Fatma Aliye'den okumuş olduğum 3 tane feminist kitabın üzerine seçtiğim kitap -tamamen tesadüfi bilmeden seçtim.- yine bir feminist kitap oldu. Hüseyin Rahmi Gürpınar'ı ilk defa okudum ve kalemini çok sevdim. Zaten halihazırda Kuyrukluyıldız Altında İzdivaç kitabına başladım. Bu arada Türk…devamıFatma Aliye'den okumuş olduğum 3 tane feminist kitabın üzerine seçtiğim kitap -tamamen tesadüfi bilmeden seçtim.- yine bir feminist kitap oldu. Hüseyin Rahmi Gürpınar'ı ilk defa okudum ve kalemini çok sevdim. Zaten halihazırda Kuyrukluyıldız Altında İzdivaç kitabına başladım. Bu arada Türk Edebiyatı klasiklerini numaralandırılmış sırasıyla okuyacağım artık. Eh ilk sıradaki kitapta Kuyrukluyıldız Altında İzdivaç imiş. Neyse biz bu kitap hakkında konuşalım.
En son ne diyordum? Evet, ilk defa okuma fırsatı bulduğum Hüseyin Rahmi'nin kalemini çok sevdiğimden bahsediyordum. Süt Kardeşler'e ilham olan ve radyo tiyatrosunu da severek dinlediğim Gulyabani eserinden ötürü -onu da hâlâ okumadım, zaten ilk buysa onu okumuş olamam değil mi?- kaleminin eğlenceli ve ilgi çekici olduğunu tahmin ediyordum, beni yanıltmadı.
Meyhanede Hanımlar, 39 sayfalık kısacık bir eser. Elinizle almanızla bitirmeniz bir olur. Kısa olduğu gibi akıcıda. Sabah kahvaltı için bizimkilerin uyanmasını beklerken okudum ve ne zaman başladım ne zaman bitirdim anlamadım bile. Okurken çok eğlendim. Araya hem güldüren hem de düşündüren mizahi ögeler serpiştirmiş yazarımız.
Tabii güldürmesinin yanında başarılı da bir dönem, toplum eleştirisi yapıyor. Feminist dememden anlayacağınız üzere kadınlar üzerinden. Sadece kadınlar mı? Hayır. Bir de yasaklar üstünden.
Kitap bir gelin-kaynana çatışmasıyla başlıyor. Bayağı ağzı bozuk bir çatışma. İki tarafta birbirlerine ağza alınmayacak sözler ediyorlar. Hüseyin Rahmi bu yerleri öyle bir yedirmiş ki kitaba okurken hem geline hem de kaynanaya sinir oldum, bir yandan da güldüm.
Daha sonra hikâye adından da anlaşılacağı üzere meyhanede devam ediyor. Kocası Şehri Bey ile meyhaneye içmeye giden Bahriye Hanım burada dostları Adalet Hanım ve Ferdi Bey ile karşılaşırlar. Çakırkeyf olan kadınlar, -Bahriye daha ön planda- Cumhuriyetin ilanının kendilerine kazandırdığı özgürlük hakkında konuşmaya başlarlar. Artık kadın her istediğini yapabilecektir. Acaba? Günümüzde bile eskisi kadar olmasa da hâlâ hakları kısıtlanan kadınlar var. Elbette erkeklerde vardır ama kadınlar daha fazla.
Bahriye Hanım'ın kocası Şehri Bey'i bile umursamadan bu kadar net erkek yergisi yapması çok hoş bulunmayacak olsa da bence o dönem için haklı bir serzeniş. Çünkü o döneme değin üçüncü sınıf insan gören kadın toplumda yer edinmeye, görünmeye başlamış. O yüzden ben Bahriye Hanım'ın yükselişlerine hak verdim. O masada dönen sohbet çok zevkli idi. Orada olup ben de birkaç lakırdı etmek isterdim.
Sadece kadınlardan değil, o sırada uygulanmış olan içki yasağından da söz ediliyordu kitapta. Meyhanedeki yaşlı bir sarhoşun kendisini pek de anlıyor ya da dinliyor gibi durmayan garson Niko'ya bu konuda yakınmalarını okumak da zevkliydi. Yasakların insanı daha çok içkiye teşvik ettiğinden bahsediliyordu. İçmeyen bile içmeye başlamış. Ne olacak bu yasak olan şeyin çekiciliği? Çocukken de nerede sağlıksız yemek var onu severdik, sağlıklılara burun kıvırırdık. Oysa burun kıvırdığımız sağlıklı yemeklerde gayet lezzetliymiş. Konu yemeğe nereden geldi? Kahvaltıyla söze başladım, akşam yemeğiyle bitireceğim yazıyı.
Bu kadar çok konudan bahsedip bu kadar kısa olmasının sebebi de Hüseyin Rahmi'nin kitapta çok net olması. Anlatmak istediğini, eleştirdiği meseleleri fazla açılmadan en sade şekliyle anlatmış, bunu yaparken de güldürmeyi başarmış.