Adaletin müsebbibi.. TUTARSIZLIK -yani MECAZ- yani, NİRENGİLEME TEMSİLİYETİNİN SÜREGELİMİ- Olay geyikten önce başladı. Geyiğin temsiliyeti ya da koyunun! Aslında mecazın süre gelimi de denebilir. Hikâyeyi hepimiz biliyoruzdur; Bir yerden sonra gezmeyi, toplamayı bırakıp; ev ve üretimi tercih edişimizle ilgili. Bu…devamıAdaletin müsebbibi.. TUTARSIZLIK -yani MECAZ- yani, NİRENGİLEME TEMSİLİYETİNİN SÜREGELİMİ-
Olay geyikten önce başladı. Geyiğin temsiliyeti ya da koyunun! Aslında mecazın süre gelimi de denebilir. Hikâyeyi hepimiz biliyoruzdur; Bir yerden sonra gezmeyi, toplamayı bırakıp; ev ve üretimi tercih edişimizle ilgili. Bu film de biraz bu konuyu deşmiş. Filmin deştiği meseleden ziyade, yönelinmesi gerekilen yer; deşilen meseleler ile ilgili. Mesele; KURBAN’IN MÜSEBBİBİ !ADALET.
Bir durumda bir geyik öldürülmüş, bir durumda yağmur yağmamış toprak kurumuş, biri(leri) kurban olmuş; ADALET İÇİN. Bunun adı bazen Ziggurat tanrılarını memnun etme, bazen İbrahim – İshak, Agamemnon – Iphigenia ya da Habil’in koyunu, Kabil’in buğdayı ve her zaman Jumellla ve İklima olur. Her seferinde memnuniyetsizliğin arz’ına bir adalet talebi. Bu olaylar sürer gider. Sosyoloji ve psikoloji okuyucuları için çok iyi araştırma-inceleme konularını da barındırıyor olabilir. Bi’de, memnuniyetsizliğin doğuşu ve bu duruma karşı gelişen adalet talebi meselesi var.
Herhangi bir sebepten dolayı birinin kolunu dişlediğim için özür dilemeli miyim? Hayır..
Hayır, ikimizin de daha iyi hissetmesini sağlayacak tek bir yol var. Kendi kolunu da aynı şekilde acımasızca ısırıp bir parça et koparırsam peki? !Hayır, yine de adalet yerini bulmaz. Çünkü adalet, bir memnuniyetsizliği giderme değil, bir cezalandırma yöntemidir ve cezalandırıcıdır da.
Başka bir şey değil. Bir suçluya davranmanın tek doğru yolu, başkalarına yaşattıkları sonuçların ve acıların aynısını onlara yaşatmaktır. İşte bu doğru yaklaşım bile adalet fikrinin nasıl bir dengesizlik barındırdığını gösterir.
Aynı durum birini öldürmek için de geçerli. Ölen kişi, katilini öldüremeyeceği için, yakınının da ona aynı şeyi ya da aynı olmasa da yakın bir şeyi hissettirmesi için katilin “değer verdiği” birini öldürmesi gerekir. Ölen kişinin yapması gerekip alamadığı intikamı başkasının üstlenmesi durumu da bir başka temsiliyet krizi. Başkası o temsiliyeti üstlendiğinde, katili öldürmenin katilin kendisinde yaşattığı acıyı anlaması için katili öldürmesi de saçma olacaktır. Bu yüzden adalet ölen kişinin değil, hâlâ yaşayanın istenci halini alır. Peki, ölen (“mağdur”)’in adalet meselesi ne olacak? !İşte! asıl mecaz durumu burası. Hatta mecazın her zaman mecaz olarak kaldığı ve gerçeğe bürünemeyeceği durumu ortada nirengileme paradox oluşturur. Filmde Martin’in, Steven’ın kolunu dişledikten sonra kendi kolunu dişlemesinin ardından dediği gibi, “Anlıyor musun? Bu mecazi bir şey. Verdiğim örnek, bir mecaz; yani bu sembolik.” Hazır film demişken biraz daha film demekte zarar yok. Giriş sahnesindeki, yakın plan açık kalp ameliyatı mesela; mesela cerrahların uzmanlığı –uzmanlık diyorum çünkü, bir cerrahı iyi izlemek lazım. Elindeki malzemeyle nasılda kesiyor eti, nasıl da geri kapatıyor yarayı tam bir ehil ve erbab edasıyla. Uzmanlaşma had safhada rasyonellik gerektirir. Bu yüzden oldukça kaotik olan “şey”ler gereğince kaotik ele alınmaz rasyonel zemine çekilir ve sonuçsuz (mecazi) kalır- ve temsil ettikleri şey de aynı mecazın dengesizliği durumunda. Bir şekilde ameliyat olmamız gereken bedeni, bir şekilde onlarca yıl okulunu okumuş, stajını bitirmiş birinin ellerine, hatta çok güzel ellerine teslim etmek zorundalık tercihi gibi. Ancak sonunda bir tercih, kişinin kendi temsiliyetinin imzası imtiyazına bağlı gelişecek olan durum. O güzel ellere sahip cerrahın o anki motivasyonu veya faaliyet durumu buna hazırlıklı değil ve ameliyattaki ölürse kim ne yapabilir ki, hatta kim nerden bilebilir ki? Sonuçta gerçeği bilen biri ölü, diğeri kendini yabana atmayacak olan güzel elli doktor. Durum böyle “olağan” seyirde ilerlerse buradan bir adalet talebi doğmaz. Talep için, üçüncü yani nirengi lazım. Ölünün sembolik temsiliyeti lazım. Ve film bu durumun yanında, son sahnesi ile mecazın nasıl süregeldiğini…
Bir durumda bir geyik öldürülmüş,
bir durumda yağmur yağmamış toprak kurumuş,
bir durumda mecaz mecaz olarak kalmamış; mecaz’a temsiliyet atfedilip temsil etmiş, kurban etmiş. !kurban etmiş..
kan döküldükçe motivasyon artmış. Kanı dökülen ölü, motivasyonsuz..
motivasyon bitmesin diye iki taraftan, bıçağın önüne atlanmış durmuş.
Motivasyonsuzluğu yaşamamak ateşle dövülen aleti ne keskin kılıyormuş.. bir bildim.