Omelas'ı Terk Edip Gidenler ve Shinseiki Evangelion Animede henüz dört bölüm izledim. Üçüncü veya dördüncü bölümde, Nerv'de çalışan kadınlardan biri, Shinji'nin babası Gendo'ya, on dört yaşındaki çocukları kullanmak zorunda olup olmadıklarını soruyor biraz endişe ve üzüntüyle. Çünkü Rei'yi henüz görmesek…devamıOmelas'ı Terk Edip Gidenler ve Shinseiki Evangelion
Animede henüz dört bölüm izledim. Üçüncü veya dördüncü bölümde, Nerv'de çalışan kadınlardan biri, Shinji'nin babası Gendo'ya, on dört yaşındaki çocukları kullanmak zorunda olup olmadıklarını soruyor biraz endişe ve üzüntüyle. Çünkü Rei'yi henüz görmesek de sürekli yalnız, yaralı ve fiziksel olarak bitik durumda olan bir kız; Shinji ise babasını yıllar sonra bu proje sayesinde (veya yüzünden) birkaç saniyecik de olsa görebilen, yalnız, istemediği hâlde birdenbire bu işin içine atılan ve bunların getirdiği psikolojik ağırlığı kaldıramayan bir çocuk. Ve Gendo, bu yaştaki çocuklardan başka bir şansları olmadığını belirtiyor kadına. Hatta çocuklar ve robotlar arasında sadece belli bir oranda uyum sağlanırsa robotlar kullanılabiliyor. Yani her çocuğun yapmak zorunda kalacağı bir fedakarlık olmayacak şehri ve dünyayı kurtarma işi. İşte bu bölümde geçen bu muhabbet ve olaylar, aklıma şu meşhur Omelas hikayesini getirdi. Rei ve Shinji, Nerv'ün seçtiği ve halkın göz yumduğu/yumacağı, kilitli bir bodrumda, pislik, sefalet ve acı içinde yaşayan o Omelas'lı çocuğun ta kendisi bu hikayede -şimdilik.
"Hepsi, Omelas'ın tüm insanları onun orada olduğunu biliyor. Bazıları görmeye geliyor, diğerleri orada olduğunu bilmekle yetiniyor. Orada olması gerektiğini biliyor hepsi. Bazıları nedenini anlıyor, bazıları anlamıyor; ama hepsi de farkındalar ki mutlulukları, kentlerinin güzelliği, dostluklarının sıcaklığı, çocuklarının sağlığı, âlimlerinin bilgeliği, zanaatkarlarının ustalığı, hatta hasatlarının bolluğu ve göklerinin berraklığı tümüyle bu çocuğun dayanılmaz sefaletine bağlı."
Olaylar nasıl ilerleyecek bilmiyorum. Belki Shinji ve Rei, Gendo tarafından oluşturulan ve insanların evrimlerinde bir sonraki aşamaya geçmelerini sağlayacak prototip sayborglardır (veya ona dönüştürülmeye çalışılacaklardır) veya Gendo, oğlunun dna'sını falan kullanarak oluşturmuştur en başta Eva'yı, onu bu kaçınılmaz sona bilerek itmiştir ya da çok farklı karakterlerle çok değişik bir ordu kurulacak ve bu çocukların yükü azaltılacak, savaş kazanılacak ve mutlu bir son göreceğiz, hiçbir fikrim yok. (En son olasılığın gerçekleşeceğini hiç sanmıyorum ama 😔)
Ama insan, üzülmeden ve sorgulamadan da alamıyor kendini, diğer herkes hayatlarına normal bir şekilde devam ederken, güvenli sığınaklara inerken on dört yaşında iki tane çocuğun koskoca şehri korumak için hayatlarını tehlikeye atmaları cidden revâ mı diye. Olayların üçüncü dünya savaşı sonrası geçmesi de göz önünde bulundurulmalıdır belki. Savaşla sadece şehirler yakılıp yıkılmıyor sonuçta, en temelinden hayata bakışı, duruşu sarsılır insanın. Şu an on dört yaşa bizim yüklediğimiz anlamla, şu an hâli hazırda savaş bölgelerindeki insanların yüklediği anlam tamamen farklıdır, maalesef. Bunu da göz önünde bulundurmak lazımdır belki ama... "ben öyle bilirim ki yaşamak/berrak bir gökte çocuklar aşkına savaşmaktır" diyemiyorsak cidden yaşıyor muyuzdur veya bu suçlulukla nereye kadar yaşamamız mümkün olacaktır? noktasına geliyorum düşüncelerimde yine. Nereye kadar bizim özgürlüğümüz için çocuklar mücadele edecek, ölecek veya öldürecek, hep onlar kaybedecek en değerlilerini.. nereye kadar sürecek bu? Ne zaman kalkıp o silahı o çocuğun elinden alıp ona oyuncak verebileceğiz? Ne zaman bu çocukların kulaklarına bombardıman sesleri yerine ninniler çalınacak ve korkusuzca, nefis bir uykuya dalabilecekler? Küçücük yüreklerdeki yorgunluk ne zaman bir huzur ve dinginlik bulabilecek? O yüzden Gendo da dönüp bana "herkes kendi Omelas'ıyla ilgilensin" diyebilir pek tabii. Hakkıdır da.