Spoiler içeriyor
Şu bunaltıcı günlerde ve gündemde bana güvenli, sımsıcak bir sığınak hissi verdi bu kitap. Sanki akşam, üstüme battaniyemi çekip bu büyülü evrene girince her şey düzelecekmiş gibi bir his vuku buldu son 400 sayfanın bir kısmını okurken. Sonra sonlara doğru,…devamıŞu bunaltıcı günlerde ve gündemde bana güvenli, sımsıcak bir sığınak hissi verdi bu kitap. Sanki akşam, üstüme battaniyemi çekip bu büyülü evrene girince her şey düzelecekmiş gibi bir his vuku buldu son 400 sayfanın bir kısmını okurken. Sonra sonlara doğru, bi' de kitaptaki karakterlerin yükü yüklendi sırtıma, orası ayrı tabii...
Hem kalınlığı hem de aylarca elimde sürünmesi sebebiyle bayağı bir haşır neşir olduk kitapla ve sanki bu kitap hakkında, serideki diğer kitaplara nazaran, kardeşimle daha fazla konuştuk. Daha doğrusu enn kritik anlarda, istisnasız bir şekilde "ayy bi şey sorcam şimdi şu şu olacak di' mi? NEYSE SUS, SÖYLEME, SÜRPRİZBOZAN OLMASIN BEN OKUMAK İSTİYORUM" diyerek, kâh tahminlerimle kâh komik bulduğum yerleri ona okuyarak ben onu sürekli darladım, o da beni eğledi daha çok ama olsun... O, bu kitapları yaklaşık 11 sene önce okuduğu için (bi' de bütün kitaplara tarih falan atmış kocaman çocuk yazısıyla 🥺) bazı yerlerde konuşurken küçükken düşündüğü ve hissettiği şeylerle şimdiki fikirlerinin nasıl değiştiğinden falan bahsetti ara ara. Özendim kardeşim yalan mı söyleyeyim? Keşke o zaman da beraber okusaydık, beraber düşseydik bu batağa keşke...
Bi' de bu kitabı okurken, özellikle Snape'in kısımlarında, filmdeki oyuncu seçimlerinin ne kadar güzel ve yerinde olduğunu fark ettim. Yani cidden Snape'in o nemrutluğunu, McGonagall'ın ketumluğunu, Hagrid'in sevecenliğini, Sirius'un serkeşliğini, Lupin'in garibanlığını (😢) vs. bu karakterlere can veren oyunculardan başka kimse bu kadar güzel yansıtamazdı bence. Oyuncuları seçen ekibi tevkif ederim o yüzden (tevkif değil, tebriktir o). Ve ne hayırsa, Snape'in yaşadığı zorbalık sahnelerine gelmeden, içimde Snape'e karşı bir -tövbe estağfurullah- yumuşama, bir merhamet, bir sevgi (?) hasıl oldu. Yani bu sene, kendimle arama biraz daha mesafe koymak zorunda kaldım anlayacağın, sevgili günlük...
Ben artık bu evreni övmekten yoruldum ama, önceki kitaplarda da gördüğümüz o çığırtkanlar, düşünsel zımbırtısı, hastanede büyücü dünyasına uyarlanmış kat ve hastalık isimleri, uydurulan büyü/ders/eşya/yiyecek-içecek isimleri, D.O.'nun toplantılarının yapıldığı ihtiyaç odası, bu kitapta biraz da olsa detaylı bir şekilde gördüğümüz S.B.D. sınavı, öğrencilerin o ruh hali, gayet güzel yansıtıldığını düşündüğüm ergenlik dönemi ve yaşanılan duygular, haksızlıklar, isyanlar, liyakatsizlikler, iktidar sevdaları, sansürler... Hermoine'nin hem eq hem iq olarak grubu sırtlayışı... Fred ve George'un, ana-babalarına imtihan olmaları ve büyü dünyasında da okumayı sevmediği için sanayiye verilebilecek çocuklar olabileceğini bize kanıtlamaları 🫶🏼 Sonunda bir kitapta adamakıllı temsil edildiğimi hissettim diyebilirim.. ne denir ki? Her şeyiyle harika... Sonlara doğru artan heyecanla da aldım elime çekirdeğimi, bir yandan çekirdek çitleyerek bir yandan gözyaşlarıma hakim olmaya çalışarak okudum. Hem ağlarım hem çitlerim anlayacağınız.
