Spoiler içeriyor
İçinize her geçen dakika taş atan, filmin sonunda ise koca bir kayanın altında eziliyormuş hissi veren, otobiyografik bu animasyondan herkese merhaba.. Bu filmin üstüne konuşulması, düşünülmesi gereken o kadar çok mevzu var ki.. En son söylemek istediklerimi en başa tutturmak…devamıİçinize her geçen dakika taş atan, filmin sonunda ise koca bir kayanın altında eziliyormuş hissi veren, otobiyografik bu animasyondan herkese merhaba..
Bu filmin üstüne konuşulması, düşünülmesi gereken o kadar çok mevzu var ki..
En son söylemek istediklerimi en başa tutturmak istiyorum.
*Bu film bir kamu spotu olmalı.
*Elimde olsaydı, okullarda her yıl düzenli olarak, ders müfredatına koyardım.
Totaliterizm; bir ülkenin tüm sosyal, kültürel, politik ve yönetim alanlarının tek bir siyasi gücün hakimiyetinde olması demektir. Totalitarizm tek bir güce, yani tek bir ideolojiye, tek bir partiye veya bir lider figürüne dayandırılarak, vatandaş özgürlüklerini, muhalefeti ve toplumun tümünü bastırmayı ve kontrol altına almayı hedefler. Öncelikle, bu kavramın korkunçluğunu herkesin sindirmesini temenni ediyorum.
İran devrimi modern çağda gerçekleşmiş tek İslam devrimidir. Marksizm gibi modernitenin içinden ortaya çıkmış düşüncelerin temelini oluşturduğu devrimlerin aksine, İran İslam devrimi, islami değerler ve kriterlere dayalı gerçekleşen bir devrimdir. İran İslam devriminin tüm dünyada doğurduğu önemli sonuçları göz önünde bulundurduğumuzda, bu devrimi tanıyıp bilmenin ne kadar gerekli olduğunu vurgulamalıyım. Bireysel ve topluca alınan kararların sonuçlarını görmek açısından herkes fikir sahibi olmalı.
Bilmeyenlere aşıladığım, bilenlere anımsattığım filmle aynı doğrultuda ilerleyen bu önemli bilgilerden sonra gelelim incelemeye.
Filmde, genç bir kadının gözünden İran Devrim'i anlatılıyor. Laik ve batı kültürünü seven bir ailede büyüyen Marjane'in devrim öncesi ve sonrası hayatını konu alıyor. İlk olarak devrim öncesi İran'da yaşamı görüyoruz. Sokakta özgürce giyinen kadınlar, düzenlenen alkollü partiler, ifade özgürlüğü gibi geleceğe nazaran daha modern bir hayat. Buna rağmen mutsuz bir toplum vardır. Şah, hem muhafazakar hem de laik kesim tarafından devrilmek istenir. Hatta, Marjane bir gün okuldan geldiğinde, Şah'ı sevdiğini, onu Allah'ın seçtiğini söyler. Beyni yıkanmıştır, çünkü okullarda kendi propagandasını yapan bir yönetim vardır. Ailesi bu duruma şaşırır. Ona bunun yanlış olduğunu söyler ve işin doğrusunu anlatır. Daha sonra yapılan seçimlerde halk %99 oy ile İslam Cumhuriyeti için oy kullanır. Sonrası ise malum. Başörtü özgürlüktür bildirileri, kapanma zorunluluğu, alkol yasakları, idamlar, kan yasası, şiddet, batıya özgü her şeyin yasaklanması. Marjane sevdiği müzik grubu Iron Maiden kasetini bile yasa dışı yollardan temin eder. Sevdiğiniz müziği dinlemenin bile yasak olduğu bir yerde yaşadığınızı düşünün. Bir millet nasıl kendi eliyle kendi mezarını kazar, ibretlik bir tarih dersi.
Devrim sonrası İran'ın, özgürlükçü ve feminist bir genç kadın olan Marjane için uygun olmadığını düşünen ailesi onu avrupaya gönderir. Burada yaşam kolay geçmez. Ülkesindeki değerler ile batıdaki değerler oldukça farklıdır. Her şeye rağmen uyum sağlamaya çalışır. Aşık olur, ilk cinsel deneyimini yaşar. Nihilizm, kapitalizm gibi yeni kavramlarla tanışır. Fakat Viyana'da ki hayatın aksine, ülkesinde insanlar canı ile bedel öder. Bir süre sonra kendisi sokakta özgürce gezerken, ailesini orda bırakmanın suçluluğunu yaşar ve ülkesine döner.
Döndüğünde, her şeyin daha zorlaştığı bir ülke ile karşılaşır. Hem kendi ülkesinde, hem başka ülkede yabancılaşmanın düşüncesi ile depresyon dönemi yaşar. Bir gün rüyasında Tanrı ile Karl Marx'ı görür. Karl Marx ona yapacak işleri olduğunu, yaşaması gerektiğini söyler. Marjane bunun üzerine depresyondan çıkar. Üniversite sınavlarına girer ve resim bölümünü kazanır. Ailesinin desteği ile Fransa'ya gitmeye karar. Havalimanına indiğinde, siyah beyaz olan film renklenir. Filmdeki en vurucu detaylardan birisi de budur. İran'da geçen sahneler siyah beyaz iken, yurt dışında geçen sahneler renklidir. Ayrıca filmde karikatürize edilen bir çok karakter görmekteyiz. Çizimler gerçekten çok zekice.
Film mutlu sonla bitiyor demek isterdim. Maalesef ki hayır. Düzen aynı düzen. Demokrasinin olmadığı hiç bir yerde, işler yolunda gitmez. Filmde ki başrolün tek şansı iyi bir aileye sahip olması diyebiliriz. Belki kalmak zor ama gitmek daha zor. Kendi kültür ve toprağına hasret içinde yaşamak daha acı.
İzlerken verilmek istenen mesajları iyi anlamak lazım. Kendi ülkemizde de ataerkilliği görüyoruz ne yazık ki. Kadınların obje olarak görüldüğü, her türlü eşitsizliğe maruz bırakıldığı bir toplumuz. Baskıcı bir hükümetin, ilerleyen zamanlarda insanların hayatını mahvettiğini anlamak lazım. Orada ki kadın ben de olabilirdim deyip, daha eğitimli bireyler yetiştirmek lazım. Eğitimsiz bir halkın verdiği kararların sonuçları, çok uzakta değil, komşumuzda. Filmde sözde Atatürk gibi bir cumhuriyet kuracağını söyleyip, ingilizlerin sömürgesine giren Şah'ın, ülkesini soktuğu vaziyet ortada.
Mustafa Kemal Atatürk'e ne kadar şükran duysak az.
Ömür boyu demokratik bir cumhuriyet dileğiyle..
🎬 "Hayatın boyunca beş para etmez pek çok insanla karşılacaksın. Seni üzerlerse bil ki salak oldukları için öyle davranıyorlardır. Onların davranışlarına onlar gibi karşılık verme. Dünyada intikam ve garez hissinden daha kötü bir şey yoktur."
🎬 "Asla unutma. Korku farkındalığımızı yitirmemize neden olur. O da bizi birer korkaga çevirir."
🎬 "Mutluluğa o kadar açtık ki, özgür olmadığımızı unutmuştuk."
🎬 " Evet savaş bitti doğru. Ama artık durumumuz daha kötü. İnsanlar neden savaştığımızı bile hatırlamıyorlar."