Burayı bir süre kişisel hislerim için kullanacağım. Bu yüzden isteyen oluyabilir, isteyen direkt geçebilir. Kendimi büyük bir manevi boşlukta hissediyorum ve bunu da ancak yazarak hissizleştirebiliyorum. O da ufak bir zaman için. Ne yapacağımı bilmiyorum, hiçbir şey hissedemiyorum ama garip…devamıBurayı bir süre kişisel hislerim için kullanacağım. Bu yüzden isteyen oluyabilir, isteyen direkt geçebilir.
Kendimi büyük bir manevi boşlukta hissediyorum ve bunu da ancak yazarak hissizleştirebiliyorum. O da ufak bir zaman için. Ne yapacağımı bilmiyorum, hiçbir şey hissedemiyorum ama garip bir şekilde duygusalım, hem de gereğinden fazla. Yalnızım, gereğinden fazla. Kimsem yok beni anlayan, gereğinden fazla. Kendimi Allah'a yönlendiriyorum ama bana yardım etmekten çok hala canımı yakıyor. Hak veriyorum, her düşüncenin bir bedeli, her yapılanın bir şefaati var ama eskiden üstümde hissettiğim o duyguyu çekti benden galiba. Hem de kötü bir şey yapmadım, buna rağmen. Onsuz kendimi bir hiç gibi hissediyorum. Ya da o duygu olmadan. Çok keskin dönüşlerden bu noktaya nasıl geldiğime bile hala inanamazken, "acaba beni sınamaya devam mı ediyor" dediğim her noktada o kadar çok zorluyor ki beni. O kadar çok yalnız bırakıyor ki beni. Söylediğim her cümlenin karşılığını adeta bıçak gibi kalbimin en derinine o kadar sert bir şekilde saplıyor ki, inançsızlığın inançlı olmaktan daha zor olduğunu sanırım ancak böyle gösterebilirdi bana. Geçen gün oturdum sadece mescide ve bir saat konuştum onunla. Yalvardım, yardım etsin diye yalvardım. Her yalvarışımda geçmişim geldi aklıma. Mahcup hissettim kendimi. Yalvarmayı bıraktım, sustum öylece orada. Duvarı izledim, benden ne istediğini düşündüm. Sonra kendim için de düşündüm ve ne ona ibadet etmek istedim, ne de başka bir şey. Sadece oturmak orada, beni gerçekten anladığını bilerek konuşmak istedim. Tek istediğim buydu. Uzun uzun anlatmaya çalıştım beni anladığını düşünerek. Yaptıklarım karşısında vicdanımın rahat olmadığını, yaşattıklarımın adil olmadığını ama hepsinin yanında kendimi hepsinden uzak tuttuğumu... "Ben hala o insanın içindeki iyiliğin tohumlarını taşıyorum" dedim ona. Bu pişmanlıklarımın içinde bana yaşattıkları yüzünden isyan da ediyorum bazen kendisine ama umarım yanlış anlamıyordur. Zira çok geç buldum onu. Bunun da çok fazla bir siniri var üstümde. Belki de 2 sene önce hayatıma girse, bana yaşadıklarımı yaşatmasa her şey daha iyi olabilirdi diyorum ama bu sefer de onu nasıl tanıyacaktım ki demeden de duramıyorum. Canım yanıyor ama seviniyorum bir yandan. En azından kimsesizlik kapımın yanında duran o var. Kimseye anlatamadığım, içimde taşan şeyleri dinleyen o var. Yaptığım şeylerin bir anlamı var. Olmayan şeyleri anlamlandıran o var. O yokken hiçbir şeyin anlamı yoktu ama şimdi sokakta gördüğüm bir dilencinin bile sorumluluğu var üstümde. O varken bir şeyler anlamlı geliyor, kendimi iyi yönde hep bir şeyler yaparken buluyorum ama aniden gidip bu yalnız hayatımda beni daha da yalnız bıraktığında yine en çok ona sinirleniyorum. Başımı kaldırmıyorum, kimseye bakmıyorum. Hislerimi temiz tutmaya çalışıyorum. Cebimde olanı veriyorum, yardım isteyene gidiyorum. Onunla konuşuyorum, yardım istiyorum. Olmamı istediği kişi gibi davranmaya çalışıyorum ama hala namaz kılarken o kadar canımı yakıyor ki anlamıyorum. Artık kılmayı bile bıraktım, belki henüz ona uygun değilimdir. Diğer insanların "kılmak için kılmak" tabiriyle değersizleştirdiği bu şeyi hala anlamlı tutmak istiyorum ama şuan o anlam için uygun hissetmiyorum. Galiba benden daha beklediği şeyler var, anlıyorum ve bunlar olmadan huzurunda istemiyor beni ama ne istediğini de tam olarak bilmiyorum. Bu çelişki çok yoruyor beni. Çelişkiden çok verdiği his yoruyor. Başını secdeye sessiz bir şekilde koyamamak yoruyor. Başımın her değişinde zihnimde beliren "uygun değilsin" sesleri yoruyor. Çoğu kişi için anlamsız ve saçma olan şeyler benim için o kadar önemli ki. İnsanların bu hisleri yaşamadan yaptıkları inancın doğruluğunu düşünmeden edemiyorum. Nasıl vicdanları bu kadar temiz... Temiz bile olmasa bu kirlilikle nasıl içleri rahat bir şekilde huzuruna çıkabiliyorlar anlamıyorum. Zira ben yapamıyorum. Ben, onunla konuşmak dışında bir şey yapamıyorum. En fazla konuşmayı hak ediyorsun diyorum kendime. Ne ondan bir şey istemeye hakkın var, ne de ona ibadet etmeye diyorum. Yine de belki yardım eder diye bekliyorum işte gecenin bu saatinde. Bir ümit gelir yanıma diye...