Neredeyse her karakteri seviyorum seride ama Neville'in yeri bir başka oldu benim için bu kitapta. Ben Neville'le dingin ve karlı bir günde, bir tas tarhana çorbası eşliğinde, yüreğine ağırlık yapan, söylemek isteyip de sustuğu ne varsa oturup konuşmak; Neville'in yıllarca birikip içinde çığa dönmüş yükleri, o karlar içinden yokuş aşağı bırakmasını istiyorum... anlaşıldığını hissedeceği bir sessizlik bile olur, cidden o kadar üzdü ki bu çocuk bu kitapta beni, anlatamam... o, bu katarsisi yaşadıktan sonra da Dumbledore dedem bana bir çorba kaynatsın, bu sefer de ben ona anlatayım, o bana akıl versin... onunla beraber "Ömür Dediğin" minvalinde nasihat dolu, anılara boğulduğumuz bir gün yaşayalım.
Harry, Dumbledore'un odasında, hakkındaki kehaneti öğrendikten sonra dışarıda, sesini duyduğu öğrenci kalabalığının, hayatlarına normal bir şekilde devam etmelerine duyduğu şaşkınlığı, inanmazlığı ve belki özenmeyi, onları bekleyen kara günlere bağlayacak sanırken Harry'nin: "Dünyada hâlâ yemek yemek isteyen, gülen, Sirius Black'in sonsuza dek gittiğini bilmeyen ya da buna aldırmayan insanların olması imkânsız geliyordu ona." düşüncesiyle Sirius'a bağlamasına o kadar şaşırdım, üzüldüm, birden Harry gözümde o kadar küçüldü ve bu o kadar gerçek hissettirdi ki... Hayatı boyunca hiç hissetmediği o baba sevgisini ve aidiyet duygusunu ona yaşatan bir insanı kaybeden bir çocuk için belki de olabilecek en kötü şey olmuştur zaten, daha önce hiç sahip olmadığı yuvasını kaybetmiştir. Onun bir yanı orada ölmüştür çoktan, tekrar ölümden korkmasına gerek kalmamıştır o an için. Hele bir de o değer verdiği kişinin ölümünden dolayı suçluluk duyuyorsa... Ergenlik ve tabii ki yaşanan olayların getirdiği duygularla birlikte yas sürecinde yaşanan o inkar ve öfke aşamalarının birbirine girmesi ve Sirius'un elinden kayıp bir bilinmezlikte kaybolduğunun, bir daha geri gelemeyeceğinin farkına varması... Oraları okurken babaannemin vefatında hissettiğim o duygu ve onsuz geçen ilk bayram gününün garipliği ve hissettiğim o boşluk geldi aklıma. Bir sabah vardı, sonra akşam gitti. Gidene arasan da ulaşamazsın, ölümün getirdiği o muazzam çaresizlik... Bunların üstüne bir de Sirius'un, haberleşmek için ona hediye olarak verdiği aynayı bulmasıyla "zamanında bulsaydı bunların hiçbiri yaşanmayacaktı" düşüncesinin verdiği acı, "dur lütfen şerefsiz" karikatürünün beden bulmuş hâline dönüştürdü beni kitabın sonlarına doğru.
Belki biraz abartı olabilir ama bahsedilen kehanet ve kehanetteki çocukların öldürülme olayı da aklıma Hz. Musa ve Firavunun kıssasını getirdi. O yüzden; her firavunun bir Musa'sı vardır, hayırlı cumalar.🌹 insan düşünmeden de edemiyor ama, eğer Voldemort kehanetin hepsini duysaydı biz nasıl bir hikâye okuyacaktık ve bu hikâye nasıl sonlanacaktı? Külli irade nerede bitiyor, cüz'i irade nerede başlıyor? Macbeth, Billy Bat ve bu kitapta art arda denk gelen kehanetlerle, fallarla bu konu üzerine "Allah Allah yaw" temalı derin felsefi düşüncelere garkedileyazıyorum. Ama kendi sığ sularımda güvende olduğumun bilincindeyim, çok şükür.
Ve son olarak, Seçmen Şapka'nın cânım Türkiye'me bir mesajı var 🌹:
"Ah, tehlikeleri bilin, okuyun işaretleri
Diye tarih uyarıyor bizi.
Çünkü Hogwarts'ımız tehlikede
Ölümcül dış düşmanların tehdidinde.
İşte onun için birleşmeliyiz
Yoksa içten ufalanır gideriz
Size söyledim, uyardım sizi..."