterseniz ceza verin fakat anlayın."