"Dert kısmı adamın ağzından sıçrayıp çıkarmış ki; zapt olması yokmuş." Kemal Tahir'in doğal ve her duruma uyum sağlayan üslubunu seviyorum. Her ne kadar politik görüşünü desteklemesem de gerek Mike Hammer çevirileri gerekse Çorum üçlemesi -Büyük Mal, Köyün Kamburu, Yediçınar Yaylası-…devamı"Dert kısmı adamın ağzından sıçrayıp çıkarmış ki; zapt olması yokmuş."
Kemal Tahir'in doğal ve her duruma uyum sağlayan üslubunu seviyorum. Her ne kadar politik görüşünü desteklemesem de gerek Mike Hammer çevirileri gerekse Çorum üçlemesi -Büyük Mal, Köyün Kamburu, Yediçınar Yaylası- kitapları ile gerçekçi ve yerinde eleştirilerde bulunduğu eserler ortaya koyduğunu düşünüyorum.
Kemal Tahir eleştirilerini esirgememiş, biraz da provokatif bir cesurlukta dile getirmiş. Oldukça sert ve bu tür yaşantılarla karşılaşmamış kesimin aşırı bulacağı türde gözlemleri var.
Insanların, birbirlerini kendi avantajı için nasıl kullanmayı hedeflediklerini, aslında sevgi, emek, saygı gibi şeylerin nasıl da kolayca yok edilip görmezden gelineceğini ortaya koymuş.
Eski bir zamandan bahsediliyor. Osmanlı'nın son dönemine, cumhuriyetinse ilk zamanlarına denk gelen bir zaman diliminde geçiyor Çalık Kerim'in hikayesi. Seferberliğin, savaşın, yoksulluğun ve değişimin köy halkı üzerindeki etkisini başarılı bir şekilde yansıtmış Kemal Tahir.
Kitaptaki insanlar alabildiğine hayasız, çıkarcı, bencil ve ikiyüzlü. Pedofili, cinayet gibi iğrenç konuların nasıl normalleştiğini ve kalıbına uydurulduğunu görünce aslında insanları kontrol altında tutacak etik ve ahlak gibi gemlerin hiçbir işe yaramadığının farkına varıyorsunuz.
Köyün namusunu korumak için eşlerini dövmek, disiplin bahanesiyle maskelemek bunlarda. Fırsatını buldukları ilk anda da hayvanlara, çocuklara, savunmasız diğer insanlara kötülük etmek de bunlarda. Hâl buyken soruyorsunuz, bunlar kimin namusunu koruyor tam olarak? Tabii ki sizinkini koruyorlar. Gerçekten namuslu olmaya geldi mi, arka planda kalır kendi eylemleri. Yalnızca başkasına odaklanır. Herkes ahlaksız olursa işlerine gelmez çünkü etik değerleri sallamayanlar kendilerini ısırabilir.
Başkaları çizgiyi aşmayacak ve kendileri de fırsat buldukça gizliden her haltı yiyip diğerlerini koyun gibi sağacaklar.
Her şey şimdi olduğu gibi geçmişte de aynı tas aynı hamam. Minareyi çalan kılıfını da uyduruyor. Sinsilikleri, eylemlerinin iğrençliklerini örtecek kadar sivri ve yeterli. İşin içine akla hayale sığmaz şeytanlıklar mı giriyor, araya hemen aklınıza gelen bahaneleri sokmak yeterli. İnançları ve gelenekleri kullanıp kendilerini aklayabiliyorlar. En güvenilir olması gerekenler, en yakınınızda olanlar bile ayrı yol tutmuşlar.
Biraz sansürleyerek anlatmak durumundayım. Çünkü bu kitaptaki insan tipleri hâlâ var ve bu zamanda bile inanılmaz bir şekilde hastalıklı düşüncelerinin peşinden tereddütsüz gidebiliyorlar.
Bunun çözümü ise düzgün bir eğitim ve kaliteli hayat şartlarına sahip olmaktan geçiyor. Dünyaya getirilen çocukları hem maddi hem de psikolojik olarak korumak, eğitmek ve her hayatın değerli olduğuna dair örnek olmak gerekiyor.
Zaten kitabı okursanız ya da benzer kitaplar okuduysanız, etrafına ve kendine ziyanı olanların genelde ihmal edilmiş, basit ihtiyaçlar piramidinin yarısını tamamlayamamış kişilerden oluştuğunu görebilirsiniz.
Kitabı özellikle genç arkadaşlarımıza tavsiye etmiyorum. Kötü etki bırakacak açıklıkta yazılmış. Zaten hicivleri de daha dolaylı yoldan sunulmuş. Bu açıdan hassas olanların ve henüz daha çok genç olanların bu tür kitapları okuyup yanlış mesajlar edinmemeleri için beklemeleri gerektiğini düşünüyorum.
♤
"Yalnızlık bu dünyada bir Allah'a yaraşır, bir de ölüp gidenlere..."
♤
"Burada da fakirler sürünüyor, kimse kimseyi sevmiyordu. Ortada bölüşecek hiçbir şey yokken herkes birbirine düşmandı."
♤
"Adam kısmının, zenginledikçe canı tatlılaşır. Zengin takımı ölümü hiç sevmez. Neden? Canı tatlı olduğundan."
♤
"Bizim adamımız, yiğiti sırtını sıvazlayarak belaya iter."