Spoiler içeriyor
Geleneksel uzun 40k gönderisinde bugün; yiğidim, aslanım, İmparator’umun direk olarak bulunduğu galiba en detaylı kitap ve imparatorun unvanı olan “İnsanların Efendisi” var. Yıllardır aklımda olan fakat biraz daha içli dışlı olup sonra okuma kararı aldığım MoM sis ve mit perdeleri…devamıGeleneksel uzun 40k gönderisinde bugün; yiğidim, aslanım, İmparator’umun direk olarak bulunduğu galiba en detaylı kitap ve imparatorun unvanı olan “İnsanların Efendisi” var.
Yıllardır aklımda olan fakat biraz daha içli dışlı olup sonra okuma kararı aldığım MoM sis ve mit perdeleri arasında kaybolan impratora mikrofon uzatıyor.
Lore’da en az bilinen ve çok söylentisi olan imparatorun geçmişine, sadık ve meşhur muhafız (custodes) Ra Endymion’un gözünden bakışlar atarken buluyoruz kendimizi.
Ra kendini neolitik bir köyde (mihailgazi-sakarya nehri civarı) bir çocukla bulur, efendisini tanır. Efendisi kendisine bir şeyler göstermektedir. Ancak neden binlerce yıl öncesinden başlamıştır. “Zabitle Kumandan ile Hasbihal” tadında imparator ile gördüklerini yorumlarlar. Aslında imparator, gerektiğinde ve uygun olduğunda birşeyleri açıklamak, öğretmek taraftarıdır. Cehalet ile mücadele etmektir asıl niyeti.
İmparator Muazzam Seferi, (Great crusade) İttihat Savaşları(Unification Wars) ve bilimum savaşı tek bir sebep için çıkarmış adeta evreni ateşe vermiştir. İnsanlığı Örtülüyol’a kavuşturmak, göç ettirmek. Örtülüyol milyonlarca yıl önce galakside hüküm süren Kadimler(haklarında çok az şey biliyoruz) tarafından yapılan bir beşeri gerçeklik düzlemidir. Onlardan Eldar’a(uzay elfleri) miras kalır. Daha önce bahsettiğimiz iblis ve warp tehlikelerinden muaftır. İmparator’un ulvi güçleri bakımından kendisine en benzer oğlu Magnus bazı arkadaşlar gibi “ kandırılarak” Taht odasından İmparator’un Mechanicum ile bağlandığı insan eli ile yapılan örtülüyolun bariyerini kırar ve aslında evrenin en acı olayı yaşanır. Warp iblisleri ve bid’at ehilleri, kırılan bariyerden örtülüyola geçebilmektedirler. İnsanlığın en büyük kumarı kaybedilmek üzeredir. İmperium’un sahaya sürebileceği en sofistike birlikler olan Custodes, Sessiz Hemşire(bacılar) ve Mechanicus örtülüyolda it köpekle savaşa tutuşur. Dışarıda ortalık zaten 56dır, bidat her yanı sarmış, imparatorluk ordusunun kıpırdayacak yeri yoktur. Custodes ve Bacılar inanılmaz kaynaklar ile örtülüyolda onları yalnız bırakmıştır.Kayıplar bazen gezegenlerle ölçülmektedir.
Custodian Diocletian ve Bacıların lideri Krole yeni takviyeler getirebilmek adına Terraya döner. Yanlarında bir sakat Astartes 3 mechanicus yetkilisi, birde affedilmiş şövalye baronesi ve hanesiyle yola koyulurlar. Ra aşağıda efendisinin kendisine ara ara gösterdiklerinden anlamlar çıkarmaya çalışır. İmparator “ne için savaştığını anlaman seni daha iyi savaştırır” diyerek Ra’dan sabırlı olmasını ister.
İttihat savaşları, bütün o warpa düşmüş, çıldırmış tiranlar, insanlığın gördüğü en zorlu savaş, cesetler… İmparator başka birşey anlatmak istemektedir. Laf arasında Ra aşağıda bir iblisin attığı çığlığı imparatora dinletir. İmparator altın tahttan kalkamamaktadır, geçit ve astronomicanın çalışması gerekmektedir. Zaten bu sebepten bitkin imparator çığlığın sahibini tanıyınca iyiden iyiye yorulur. Çığlık ilk cinayet ile doğmuş olan Drachnyen isimli bir şeytana aittir. O da örtülüyol geçidinde savaşmaktadır. İmparator kumarın kaybedildiğini anlar. Artık tek amacı efendisi olduğu insanlarını oradan çıkarmaktır. Bunun için galaksinin her yanından bacılar tarafından toplanan binlerce psyker taht odasında imparatoru bir günlüğüne tahttan kaldırabilmek için kurban edilir. Direniş, kutsal Titanlar (tanrı makineler) custodesler, bacılara rağmen umutsuzdur. Ra ve Diocletian söylemeselerde çekilememe ihtimalini fark etmişlerdir. İmparator geçidi üstlerine kapatmalı, yolu terk etmeli, Terra ile imperiumu kurtarmalıdır. Efendisinin sesi “direnin” dediğinde Ra “nasıl’ını” düşünmektedir. İnsanlığın en seçkin güçleri yanındadır, yarısının yüzü bile tanınmaz haldedir. Titanları ölmüştür. Mechanicusun gözdesi mechandrite kirletilmiştir. İşte o anda iblisler geri durur.
