"𝐂̧𝐮̈𝐧𝐤𝐮̈ 𝐚𝐡 𝐲𝐚𝐫𝐚𝐛𝐛𝐢𝐦, 𝐝𝐮̈𝐧 𝐲𝐚𝐥𝐧𝛊𝐳 𝐬𝐞𝐯𝐢𝐲𝐨𝐫𝐝𝐮𝐦.𝐁𝐮𝐠𝐮̈𝐧 𝐛𝐢𝐥𝐢𝐲𝐨𝐫𝐮𝐦 𝐤𝐢 𝐬𝐞𝐯𝐢𝐥𝐢𝐲𝐨𝐫𝐮𝐦..." Türk Edebiyatı diye bir defter tasavvur etsek Mehmet Rauf adına koca bir başlık atıp sayfalarca konuşabilirim. Hatta konuşmamak için kendimi zor tuttuğumu söylesem yeridir. Böylesine lirik bir dili okurken yazarlarımızın, edebiyatımızın…devamı"𝐂̧𝐮̈𝐧𝐤𝐮̈ 𝐚𝐡 𝐲𝐚𝐫𝐚𝐛𝐛𝐢𝐦, 𝐝𝐮̈𝐧 𝐲𝐚𝐥𝐧𝛊𝐳 𝐬𝐞𝐯𝐢𝐲𝐨𝐫𝐝𝐮𝐦.𝐁𝐮𝐠𝐮̈𝐧 𝐛𝐢𝐥𝐢𝐲𝐨𝐫𝐮𝐦 𝐤𝐢 𝐬𝐞𝐯𝐢𝐥𝐢𝐲𝐨𝐫𝐮𝐦..."
Türk Edebiyatı diye bir defter tasavvur etsek Mehmet Rauf adına koca bir başlık atıp sayfalarca konuşabilirim. Hatta konuşmamak için kendimi zor tuttuğumu söylesem yeridir. Böylesine lirik bir dili okurken yazarlarımızın, edebiyatımızın ne kadar da fevkalâde olduğunu düşünmeden edemedim.
Kitabımız Pervin adlı genç bir kızın, İzmir'den İstanbul'a düşlerle gelmesi ve büyükşehir yaşamının 'gerçek' yüzünü görmesiyle başlar. Pervin İstanbul'u bir kurtuluş, hayatının değişeceği nokta olarak görmektedir, bunun sebebi de şüphesiz yıllar boyu aradığı nahif aşkın emsalini bu şehirde göreceğini düşünmesidir. Maalesef ki İstanbul hayal ettiği gibi bir şehir değildir, aşıklar şehri Paris ile yakından uzaktan alakası yoktur, hâliyle hayal kırıklığına uğrar akabinde muhafazakar ,cahil olan amcasının yanında kalması da cabasıdır.
Kitabı okurken Pervin ile bu denli düşüncelerimizin uyuşmasını oldukça etkileyici bulduğumu söylemeden edemeyeceğim. Şayet yazarın adını sanını bilmesem kesinlikle bir kadının elinden çıkacağını düşündüğüm bir eserdir, genç kız kalbi. Zira psikolojik tahliller o kadar başarılı yapılmıştır ki bir ara günlüğümden bir kesit mi aldım acaba diye kendimi sorguladım. Böylesine içten bir üslubu bulabilmek, bunu karşıt cinsiyetin ağzından yazabilmek oldukça meşakkatli bir iştir doğrusu.
Sanırsam yazarımız bu kitabında, zamanın kadın-erkek ilişkisini, evlilikleri, sosyal statü farklarını eleştirmek; kendi fikrini ortaya koymak istemiştir. Tabi bunu da Pervin karakteri üzerinden yapmıştır. Behiç bey ile olan ilişkisi başta beni çok özendirmişti, çok hoşuma gitmişti bu ikili. Keza bir ara Behiç ile aramda samimi duygular geçtiğini söyleyebilirim-şaka- Ancak kitabın sonuna geldiğim zaman öyle bir yere çakıldım ki, anlatamam. Hayır Nigâr o sözleri Behiç demedi, araştırmanı öneririm.
Şaka bir yana böylesine hoş bir karakterin, sayfalar içerisinde değişimini okumak oldukça sarsıcı oldu. Gerçi yazarın Mehmet Rauf olduğunu unutmadan okusaydım sonunun güzel bitmeyeceğini kolaylıkla anlayabilirdim. Tabii bir Türk klasiğinin mutlu sonla biteceğine inanmam da ayrı bir daniska. Aslında kitabın sonu her ne kadar bazılarına alelacele yazılmış veyahut öylesine yazılmış gibi gelse de bence zamanın aşka ve evliliğe olan tutumunu oldukça iyi yansıtmış, bu sebeple kitapta beğenmediğim bir nokta olmadığını söyleyebilirim.
Yazarın 'Eylül' kitabını geçen aylarda okuyup oldukça beğenmiştim, bu kitabı onun kadar üst düzey sevmesem de okumasını oldukça hoş bulduğum bir kitaptı. Yazarın dili o kadar güçlü ve akıcı ki kendimi okurken güvenli bölgedeymişim-safe place-gibi hissediyorum. Ayrıca günlük şeklinde yazıldığından okunulması, aşırı rahat, okumanızı önerebileceğim kitaplardan biri, kitaplığınıza çekinmeden ekleyebilirsiniz. (Zira bana uygulamada değerli bulduğum profillerden birkaçı bu kitabı önerdi, onlara da tekrardan teşekkür ederim.)
Aynı zamanda kitabı sıklıkla gittiğim sahaf abiden almış olmamdan mı gerek bilmiyorum ama ayrı bir hevesle okudum. Kendisi o kadar hoş bir insandır ki, yani nasıl anlatsam bilemiyorum. Ona baktıkça benim de yaşlanıp sahaf açasım geliyor, yapılır mı yapılır bir hayal aslında. Gece düşünülecekler listesine bunu da ekleyip hemen kaçıyorum.
🌃"Evet, düşünmüyorlar ki ben yakışıklı, parlak erkek değil, yalnız beni anlayacak, hassas,ince bir kalp sahibi bir erkek istiyorum;bilmiyorlar ki benim aradığım, istediğim servet ve güzellik değil, yalnız, yalnız ruhtur."
🌃"Bizim milletin büyük bir gelecek sahibi olması için yegâne eksiğimiz toplumsal hayatımızın olmaması, kadınsızlıktan, kadınları erkeklerden uzak bulundurduğumuzdandır."