Kaderin biz istesek de istemesek de üzerimizde oynadığı oyunlar var. Kaderci bir görüşe teslim olmak istemem fakat olanlara karşın bazen boyun eğmekten başkasını yapamıyoruz. Bir insan teki değil, milyarlarca kitleyi en yakından ilgilendiren bir durum bu. Bir bataklık var, kimisi…devamıKaderin biz istesek de istemesek de üzerimizde oynadığı oyunlar var. Kaderci bir görüşe teslim olmak istemem fakat olanlara karşın bazen boyun eğmekten başkasını yapamıyoruz. Bir insan teki değil, milyarlarca kitleyi en yakından ilgilendiren bir durum bu. Bir bataklık var, kimisi kolayca atlayıp geçiyor, kimisi bata çıka ilerliyor, kimisi derinliklere gömülüp kayboluyor. Ve dünya dönmeye devam ediyor öylece. Geride kalanlara bazen cehennem bazense cennet oluveriyor dünya.
Fugui, gençliğinin bir kısmını kumarla geçirmiş; o yıllarda karısına kötü davranan, hepimizin görsek suratına tükürmek isteyeceği bir cahil adamdı. Tam manasıyla hayatını çar çur edip, yan gelip yatıyordu. Cehalet onu sarmıştı ya.. farkında bile değildi bir çöküşün içinde olduğunun; ailesini de yanında sürüklediğinin... Ne zaman bunun ayırdına vardı? İş işten geçince... Tam da burada: Yazar Yu Hua, adeta hiç durmadan, seri ve akıcı cümlelerle insanın yıkılmış dünyasının yeniden canlanabileceğini haykırıyor.
Kitabı okuyorken sanki sürekli konuşan ve hiç susmayan birini dinliyor gibiydim. Ha bire yaşam boyunca çektiği acıları, bunların sonuçlarını ve hızlıca kendisini toparlayışını anlatıyordu bir ihtiyar. Kendi içinde bir döngüye kapılmış anlatısı mevcuttu "Yaşamak" ın. Kısa ama huzur verici anlar, kaybedilenler, dökülen göz yaşları ve elbette yaşamaya devam etmek... İnsan nasıl bir yaşam sürüyorsa dünyası öyle anlam buluyor... İlkin yürek burkucu sayılabilecek olaylar, okuyucunun gönlünde hüzünle ağırlaşıyor fakat sonra yazarın üslubundan olacak acılara karşın daha basit tepkiler vermeye başlıyoruz. Burada edebiyatın da oyununu görüyorum; "Yaşamak" böyle bir kitap işte. Peki ama nasıl yaşıyoruz?
Son olarak eserin geçtiği döneme dikkat etmek gerekiyor. Yer yer Çan Kay Şek ve Mao Zedong gibi siyaset adamlarının isimlerine rastlıyoruz. Fugui'nin askerde yaşadıklarını anlattığı bölümü pek bir gerçekçi buldum. Zırvalamadan, basit ama etkileyici bir anlatım sunulmuş. Çin'i Kızıl (komünizm) bürümesi ile birlikte yaşamın değişmesi, komünlerin kuruluşu, fakirliğin büyümesi, insanların nelere muhtaç kaldığı da kitapta bir güzel geçiyor. Özellikle Çin'de Mao Zedong tarafından başlatılmış Kültür Devrimi'nin (1966-76) acımasız yansımalarını da kaleme almış Yua Hua. Devrim ruhunu yeniden canlandırmak adına birçok insan katledilmiş, ölesiye dövülmüş. Kısacası böyle bir içeriğe sahip roman ülkesinde çıktığı sene yasaklanır mı? Çin'de iseniz: Evet!.
Her ne kadar ilk yıllarında, Çin'de yasaklansa da diğer ülkelerde büyük ilgi görüyor ve yanlış değilsem 1990 larda filme uyarlanıyor ve Cannes Film Festivalinde ödülü kapıyor. Yazıma son vermeden önce Jaguar yayınlarından ve çevirmenden söz etmezsem kendimi kötü hissederim. Çince zor bir dildir diye biliyorum ve bunu başarılı şekilde Türkçe'ye çevirmek bir hayli zor olmalı. Bu sebeple Bahar Kılıç hanımefendiye teşekkür etmek düşer bizlere. Ve bu kitabı bizlerle buluşturduğu için son dönemlerde ilgimi kazanmış Jaguar Yayınlarına da minnettarım.
Sevgiyle kalın 💚