Kör edici bir ışık, içinde altın zırhlı bir savaşçı, çağlar kadar yaşlı kılıcı ateşler içinde. İmparator, yüzyıllar sonra bir kez daha muhafızlarıyla birlikte durmaya gelmiştir.
Kılıcının ateşi etrafı sarmış, bir gayret herkes dövüşmektedir. Drachnyen ortaya çıkmış, imparatoru yaralamıştır. İmparator önce iblise sapladığı silahını çekip bir anda Ra’ya saplar. Ra zihninde efendisinin sesini duyar “Koş”.
Geri dönüldüğünde Diocletian olayların heyecanıyla “Ra nerede? Yanımdaydı. Ra nerede? Öldüğünü görmedim. “ diye bakınmaktadır. Bir umut bekleyiş geçidin kapanmasıyla son bulur. Diocletian Ra’nın bildiklerini bilmediği için tam olarak kavrayamasada herşey bitmiştir. Efendisine “şimdi ne yapmamızı istersiniz?” diye sorduğunda hiçbir Custodes’in duymadığı bir şey duyar.
“Bilmiyorum…”
İnanılmaz özetin sonrasında bir kaç konu üzerinde durmak isterim. Karakter sınırı olmasa devasa bir yazı olacak ve anlatıma yedirecektim ama heyhat. Okumayıcı ve olaydan habersiz sizlerin bir günahı yok.
Öncelikle İmparatorun Ra ile bu kadar şahsi diyaloglara girmesi seride görülmemiş bir şey. Burada değinemesemde bir sürü ibretlik olayı yorumlamışlar. Geçmişlerinden ve evrenin felsefesi üzerine konuşmuşlardı. Ra ve custodeslerin imparatorun eski düşmanlarının çocukları olmaları, imparatorun neden tanrı olmadığı, şeytanlar, insanların yönetilme ihtiyacı vb son derece önemli konulardı. Ama buraya sığmazdı.
Yan karakterlerin hemen öyle üstünden geçtim ama Mechanicus Arkhan Land ve sırtındaki robot maymunu (maymunların soyu çoktan tükenmiştir. Land rakiplerinin kendisini çekemediklerinden maymunun kuyruğunda zehirli bi pençe olmadığını iddia ettiklerini düşünür. Evet maymun kuyrukla ağaca asılıp ne yapacaktır, o kuyruk olsa olsa düşmanlarını akrep gibi sokabilsin diye vardır) Land üzerinden mechanicusun fikir ve inanç ayrılıkları kurcalanır. Barones’in hapiste geçirdiği zaman bence kitabın en iyi yazılan kısmıdır. Önce intihar etmeyi düşünür, suçu kabul etmek anlamına gelir diyerek vazgeçer. Haftalardır gelen yemeklerden ceza için aç bırakırlar diye tayın ayırır. Yıkanmamasına ve kokmasına rağmen üniformasını çıkarmaz vb. Alt tarafı yan karakter deyip geçmemişler bir ruh vermişler.
Hikayede neredeyse yaratık sınırındaki askerlerin(bacılar,astartes, custodes vb) yaratık sınırına aslında ne kadar yakın oldukları ve adeta insan imitasyonu olduklarına dokunan çok küçük kısımlar vardı.(40knın en sevdiğim yanı ince anlatımların çok büyük olması)
Sessiz bacılar antiwarp özellikler gösterir onlarla muhattap olmak çok zordur. Diocletian üstün genetiğine rağmen Kroleye bakmakta duyuları zorlanır.
Ayrılırken Krolenin öğrencisi küçük kıza gülümseyen Diocletian kızdan “gülümseyince canavara benziyorsun” cevabını alır. “Sende” cevabını verir. Görmek isteyene şu iki satırda ibretler vardır. İnsan olmak nerede bırakılır? Al buyur otur düşün.
Drachnyen konusu zaten başlı başına şoktur. Adı geçtiği andan itibaren yazar yazım tarzında farkedilmeyecek değişiklikler yaparak size bazı şeyleri yazmadan anlatır. İmparator o şeytanların tanrılarını korkutur, idrak edilmez bir düzeydedir, nasıl olurda tanrılarının bile korktuğu bir şeytan bir saniyede ölmez hatta onu yaralar. İşte o kısımda camiada inanılmaz teoriler döner. İmparatoru yaralayan kılıç bin yıllar sonra hikayeye tekrar girer öyleyse Ra’ya ne olmuştur? Bazı şeyleri öyle bir anlatmayarak yazar insana yazdığı kitap kadar senaryo yazdırır.
Daha konuşulacak çok şey var ancak toparlarsak şu ana kadar okuduğum asıl hikayeyi en çok güçlendiren, ilmek ilmek dokunmuş, 40k olmasa dahi konuları ele alış biçimi itibariyle beğeneceğim bir eserdi.
Son zamanlarda birden 40knın popülerleşmesiyle bir daha böyle şeyler okuyamamanın korkusuyla yazıya veda ediyorum.