Irkçılık konulu filmlere ödül vermek günahlarından arınmanın bir yolu olabilir mi? Film için hak etmiş ya da etmemiş diyemiyorum. Aslına bakarsanız ırkçılığı iyi bir bakış açısıyla ele almış ve o dönemdeki politikleşmiş siyahi ırkçılığını da göze parmak yapmış, ama beni…devamıIrkçılık konulu filmlere ödül vermek günahlarından arınmanın bir yolu olabilir mi? Film için hak etmiş ya da etmemiş diyemiyorum. Aslına bakarsanız ırkçılığı iyi bir bakış açısıyla ele almış ve o dönemdeki politikleşmiş siyahi ırkçılığını da göze parmak yapmış, ama beni çekemedi kendine. İzlerken biraz sıkıldım. Eh bunda sürekli sitenin donmasının da etkisi olabilir tabii ama filmde yavaştı bayağı.
Irkçılığın hedefinde ve de filmin ana merkezinde Virgil Tibbs adlı siyahi bir adam var. Kendisi gece yarısı işlenen bir cinayetin baş şüphelisi olarak tutuklanıyor ve kısa sürede masumiyetini kanıtlıyor. Fakat olaydan sıyrılamıyor. Kendisini soruşturmanın tam göbeğinde dedektif olarak buluyor. Zira işi bu. Cinayet davalarını çözen bir polis memuru. Ya katili bulacak ya da günah keçisi seçilecek.
Öncelikle yazmaya devam etmeden önce şunu söylemek isterim ki... Ben o şefin durmadan sakız çiğneyen ağzının alt ve üst yaylarını bip bip biiiiiiiiiiip... Çok fena irite oldum yahu. 1966-67 yılına şu filmin çekildiği yere gidip 'yeter la yeter!' deyip suratına patlatmak istedim. Neyse devam edelim. Nerede kalmıştım? Hah evet, kendini soruşturmanın ortasında bulan Tibbs'de.
Bu cinayeti çözmeye çalışma aşamalarını çok da merak uyandırıcı bir şekilde verememişler. Belki de vermek istememişler, zira benim hiç mi ilgimi çekmedi. Heyecanlandırmadı, temposunu hızlandırmadı, ırkçılığı merkezine alıp ağır tempoyla ilerledi ve aynı tempoyla akıllarda soru işareti bırakmadan bitti. Hoş akıllarda çok da soru işareti bırakacak bir film değil bence. Her ne kadar polisiye bir film olsa da katilin kim olduğuna ve cinayetin neden işlendiğine dair düşündürmüyor, merak ettirmiyor. Neler olup bittiğini izliyorsunuz ama bu da çok önemli değil bence. Ana konu ırkçılık. Bu konuda da başarılı olduğu aşikar. Daha başarıları da yapıldı tabii ama bunun da hakkını vermek lazım.
Oyunculukları da fazla ahım şahım bulduğum söylenemez. Kötü değillerdi ama yüksek bir performansta sergilememişlerdi. En azından Virgil Tibbs karakterini canlandıran Sidney Poitier'den daha etkileyici bir performans beklerdim. Siyahinin ırkçılığa maruz kaldığı bir film olsa da acı çektiği bir film değil tabii bu. Yine de içinde bulunduğu durumun yarattığı tahribatı ve cinayeti takip ederkenki hallerinin daha etkileyici olmasını isterdim.
Akıllıca bir filmdi. Cinayeti çözerken mantıksal bir hataya gidip akıllarda garipliğe yol açmadı. İlmek ilmek dokudu ve sonuca ulaştı. Ulaşmasa da sorgulamazdım sanırım, dediğim gibi. Öyle ki film işlenen cinayeti sorgulamanın içerisindeyken bile unutturmayı başarmış. Helal olsun!
'Katil kim?' temalı, cinayeti karakterle beraber aydınlatmaya çalıştığınız sizi şüpheden şüpheye götürüp heyecanlandıran bir film arayışındaysanız yanlış adrestesiniz. Polisiye diye bunları beklemeyin. Beklentiniz bunlar değilse izleyebilirsiniz, fakat hafiften sıkılacağınızı da garanti ederim. Hele eski filmlere alışkın olmayanların.